Skip to content
Menu

Beyazların okulunda bir siyah öğrenci; Ruby Bridges’in öyküsü…

necdet-yilmazNECDET YILMAZ 

16 Eylül 2013

Henüz altı yaşına yeni basmış Küçük Ruby, o gün ilk kez okula başlayacağı için çok sevinçliydi. Fakat anne ve babası onun için biraz endişeliydiler. Çünkü kızları hükümetin o yıl aldığı bir kararla sadece siyahlardan oluşan değil beyazlarla birlikte karma bir okula gidecekti. Sabah onu almak için evin önüne içinde sivil giyinmiş polis amcaların bulunduğu araçlar geldi.

Ruby, annesinin giydirdiği en güzel elbiseleri içinde, kıvırcık siyah saçlarını tutan kurdelesi ve elindeki çantasıyla okula vardığında dışarıda bir kalabalık gördü. Her sene New Orleans’ta yapılan karnaval diye düşündü, annesine onları gösterip gülümsedi. Fakat annesi onun bu sevincine eşlik edemedi. Çünkü ellerindeki pankartlarla beyaz göstericiler onları protesto etmek için buradaydılar. Onların kendilerini aşağılayan sloganları arasında, federal hükümete bağlı iri yarı polislerin korumasında hızla William Frantz İlkokulu’nun merdivenlerinden yukarı çıktılar. Fakat onları burada başka sürprizler de bekliyordu. Hiçbir beyaz veli çocuğunu okula göndermediği gibi, hiçbir öğretmen de Ruby’ye ders vermek istemiyordu. Ayrıca onun gibi bu okula seçilen diğer altı siyah öğrenci de korktukları için gelmekten vazgeçmişlerdi. Ruby koca okulda yapayalnızdı. İlk günü müdürün odasında oturmakla geçirdiler, yine aynı polislerle birlikte eve döndüler.

Neyse ki ikinci gün, Boston’dan yeni gelen öğretmen Bayan Barbara Henry onun eğitimini üstlendi. Ertesi gün, çalışmak zorunda olduğu için annesi onunla birlikte okula gelemedi ve Ruby’ye, eğer korkarsa içinden dua etmesini söyledi. Bundan sonra da Ruby, her sabah polis amcaların ortasında okula geldi, gitti. Bu arada bir tabut içine koydukları siyah bebek ve hakaretlerle onu okulun önünde bekleyen kalabalık tehditlerine devam ediyordu. Zehirlenme endişesiyle sadece annesinin yaptığı yemekleri yemesi önerilmişti. Bayan Henry bomboş sınıfta yanına oturarak tek başına ders anlattı. Teneffüs aralarında bahçeye çıkamadığı için onunla oyunlar oynadı.

Ruby Bridges, okula gelip giderken Amerikan hükümet görevlileri tarafından korunuyordu.
Ruby Bridges, okula gelip giderken Amerikan hükümet görevlileri tarafından korunuyordu.

Teninin renginin bedelini ödeyen sadece Ruby değildi. Beyazların okuluna çocuğunu gönderdiği için babası işini kaybetmiş, günlük alışverişlerini yaptıkları dükkan onlara satış yapmayı kesmiş, hatta büyükannesi ve dedesinin 25 yıldır tarım işçisi olarak çalıştıkları toprak sahibi onları kovmuştu.

Fakat Ruby, yine de hergün yeni şeyler öğrendiği için mutluydu. Birgün okula gelirken kalabalığın önünde durup onlara birşeyler söylemiş ama onların bağırışları yüzünden dedikleri duyulmamıştı. Bunu pencereden gören öğretmeni onlara ne söylediğini sorduğunda, “Aslında genellikle yolda araba içinde dua ederdim, fakat o gün unuttum. Onların yanına gelince hatırlayıp, Tanrım, n’olur benimle ve onlarla da ol. Onları affet, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar, dedim” cevabını verdi. Bunun üzerine öğretmeni her zamankinden daha sıkı bir şekilde sarıldı Ruby’ye.

Bütün beyazlar kendisinden nefret etmiyordu elbet. Çok sevdiği öğretmeni bayan Henry’yle birlikte ona yardım edenler arasına bir de gönüllü olarak psikolojik destek veren çocuk psikiyatristi Doktor Robert Coles da eklenmişti. Yaptığı resimleri ona gösteriyor, ne ifade etmek istediğini anlatyor, o da notlar alıyor ve onunla konuşuyordu.

Ruby’nin yaşadıkları, gazetelere yansıyınca yavaş yavaş tanınmaya başlandı. Artık her gün ülkenin her yerinden kendisine destek mektupları, hediyeler geliyordu. Hatta bunlardan biri eski başkanın eşi Bayan Elenor Roosevelt’tendi. Arkadaşları babasına bir boyacı işi buldular, komşuları evlerine yapılabilecek saldırılara karşı gece gündüz nöbet tuttular. Polis aracının arkasından okula kadar yürüdüler.

Zamanla okul önünde biriken protestocuların da sayıları azaldı. Ertesi yıl Ruby, tekrar okula geldiğinde sınıfında başka çocuklar da vardı. Fakat öğretmeni Bayan Henry, sözleşmesi okul yönetimi tarafından yenilenmediği için Boston’a geri dönmek zorunda kalmıştı.

53 yıl sonra bugün, Ruby Bridges Hall, hala New Orleans’ta, eşi ve dört çocuğuyla birlikte yaşıyor. Bir seyahat şirketinde çalıştıktan sonra kendi adını taşıyan ırkçılığa karşı kurduğu vakfın başkanlığını yürütüyor, bu konuda konferanslar veriyor. Hayatını işleyen biri Dr. Robert Coles tarafından yazılan çocuk kitabı olmak üzere bir çok kitap ve film yapıldı. Aralarında Bill Clinton’ının takdim ettiği başkanlık madalyası ve Tulane Üniversitesi onur diploması gibi ödüller aldı. Katrina Fırtınası’nda evini kaybetmesine rağmen yılmadan mücadelesine devam ediyor. Yıllar sonra bulduğu ilk öğretmeni Bayan Barbara Henry ile zaman zaman buluşup okullarda yeni kuşaklara, çok erken yaşlarda öğrendiği daha hoşgörülü bir dünyada hep birlikte yaşamanın sırlarını anlatıyor…

***

Necdet Yılmaz, is a New York-based Turkish cartoonist. See his website www.necdetyilmaz.com

He can also be reached on his Facebook page

DİĞER YAZILARI