Skip to content
Menu

Şahin görünümlü tavuk: chickenhawk

chickenhawk

CEMAL TUNÇDEMİR

26 Temmuz 2015

Günümüzde Amerikalıların da çoğu bilmez ama ABD ve İngiltere bir değil iki kere savaştılar. Birincisi Amerikan bağımsızlık savaşıydı… İkinci savaş ise ABD’nin bağımsızlık ilanından 32 yıl sonra 1812’de başladı.

Aslında İngiltere ve Fransa, Kanada’daki çıkarları için savaşıyordu. İngilizlerin, Fransız limanlarına girip çıkan Amerikan gemilerini tacizleri, aramaları savaşa sebep oldu. Bazı tarihçiler bu savaşa “iletişim eksikliği savaşı” diyor. Çünkü Amerikalıların savaş ilanında sadece 2 gün önce, Britanya Krallığı, ABD ile aralarında anlaşmazlığa sebep olan donanma kanunlarını değiştirdiğini ilan etmişti zaten. Ama bu ilan o günlerde başkent Washington DC’yi etkisi altına alan çığırtkan bir grubun sebep olduğu gürültü içinde duyulmadı bile. Ve böylece ABD ve İngiltere 3 yıl boyunca boşu boşuna savaşa tutuştu.

Murphy savaş kurallarındaki gibi… Bir kere savaşı başlatmak önemli olan. Başladıktan sonra zaten “yahu biz niye savaşıyoruz?” diye soracak kalmaz. İngilizler, 1812 savaşında Washington DC’yi yaktılar ve Beyaz Saray’ı da yerle bir ettiler. Boşu boşuna savaşıldığı 2 yıl sonra anlaşıldığında bir anlaşma imzalandı ve bu savaş hızla unutulmaya terkedildi. Zaten bugün “forgotten war (unutulmuş savaş)” diye anılıyor.

‘Şahin’ tabirinin politikaya girişi

Ama gerçeği bile bile savaşın ateşini harlayıp yükselten çığırtkan grup unutulmadı ve politika terminolojisine kurşuni harflerle yazıldılar. Dönemin ABD Kongresinde Kentucky milletvekili Henry Clay liderliğindeki bir grup politikacıdan oluşan bu grup, “war hawk (savaş şahini)” diye anılmaya başlandı. ABD’nin güney eyaletleri ile o günlerde Batı sınırını oluşturan bugünkü “midwest” eyaletlerinden gelen şahinlerin, “İngiliz donanmasının ABD’nin onurunu çiğnediği” iddiası, savaş isteklerinin sebebi değil, bahanesiydi. Özellikle batı eyaletlerinden olan “hawkish (şahin)” grup, İngilizlerin, batıdaki Amerikalı yerleşimcilerle çatışan “Kızılderilileri” desteklediğini iddia ediyor ve ABD’nin İngilizlerin denetimindeki Kanada’yı işgal ederek bu tehdidi “kökten çözmesi” gerektiğini savunuyorlardı. Şahin milletvekili John C. Calhoun, “savaşın ilanından itibaren en fazla dört hafta içinde Kanada’nın bütün yukarı kesimi ve aşağı Kanada’nın önemli bir kısmı ABD’nin olur” diye konuşacaktı.

Kongre’deki bu “Kanada’ya girip savaşalım her şey fıstık gibi olacak” güruhuna en ciddi muhalefeti gösteren John Randolph of Roanoke oldu. Randolph, durdurmak için çok mücadele ettiği ama başarısız olduğu bu güruha “war hawk (savaş şahini)” adını takıp, ‘şahin’ sözüğünü politik literatüre kazandıran kişi oldu.

Savaş olsun ama ben içinde olmayayım!

Amerikan siyasi literatüründe ‘hawk’ tabirinin yanı sıra çeyrek yüzyıldır bir de “chickenhawk” tabiri var. “Chicken” tavuk demek. “Hawk” ise şahin. Savaşların ve savaş politikalarının en ateşli savunucu olduğu halde, sosyal medyada ‘şanlı ordu şanlı asker’ diye gazlar verip de hayatı boyunca tek bir kere savaşa katılmamış, bir savaşa asla katılmayacak veya askerlik çağında askerden kaçmış bürokrat, politikacı ve siyasi yorumculara “chicken hawk” deniyor. Şahin görünümlü tavuk bunlar… Bu arkadaşlar mevzuya “vatan”dan” girip, “Mississippi’den çıkarlar. “Kan dökmeden” , “bazı kelleler uçurulmadan”, ‘’bazı yerler dümdüz edilmeden’’ sorunun çözülmeyeceğini hararetle savunurlar. Ama işte gel gör ki o akacak kan ne kendi kanları ne de evlatlarının yakınlarının kanları değildir. ‘Şanlı ordu’ dedikleri, ülkenin en yararsız kitlesinin çocuklarından oluşan anonim bir varlıktır onların gözünde. Hem, yararsız bir yaşamın sahibi bu yoksul gençler de ülke için ölmeyecekse ne işe yararlar ki…

Vietnam kaçkınlarının savaş fetişi

11 Eylül terör saldırısı, ABD savaş lobisine ve şahinlere rüyalarında göremeyecekleri kadar güzel bir zemin hazırlamıştı. Müthiş bir savaş tamtamı çalmaya başladılar. Savaşa karşı çıkan Demokrat politikacılar ya da solcu aydınlar, “korkaklıkla, vatan hainliğiyle, terörist severlikle, Arapçı olmakla” suçlandılar. Vietnam Savaşı’ndan sonra unutulan “chickenhawk” o günlerde yeniden hatırlandı.

