Skip to content
Menu

Toplumsal barışın garantisi ‘kardeşlik’ değil, hukuk ve eşitliktir

birlik-kardeslik

CEMAL TUNÇDEMİR 

14 Nisan 2013

Sosyal çatışmaları sona erdirmek için, bir sihirli iksirmiş gibi, her zaman ‘kardeşlik’ vurgusu yapılır. Kardeşler arası kavganın olmaması gerektiği savunulur.

Oysa ki, savaşların, nefretin ve şiddetin tarihi, çok yüksek oranda kardeşin kardeşe yaptıklarının tarihidir; kardeşin, ötekine yaptığının tarihi değil…

Dünyanın büyük bölümünde çatışmalar, ‘farklılıklar’ nedeniyle değil ‘benzerlikler’ nedeniyle gerçekleşiyor. Tarihte savaş için uzak diyarlara gidilmesi çok nadirdir. Savaştıklarımız çoğunlukla ya komşularımızdır ya kardeşlerimizdir.

Kardeşler arasında kendiliğinden barış vardır fikri temelsizdir. Afrika’nın en homojen ülkesi olan Somali’nin, Afrikanın en istikrarsız ve çatışmalı ülkelerinden biri olagelmesi, bir ülkede homojenitenin ve kardeşliğin barışın garantisi olmadığının en çarpıcı örneklerinden biridir. Orta Asya’nın birçok yerinde aynı ırktan Türk boyları arasında zaman zaman katliama da dönüşen çatışma ve gerginlikler yaşandı, yaşanıyor.

‘Din kardeşliği’ de hakeza… Aynı dinden oldukları halde birbirinden nefret etmeyen dini toplulukların nerdeyse olmadığı, dini yorum farkları nedeniyle kan dökülmeyen bir coğrafyanın olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Zaten, tek tanrılı dinlere göre tarihin ilk kavgası, iki kardeş, Habil ve Kabil arasında yaşandı. Gün geldi ‘sahabi kardeşler’ iki ayrı ordu oldu savaş meydanında birbirine kılıç çekti.

1200’li yıllarda Fransa’da bugün ‘Albigensian Crusade’ olarak bilinen kardeş savaşında her iki taraf da hem Katolik ve hem de aynı ırktan olunca Katolik lider çözümü, ‘Herkesi öldürün. İyileri kötülerden Tanrı ayırsın’ fetvası ile buldu. Daha 70 yıl önce 1940’larda ‘Avrupalı Hristiyan kardeşler’ birbirlerine girip kendi dinlerinden on milyonlarca kardeşlerini öldürdüler. Bugün Ortadoğu’nun, Asya’nın birçok köşesinde Müslümanlar, Müslüman kardeşlerini hem de din adına öldürmekle meşgul.

Tarihin en kanlı savaşları ‘kardeşler’ arasında yaşandı

Birer kardeş savaşından başka birşey olmayan iç savaşlar, dış savaşlardan çok daha kanlı, çok daha acımasız katliamlara sahne olageldi. 4 yıl süren Amerikan iç savaşında 650 bine yakın kişi öldü. ABD’nin o günlerde toplam nüfusu 30 milyon civarındaydı. Birinci ve ikinci dünya savaşlarına da bir yönüyle Avrupa’nın iç savaşları olarak bakabiliriz. Antropolojik açıdan Fransızı, Almanı, İngilizi birbirinden ayırmak çok zordur.

Birinci dünya savaşında Avrupa’nın en büyük üç imparatorluğunun başında üç kuzen vardır. İngiliz kral Kral 5’nci George, Almanya’nın o dönem başındaki imparator Kaiser Wilhelm ve Rus Çarı 2’nci Nikola kuzendirler. Miranda Carter’ın ‘’Three Cousins, Three Empires and the Road to World War One (3 Kuzen, 3 İmparatorluk ve Birinci Dünya Savaşına Giden Yol)’’ kitabı öykülerini çok çarpıcı şekilde anlatır. Yaklaşık olarak birbirinin aynı yaşta olan bu 3 kuzen, yaklaşık aynı tarihlerde Avrupa’nın 3 kudretli imparatorluğunun başına geçtiler ve Birinci Dünya Savaşında Avrupa’yı birbirine kattılar.

Sadece 20’nci yüzyıldaki Rusya, Çin ve İspanya iç savaşlarında milyonlarca kişi öldü. Hindistan’dan ‘biz Müslümanlar kendi ortak devletimizde yaşayacağız’ diyerek ayrılan Bangladeş ve Pakistan, 20 yıl sonra, milyonlarca kişinin öldüğü bir kardeş savaşı sonrası iki ayrı devlete dönüştü. Afrika kıtası genelinde de Afrikalılar, emperyalistlerden daha çok Afrikalı öldürdü. Afgan mücahitler, Rusların öldürdüğünden daha çok Mücahit öldürdü. Iraklılar, en az Amerikalılar kadar Iraklı öldürdü. Avrupalılar kadar Avrupalı öldüren yok. Mohandas Gandhi’yi, yani Nehru’nun ifadesiyle ‘Hindistan’ın babası’nı, bir Hint milliyetçi öldürdü. İzak Rabin’i bir Yahudi milliyetçisi öldürdü. Malcolm X’i siyah ırkçılar katletti.

Kardeş kelimesinde kaç ‘ş’ var?

Tarihte çatışmaların büyük bölümünün kardeşler arasında ve gayri-ideolojik saiklerle çıktığını savunan California Üniversitesi tarih profesörü Russell Jacoby, akademinin ve birçok tarihçinin, ‘’çatışmaların ‘ötekiyle’ yaşandığı ön kabulünü, bir tür fetiş olarak nitelendiriyor.

Bloodlust (Kana Susamışlık)” adlı kitabında İncil’de anlatılan çarpıcı bir kıssaya dikkatimizi çekiyor Jacoby… Anlatılana göre, çatışan iki Semitik topluluktan muzaffer olan Gilatlar, Şeria nehrinin Efrayimoğullarına geçit veren kısımlarını tutarlar. Yalnız bir sorun vardır. Gilatlar ve Efrayimoğulları görünüş olarak birbirinin aynı iki kardeş kavimdir. Dış görünümlerine kadar herşeyleri aynıdır. Kaçmaya çalışan Efrayimlere, ‘’Efrayim misin?’’ diye sorulduğunda, can korkusuyla ‘hayır’ derler…

Gilatlar, kimin Efrayim kimin Gilat olduğunu ayırd etme sorununa çözümü ‘şibbolet (shibboleth)’ kelimesinde bulurlar. Çünkü Efrayimoğullarında ‘ş’ harfi yoktur. ‘’şibolet de bakalım’’ dedikleri kişilerden ‘Şibolet’ diyebilenleri serbest bırakırlar. ‘Sibolet’ diyenleri ise öldürürler. Eski Ahit’in kaydettiğine göre o gün ‘ş’ harfini telaffuz edemeyen 42 bin kişi öldürülür.

‘Kardeşlik’ bireysel ilişkilerdeki anlamı bir yana, toplumsal çatışmalarda kavga bitiren, bir ülkeye barış getiren sihirli bir iksir değil. Tarihte hiç olmadı, bugün değil ve gelecekte de olmayacak.

Barış ve uygarlık, kardeşlikten değil, hukuktan, adaletten ve herkesin eşitliğinden doğar.

CEMAL TUNÇDEMİR’i Twitter’dan takip edebilirsiniz