Skip to content
Menu

Trump’ın başkan adaylığı neden artık daha zor?

trump-uzgun

CEMAL TUNÇDEMİR 

Sadece Amerika değil bütün dünya Donald Trump’ın başkan adaylığına yaklaşmasını endişeyle izliyor. Economist dergisini de çıkaran EIU grubunun yıllık ‘küresel 10 tehdit’ sıralamasında Trump’ın ABD başkanlığı, terörizm ile beraber küreyi tehdit eden en büyük beşinci tehdit olarak yer aldı. Öte yandan Trump da eyaletlerde önseçim kazanmaya devam ediyor.

Cumhuriyetçi Partide, Salı günü önseçim yapılan 5 eyaletten 4’ünü daha Donald Trump kazandı. Ohio eyaletini ise, eyaletin valisi John Kasich kazandı. İlk bakışta Donald Trump için bir zafer gecesi daha olarak görülüyordu. Ama Cumhuriyetçi Partideki delege kurallarını bilenler, o tek eyaleti, yani Ohio’yu kaybetmenin belki de Donald Trump’a başkan adaylığını kaybettirecek önemde olduğunu farketmekte gecikmediler. Ohio’nun 66 delegesini Kasich’e kaptıran Donald Trump, yarışın sonunda adaylık için şart olan asgari 1237 delege sayısına ulaşmayı oldukça zora soktu. Aslında matematiksel olarak hala şansı var. Ancak kalan bütün önseçimlerdeki toplam delegelerin en az yüzde 60’ını kazanması gerek. Bu da ılımlı Kasich ve muhafazakar Ted Cruz’a karşı ulaşması pek de kolay bir oran değil.

Peki Trump, 50 eyaletin de önseçimleri tamamlandığında 1237 delege sayısına ulaşamazsa ne olacak? Bu durumda hiçbir aday 1237 sayısına ulaşamadığı için Cumhuriyetçilerin Temmuz ayında Cleveland şehrinde toplanacak başkanlık kurultayı, gerçek seçimli bir kurultaya dönüşecek demektir. Çünkü, eyalet delegeleri kurultaydaki ilk oylamada, eyaleti kazanan isme oy vermek zorundalar. İlk oylamada kimse 1237’e ulaşamazsa, ikinci oylamada delegeler artık oylarıyla bağlı değiller. Başka bir aday için oy kullanabilirler. Yani ikinci oylamada eyaletlerin delegeleri, eyaleti kazanan aday için oy kullanmak zorunda olmayacaklar. Trump’ı bekleyen felaket de burada başlıyor. Son günlerde kamuoyuna yansıyan bilgiler, birçok eyalette yerel parti teşkilatlarının, ‘ikinci oylamada’ Trump’a oy vermeyecek isimleri delege listelerine yerleştirdiği yönünde.

Bu ihtimal yüzünden Donald Trump’ın sandıkta kazandığı eyaletlerde gerçekte ne kadar delege kazandığı aslında henüz belli değil. Örneğin, önceki hafta Trump Michigan eyaletinde yüzde 36,5 ile birinci oldu ve 25 delege kazandı. Trump salt çoğunluğu sağlayamazsa bu delegelerin kim olduğu oldukça önemli olacak. Bu delegeler kim henüz o da belli değil. Çünkü söz konusu 25 delegenin kim olacağı, eyaletin 8 Nisan’daki parti kongresinde belirlenecek. Delegelerin kimler olacağını söz konusu kongreye katılacak bu birkaç yüz Cumhuriyetçinin kullanacağı oylar belirleyecek. Ve ilk oylamada eyaleti kazanana oy vermekle yükümlü olsa da bu kişiler aslında eyaletin önseçiminde o adaya karşı mücadele etmişlerden de olabilir.

Aslında bu Amerikan önseçim yarışlarında sıkça rastlanan bir durum. Örneğin 2012’de normalde Mitt Romney’e karşı çalışmış çok sayıda Cumhuriyetçi, kurultay delegesi olarak belirlendi. Romney, önseçim yarışında salt çoğunluğu geçtiği için kurultayda bir sorun yaşamadı. Zaten birçok eyalette Romney karşıtlarının onun delegesi olarak seçilmesi de Romney’i zor durumda bırakmak için değildi. Çünkü partilerin başkanlık kurultayı bir haftalık büyük bir etkinlik. Bir tür eğlence partisi aynı zamanda. Ve bütün masrafları parti karşılıyor. Eyalet teşkilatlarındaki rakip grupların, kendi kabilelerinden mümkün olduğunca kişiye delege olarak katılma fırsatı yaratmak için mücadele etmeleri anlaşılır bir durum.

Cumhuriyetçi Parti merkez komitesi bu sorunla baş edebilmek için bir kural getirdi ve her eyaletin delege sayısı içinde adayın kazandığı oy oranında kendisine bağlı isimlerden delege seçilmesini kurala bağladı. Ancak, kurnaz siyasi stratejistleri bu da durdurmadı. Son haftalarda birçok Cumhuriyetçi stratejistin, Trump destekçisi görüntüsü veren çok sayıda ismi eyaletlerde Trump delegesi olarak seçtirdiği iddia ediliyor.

Eğer Trump 1237’i az farkla geçerse bile, bu delegelerin bir kısmı, başka bir aday için oy kullanamayacakları ilk oylamaya katılmayarak da Trump’ın yoluna bariyer koyabilir. Oylamaya katılmayanların delege statüsü düşecek ama sonuçta Trump da oy almış sayılmayacak. 1237’ye ulaşamayabilecek.