Çünkü Irak Savaşını hararetle savunan, ‘şanlı ordu şanlı askerci’ tayfanın nerdeyse hiçbiri geçmişte zorunlu oldukları halde bile ne askerlik yapmış ne de ülkesi için savaşmıştı. Vietnam Savaşı sırasında çıkarılan bir yasayla askerlik, askerlik çağındakilere zorunlu hale gelmişti. Savaş karşıtlarını biliyoruz. Onlara Vietnam savaşına karşıydılar ve sivil itaatsizlik sergileyerek o savaşa gitmeyi reddettiler. Bir çoğu hapse girmemek için Kanada’ya geçti. Peki ya o günün askerlik çağındaki bugünün savaş şahinleri?

ABD’yi 1990’ların ortalarından beri yöneten politikacı, bürokrat ve yargıçların çoğunluğu Vietnam savaşı sırasında askerlik çağında olan ve çıkarılan yasalar sebebiyle askere gitmesi zorunlu kişilerden oluşuyor. Gel gör ki “gençleri savaş gönderip cesetleri üzerinden vatanseverlik nutukları atan” bu şahin tayfanın nerdeyse bütün temsilcileri, ne tesadüf Vietnam savaşındaki zorunlu askerlikten bir şekilde yırtmayı başarmış kişiler. Bush yönetiminde askerlik yapan sadece George W. Bush vardı ama o da kudretli babasının torpiliyle Texas’ta evinin karşısındaki birlikte yapmıştı askerliğini. Yolu ne Vietnam’a ne de savaşa uğramamıştı. Buna rağmen Vietnam Savaşından sonra bir de “takdirname” ile ödüllendirilmiş. “War President” olarak anılan George W Bush’un diğer 3 erkek kardeşi de ABD için ne askere gitti ne de savaşa… Tabi hiçbirinin oğulları da, ‘kutsal bir savaş’ diye andıkları Irak’a da gitmedi…

Yanında “savaş” demekle, önünde limon yemenin ağzında aynı etkiye sebep olduğu Başkan Yardımcısı Dick Cheney ise, okulunu mazaret göstererek ve bin bir türlü katakulle ile yırtmış Vietnam’a gitmekten. Peki önüne geleni vatanı satmakla suçlayan, Amerikan taşrasında yaşayan garibanlara gidin ülkeniz için ölün çağrıları yapan ve sırf bu gürültüsüyle korkunç bir servetin sahibi haline gelmiş muhafazakar yorumcu Rush Limbaugh mu Vietnam’a gitti? Hayır o da askerden kaçmıştı o dönemde. Kendisi kadar fanatik kardeşi David Limbaugh’nun da vatan için savaşmaktan daha mühim işleri oldu hep. “Vatan kurtarıcılığı” edebiyatından milyoner olmuş bir başka tutucu TV yorumcusu Bill O’Reilly mi savaşa gitti? Hayır o da kaçtı Vietnam’dan ve sonraki tüm savaşlardan. DrudgeReport adlı bloguyla savaş çığırtkanlığı yapan ve Obama’yı Amerika’yı satmakla suçlayan Matt Drudge mı gitti? Hayır o da zorunlu asker yaşında olmasına rağmen kaçımıştı. Zenginler listesi sahibi muhafazakar yayıncı Steve Forbes mu? O da kaçtı. Donald Trump mı? O da askerlik çağında olmasına rağmen askere gitmemenin bir yolunu bulmuştu.

Neoecon ideolojinin sözcülerinden birinin oğlu olan vatansever neocon Bill Kristol mu savaşacaktı Vietnam’da? Elbette hayır. Peki ya savaşa karşı olan herkesi “Hristiyan düşmanı” ilan eden Evanjelik rahipler Jerry Falwell ve Pat Robertson? Şüphesiz onların ve akrabalarının da kanı vatan için akmayacak kadar değerliydi.

