Skip to content
Menu

‘Fransız kalma’nın diğer dillerdeki karşılığı ne?

rek-fransiz-kalmakCemal TUNÇDEMİR 

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2011 yılında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Genel Kurulu’na hitap ederken, Türkiye’deki dini özgürlükler konusunda soru yönelten Fransız bir vekil için, “Zannederim arkadaş Fransız. Ama Türkiye’ye de Fransız” demişti. Erdoğan, Salı günü de Uluslararası Kamu Denetçiliği Sempozyumundaki konuşmasında, ‘’AB’ye Fransız değiliz’’ deyince deyim, yeniden gündeme geldi.

Elbetteki tercümanlar zorlanmıştır çevirmekte. Çünkü bu tür deyimler genelde dahili diyaloglarda kullanılır. Uluslarası diyaloglarda kullanıldığında bir gafa hatta bir hakarete dönüşme riski çok yüksektir. Bizim buna benzer bir de ‘Anladıysam Arap olayım’ deyimimiz var. Erdoğan, bir sonraki İslam Birliği zirvesinde de bunu kullanırsa şaşırmam.

Peki bize mi özgü bu deyimler? Hayır, nerdeyse bütün dillerde, bir şeyden anlaşılmadığını ifade için bir başka ülke ve dil kastedilerek bu anlamda bir deyim kullanılır. En meşhuru, Anglo Sakson dilindeki, ‘’It’s Greek to me (bu bana Yunanca)’’ deyimidir. Anglo Saksonlar Fransız kalmıyor, Yunan kalıyor. Bu deyimi her ne kadar Şekspir meşhur etmişse de kökeni Latince, anlaşılmayan konular söz konusu olduğunda kullanılan, ‘’Graecum est; non potest legi (Bu Yunanca, okumak imkansız)’’ deyimidir.

Peki biz Fransız kalıyoruz da, Fransızlar ne kalıyor? Onlar birşeyi anlamadıklarında ‘Çinli’ kalıyor, ‘’C’est du chinois pour moi (Se du Şinua pur mua)’’ diyorlar. Tercümanlar, Fransızcaya çevirirken ‘’Çinli kalıyorsunuz’’ diye çevirirse meram anlaşılır.

Dünya üzerinde ‘Fransız’ kalan bir tek biziz. İşin eğlenceli kısmı ‘Türk’ kalanlar da var. Kıbrıs Rumları anlamadıkları bir şey konuşulduğunda Türkçe konuşulduğunu söyler. Venedikliler de öyle (par mi ze turko). Bir de Romanyalılar var. Romenler de, anlamadıkları, anlaşılmadıkları mevzularda ‘’Eşti Turk?’’ ya da ‘’Vorbesc Turceste? (Türkçe mi konuşuyorum)’’ derler.

Dünya milletlerinin büyük çoğunluğu ya Çinli ya da Yunan (Greek) kalıyor. Yunanlılar da, ‘’afˈta mu fenonde çinezika’’ diyerek Çinli kalıyor.

Dünya dillerinin birçoğunda ilgili deyimin hedefi olan Çinliler ise kendilerinkinden daha zor bir alfabe, dil bulamamış ki topu semaya atıp, ‘’gēn tiyanşu yíyàngnın (bu bana vahiy gibi)’’ diyorlar.

Balkan milletlerinin çoğu ise ne Türk, ne Yunan ne de Çinli kalır… Balkanların hedef anlamazlık kültürü İspanyollardır. Hırvatlar (To su za mene španska sela), Çekler (To je pro mě španělská vesnice), Makedonlar (Za mene toa e špansko selo), Sırplar (To su za mene španska sela), Slovaklar (To je pre mňa španielska dedina), Slovenler (To mi je španska vas) birşeyi anlamıyorlarsa hep İspanyolcaya muhatap olmuş gibi hissederler.

İspanyollar ve Güney Amerika milletleri ise bazen Çinli (Esto me suena a chino) bazen de Yunan (Eso es griego para mí) kalır. Portekiz ve Brezilyalılar da anlamadıkları mevzulara (Isto é chinês/grego para mim) ya Çinli ya da Yunan kalanlardan. Almanlar da bazen İspanyol (Das kommt mir spanisch vor) bazen de Çinli (Das ist Chinesisch für mich) kalır.

İbranice konuşanlar da (ze sinit bişvili) Çinli kalır. Ruslar da, Çinli kalanlar (kitaiskaya gramota) arasında. Araplar da Ruslar gibi Çinli kalır anlamadıkları mevzulara ve ‘’Yataḥaddaṯ bil-luġah el-Ṣiniya’’ derler. İranlı komşularımız da bazen Yunan (Yunaani nemifehmem) kalır mevzulara bazen de Japon kalırlar. Çin’i nasıl atlamışlar merak ederim. Japonlar ise (chin pun kan pun da) diyerek biraz laf kalabalığına boğarak açıkça demeden komşuları Çinlileri kastederler.

İtalyanların derdi ise Arapçayla. Onlar bir mevzuya yabancı kaldıklarında (Questo per me è arabo) Arap kalır. Pakistanlılar (Urdu dili konuşanlar) ise anlamadığı herşeyi Farsça zanneder (Farsi lag rahi hay yeh).

Bir de, ‘insanlık neden birbirini anlamıyor’ diye soruyoruz.