Eğer Trump 1237 sayısına ulaşamazsa, bu delegeler diğer adaylar Kasich ve Cruz’un yanı sıra önseçim yarışında hiç yarışmamış biri için bile oy kullanabilecek.

Trump ilk oylamada 1237 sayısına ulaşamazsa, şu andaki en güçlü rakibi Ted Cruz’un bu sayıya ulaşması nerdeyse imkansıza yakın. Çünkü Cruz’un kendi delegelerinin tam desteğinin yanı sıra, Trump’ın delegelerinin bir kısmını ve diğer adaylar Kasich, Bush, Rubio ve Bush’un bütün delegelerinin oyunu almak zorunda. Peki böylesi bir tıkanıklıkta ne olacak? Cumhuriyetçi Parti, birleştirici bir isim arayışına girecek.

Cumhuriyetçilerin adayı Paul Ryan mı olacak? 

İşte Temsilciler Meclisi başkanı Paul Ryan’ın adı, daha şimdiden Cumhuriyetçi Partinin muhtemel başkan adayı olarak bu nedenle konuşulmaya başlandı.

Paul Ryan, bu yıl başında Temsilciler Meclisi başkanlığı konusunda partide derin bir çatlak oluştuğunda ‘birleştirici isim’ olarak öne çıkmış ve Temsilciler Meclisi başkanlığını kabul ederek partiyi büyük bir krizden korumuştu. 2012  başkanlık seçiminde Cumhuriyetçilerin ABD başkan yardımcısı adayı olan Wisconsin milletvekili, ‘kurultayda başkan adaylığına’ sıcak bakmadığını açıkladı. Ancak, Temsilciler Meclisi başkanlığına da sıcak bakmadığını söylemişti. Kaldı ki Salı günkü önseçimden sonra CNBC bir kez daha Ryan’a, ‘kurultayda tıkanma olursa başkan adaylığına sıcak bakar mısınız?’ diye sordu. Ryan’ın yanıtı bu kez açık kapı bırakır cinstendi: ‘Kim bilir, göreceğiz…’

Ryan’dan önce Temsilciler Meclisi başkanı olan etkili Cumhuriyetçi John Boehner de, ‘eğer kurultayda tıkanma olursa Paul Ryan’ın adaylığı’ fikrinden yana olduğunu açıkladı. Mevcut adayların kazanma şansları olduğunu ama hiçbirinin 1237 sayısına ulaşamaması durumunda onlardan birinin değil Ryan gibi birleştirici bir ismin aday olması gerektiğini belirtiyor Boehner…

Cleveland şehri, ‘isyan’a hazırlanıyor

Aslında 1960’lı yıllara kadar ABD’de partilerin başkan adayları  büyük başkanlık kurultayında belirleniyordu ve bu kurultaylar oldukça büyük çekişme ve kavgalara sahne oluyordu. Öyle ki Demokratların 1924 başkan adayı John Davis, ancak 102’nci oylama sonunda belirlenebildi. Ancak partilerin tabanları ile yönetim kademelerinin adayın kim olacağı konusunda yaşadıkları ayrışmalar Demokrat Partinin 1968’de Chicago Kurultayı sırasında çıkan kanlı isyanlar gibi uç noktalara da ulaşınca çare arandı. Ve sonunda bugünkü, adayın belirlenmesinde eyalet önseçim sonuçlarına ağırlık veren sistem oluştu.

Cumhuriyetçi Parti eğer 18-21 Temmuz arasında Ohio eyaletinin Cleveland şehrinde toplanacak kurultaya hiçbir aday 1237 oyu yakalamamış halde giderse, Amerikan politikasında uzun zamandır görülmemiş bir gelişmeye tanık olacağız. Partinin başkan adayı kurultayda belirlenecek. Donald Trump, 1237 salt çoğunluğunu elde edemese bile, birinci olarak gideceği kurultayda, ikinci oylamada adaylığı kaybetmesi halinde ‘taraftarlarının isyan çıkaracağını’ söyleyerek Cumhuriyetçi Parti yönetimine, ‘kaos’ tehdidinde bulundu. Bu ‘isyan’ sözcüğünün anlamı sadece beyaz ırkçısı taraftaların siyah nüfus yoğunluklu şehirde çıkaracağı isyanla sınırlı değil. Trump’ın Kasım’daki seçime gerekirse bağımsız aday olarak girmesi ihtimalini de içeriyor. Fakat böylesi bir olasılıkta da Ohio eyaleti  Trump’a yine ayak bağı olacak. Ohio yasalarına göre eyalette bağımsız başkan adaylığına katılabilmek için parti önseçimlerde aday olmamış olmak ve bir partiyle bağı olmamak şartları var. Trump’ın Ohio’da oy pusulalarına bağımsız aday olarak adını yazdırabilmesi için önce federal mahkemeye başvurup bu yerel kanunun engelini aşması gerekecek. Hukuk otoriteleri, geçmişteki benzer davalara bakarak, federal mahkemenin böylesi bir başvuruya olumlu yanıt verme ihtimalini yüzde 50 olarak görüyor.

Cumhuriyetçi Partinin başkan adayının eyalet önseçimleri sonucunda değil de kurultay oylamasıyla belirlenmesi, Trump Salı günü Ohio’yu kaybettikten sonra artık çok daha güçlü bir olasılık. Bu da Trump’ın adaylığını son haftalarda hiç olmadığı kadar belirsiz hale getiriyor.

Aslında büyük bir koalisyon olan Cumhuriyetçi Partinin bu krizden tek parti olarak çıkıp çıkamayacağı da ayrı bir tartışma konusu…