Peki, hamaset üzerine kurulu iki demagojik seçim kampanyası ile W. Bush’a seçim kazandıran Karl Rove? Elbette Vietnam’a gitmemenin yolunu bulacak kadar da zekiydi. ‘Vatanseverlik Yasası’nın mimarı Adalet Bakanı John Ashcroft da asker kaçağıydı, savaşın Amerika için ne kadar hayati olduğunu savunan Paul Wolfowitz de, Richard Perle de, Douglas Feith de, Eliot Abrams da, Ari Fleischer de, John Bolton da… Tek tek yazmaya üşeniyorum. Irak Savaşı süresince Kongre’deki Cumhuriyetçi şahin önderlerin nerdeyse tamamı da Vietnam savaşı ve askerlik kaçkınıydı. Amerikan Yüksek Mahkemesinin tutucu beş üyesinin tamamı Vietnam ve askerlik kaçkını. Mahkemenin askerlik yapan son üyesi, en solcu üye olarak damgalanan John Paul Stevens’tı.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Vietnam’da savaşmış bir “savaş kahramanıydı”. Vietnam’dan ülkesine dönüşte ulusal kahraman ilan edilmişti. Ama savaş kaçkını Dick Cheney, 2004 yılında Demokrat Partinin başkan adayı olan Kerry’nin “başkomutanlık” yapacak ehliyete sahip olmadığını ilan edebiliyordu. Hem asker kaçağı, hem zeytinyağı… Barack Obama Vietnam savaşı sırasında 8 yaşındaydı. Ama hem 2008’deki hem 2012’deki diğer Demokrat aday adaylarının hepsi Vietnam savaşına da katılmış ve askerlik yapmıştı. Vatan, bayrak sevgisinden gözlerine uyku girmeyen muhafazakar Cumhuriyetçilere sorsan bu solcu Demokratların hepsi vatanseverliği şüpheli Arap aşıklarıydı.

Peter Lorenzo, Sacramento Bee gazetesinin 31 Mart 2002 tarihli sayısında bu “tavuk görünümlü şahinleri” şöyle anlatıyor:

“Öyle görünüyor ki bu tavuk-şahinler yine işbaşında. Vakti zamanında savaşa gitmek ya da hatta sadece askere gitmek bile sözkonusu olduğunda tavuklaşanlar, bugün başkalarını ölmeye ve öldürmeye gönderebilmek için çırpınan orta yaşlı şahinlere dönüşmüş”.

Neden hep yoksul ailelerin çocukları ölüyor?

Savaşı biraz bilen bunun video oyunu olmadığını, gencecik insanların gerçekten öldüğünü, gerçek acılar yaşandığını gerçek gözyaşları döküldüğünü bilir. George W. Bush döneminde tüm savaş tamtamları boyunca Cumhuriyetçi cephede – tüm günahlarına rağmen – en ılımlı ses, emekli genelkurmay başkanı Collin Powell oldu. “My American Journey” adlı otobiyografisinde şöyle anlatıyor şahin muhafazakar elitlerin askerlik kaçkını oğullarını:

“Birçok muktedirin çocuğunun, savaşa gönderilmek yerine düzenli şekilde sadece yedeğe yazılmasını ya da en fazla eyaletlerdeki Ulusal Muhafız birliklerine yerleştirilmesine hala çok kızgınım. Vietnam Savaşının birçok trajedisi içinde, benim, ‘bütün Amerikalılar eşit yaratılmıştır ve kanun önünde eşittir’ idealimi en fazla yaralayan bu çiğ ayrımcılığın darbesi olmuştur”.

İnternette istatistikleri var. Vietnam Savaşını bir kenara bırakın. Irak ve Afganistan Savaşlarında ölen ya da savaşan Amerikalıların gelir ve istatistik durumlarına bir bakın. neredeyse tamamı orta-altı veya yoksul ailelerden. Çoğunluğu Amerika’nın iç eyaletlerindeki yoksul ve eğitimsiz ailelerin çocukları. Ya da New York, Los Angeles gibi metropollerin varoşlarındaki Hispanik ve siyahi ailelerin çocukları.

Demokrat Partili gençlik organizasyonları, ‘klavye tümenlerinde asker’ veya ‘rahat koltuk generali’ diye andıkları savaşperest Cumhuriyetçi muhafazakar gençlik önderlerinin tam listesini yayınlamışlardı yıllar önce. ‘Irak’la savaşa girelim’, ‘çan susmaz bayrak inmez’ diye yeri göğü inleten bu yüzlerce milliyetçi gençlik önderinden tek biri bile askere katılıp Irak’a gitmeyi düşünmüyordu. “Eliniz tutuyor, askerlik çağındasınız. Neden bu kadar savunduğunuz savaşa gitmiyorsunuz, orduya katılmıyorsunuz?” sorusuna içler acısı cevaplar vermiştiler. “Burda işimin başında ürettiğim para ve ödediğim vergiyle savaşan kardeşlerime ekonomik kaynak yaratıyorum” gibi iç kaldırıcı düzeyde vatansever olanı bile vardı.

Kişisel politik kariyeri veya ekonomik çıkarı için ülkelerini savaşlara sürükleyen ‘chickenhawk’ karakteri, politik ikiyüzlülüğün en kötü, en aşağılık versiyonudur.

NOT: Bu yazı ilk olarak 5 yıl önce yazıldı. Burada güncellendi (26 Temmuz 2015)