Skip to content
Menu

Mandela, neden bir Gandhi veya Martin Luther King değil?

gandhi-king-mandela

AMERİKA BÜLTENİ (7 Aralık 2013)

Saygın bir isim olan Nelson Mandela’nın ölümü, dünyanın her köşesinde yankı yapıyor. Ancak bu küresel ilgiye kapılan ana akım medya organlarının, efsane liderin ‘gerçek yaşamı’nın bazı bölümlerini ‘hiç yaşanmamış’ gibi görmezden gelip yanıltıcı yönlendirme yapmaları da eleştirilere hedef oluyor.

Örneğin medya kritiği Peter Hart, CNN’de Wolf Blitzer ile Fareed Zakaria arasındaki şu konuşmaya dikkatimizi çekiyor:

BLITZER: Fareed, Nelson Mandela’yı, çok çok büyük değişimlere yol açmış bir lider olarak hatırlıyoruz. Sadece Güney Afrika’da da değil. Dünyanın dört bir köşeinde çok sayıda insana ilham kaynağı oldu.

ZAKARIA: Kesinlikle Wolf. Yani, şunu düşün, 1918 yılında yani Britanya İmparatorluğu’nun üzerine güneşin batmadığı dönemde doğdu. Uzun bir hayat yaşadı. Hindistan bağımsızlık mücadelesinin bir unsuru olan koloniyal güçlere, koloniyal baskılara karşı gelişen şiddetsiz direnme geleneğinin parçası oldu. Şiddetsiz direnme konusunda Gandhi’den çok etkilendi.

Mandela’nın gerçek yaşam öyküsü, Fareed Zakaria’nin verdiği bilgiyi yalanlıyor. Evet Mandela, ‘şiddetsiz mücadele (pasif direniş)’ niyetiyle başladı mücadelesine. Ancak daha sonra Afrika Ulusal Kongresi’nin silahlı kanadının liderliğini üstlendi. Çünkü, Mandela ve arkadaşları, ırkçı ayrımcı rejime (Apartheid) karşı silahlı bir mücadelenin çok daha etkili olacağına karar vererek bu strateji değişikliğine gittiler. Hapse girmesine neden olan da silahlı mücadelesiydi. 1985 yılında bile, ‘sadece silahlı mücadeleyi kınaması karşılığında şartsız salıverilme’ teklif edildiğinde Mandela reddedecekti.

Neyse ki, Fareed ve Wolf’tan bir kaç saat sonra yine CNN’e konuk olan Time editörü Rick Stengel, Mandela’nın görüşleri hakkında daha gerçekçi bir bilgiyi paylaştı:

‘’Bana söylediği en ilginç şeylerden biri de şiddetsiz mücadele hakkındaydı. Hatırlayın, biz onu Gandhi’ye Martin Luther King’e benzetiyorduk. Bana dedi ki: -Ben onlara benzemiyordum. Onlar için şiddetsizlik bir prensipti. Benim içinse bir taktik. Ve taktik çalışmayınca da o taktikten vaz geçip başka bir mücadele başlattım. – Bu şüphesiz çok büyük bir fark.’’