Skip to content
Menu

Toros Dağlarının yok olan insanları

NECDET YILMAZ

1 Mart 2020

Dünyanın ünlü moda markalarının podyumlarda boy gösterdiği New York Moda Haftasını geride bırakırken şehrin ünlü moda okulu Fashion Institute of Technology’nin kütüphanesinde Toros Dağlarından hayatlar ve insanlarının bize bakan yüzleri sergileniyor. Okulda Siyasal Bilimler dersleri veren Prof. Dr. Praveen Chaudhry’nin objektifinden yansıyan fotoğraflar “Kaybolan Toplumlar, Kaybolan Kültürler: Türkiye Toros Dağları’nın Yörükleri” adıyla bir ay daha izleyicilerin ziyaretine açık kalacak.

On yıl önce Tibet’teki dağlarda yaşayan göçebeler üzerine araştırmalar yapan Chaudhry, bu iki ayrı toplum arasında birçok benzerlikler olduğunu söylüyor. İkisinin de en büyük ortak yanı, küreselleşmenin etkisiyle artık kaybolmaya yüz tutmaları.

Peki, neden bu zor şartlarda hala dağlarda yaşamaya devam ediyorlar?” soruma, “Başka seçenekleri yok ki” cevabı veriyor Chaudhry ve “Ayrıca 600’den fazla koyun ve keçiyle başka bir yere gitme şansları da yok” diye ekliyor. Ancak genç kuşaklar bu çileli hayatı devam ettirmek istemiyorlar. Aileleri de eğitim için onları destekliyor. Çocukları da okumak, daha farklı bir hayat kurmak için onları terkediyor.

Chaudhry bu sergi için Toroslar’ın değişik bölgelerine değişik zamanlarda tam 6 ziyarette bulunmuş. Bu geziler sırasında Yörükler’le arasında çok yakın ilişki ve dostluklar kurmuş. Yörükler ona sadece çadırlarını değil dertlerini de açmışlar. İçlerinden bir kadın veteriner olan oğlunun eğitimi için bütün kaynaklarını harcadıklarını, ancak onları ziyarete gelen gelininin sadece iki saat kalmasına çok üzülmüş. Çünkü oğlunun eşinin anne-babası profesörmüş yani yüksek sınıf bir aileden geliyormuş. Ona göre kendileri kokuyormuş.

Fotoğrafların bazılarında çadırların üzerindeki görünen çanak antenlerden anlaşıldığı gibi Yörükler teknolojiden tamamen de uzak değiller artık. Hatta bu sayede Chaudhry bazılarıyla Instagram aracılığıyla iletişime devam ediyormuş. Üzerinde NYC yazan beyzbol şapkası taşıyan bir portre fotoğraf küreselleşmenin kültürel etkisini ironik bir şekilde anlatıyor bize.

Sergilenen fotoğrafların yanında Yörük kadınların doğal malzemelerle dokudukları rengarenk kilimlerden de örnekler var. Ancak bunlar ne kadar güzel ve değerli olursa olsun daha ucuz ve sentetik malzemeleden üretilen Çin mali fabrikasyon ürünlere yenik düşüyormuş pazarda.

Chaudhry, Yörükleri fotoğraflarken sanatsal kaygıdan ziyade belgesel yönüne daha çok ağırlık verdiğini söylüyor.

Bu geziler sırasında ona yardımcı olan proje arkadaşı Dr. Souzeina Mushtaq’a en çok hangi fotoğrafı sevdiğini sorduğumda, yüzü hareket uzamasıyla flulaşan bir kadını gösteriyor. Evet, gerçekten de gittikçe eriyen binlerce yıllık bir kültürü ve onların kimlik kaygılarını en iyi anlatan bundan başkası olamazdı.

3 Nisan’a kadar açık kalacak sergi bu yıl İstanbul Teknik Üniversitesinde de İstanbul’da yaşayan izleyicilerle buluşacak. İzleyiciler arasında, okul eğitimi için Yörük hayatını terkedenler de olacak belki de…

NECDET YILMAZ‘ı Facebook ve Twitter‘dan takip edebilirsiniz