Skip to content
Menu

Boston halkı, olimpiyat ev sahipliğini niçin reddetti?

AMERİKA BÜLTENİ (7 Haziran 2017)

ABD Olimpiyat Komitesi, 8 Ocak 2015 günü, Los Angeles, Washington DC ve San Francisco’nun da talip olduğu 2024 yaz olimpiyat ev sahipliğine ABD’nin aday kenti olarak Boston’ı seçtiğini duyurmuştu. Obama, kenti kutlayan bir mesaj göndermiş, şehrin zenginleri bu kararı kutlamıştı. Belediye başkanı da ilk açıklamasında ABD Olimpiyat Komitesine bu onur için teşekkür etmişti.

Ancak birkaç ay sonra çok farklı bir manzara vardı. Boston Belediye Başkanı Marty Walsh, ‘’Boston vergi mükelleflerinin parasını riske edemem’’ diyerek, olimpiyat ev sahipliği sözleşmesini imzalamayacağını açıklayacaktı. 1972’de Denver’ın ekonomik ve çevre gerekçeleriyle adaylığını çekmesinden beri ilk kez yaşanıyordu bu durum. Boston’ın çok büyük olasılıkla kazanacağı bir ev sahipliğini reddetmesi ise olimpiyat tarihinin, olimpiyat ev sahipliğine en görkemli direniş ve ret mücadelesinin başlangıcı oldu.

Küçük bir grubun başlattığı mücadele, birkaç ay sonra şehrin çok büyük bir kesimini, olimpiyat ev sahipliğinin kentleri için berbat bir fikir olacağı fikrinde buluşturdu. Derken, bu direniş birçok Batı ülkesi kentine de sıçradı.

Bu sıradışı mücadeleyi küçük bir grup olarak vermeye başlayan Boston Olimpiyatlarına Hayır (NBO) taban hareketi, bir süre sonra dünyanın en önde gelen olimpiyat ekonomistlerinden Andrew Zimbalist’in de desteğini kazanınca bir ivme yakaladı ve kamuoyunu bilinçlendirmeye başladı.

NBO’nun önemli bir kesiminin temel endişesi, Uluslararası Olimpiyat Komitesinin ev sahibi kente, ‘ömgörülenden fazla bütün maliyetlerin şehir bütçesince karşılanacağı’ garantisini imzalamasını istemesi. Oxford Üniversitesinin hazırladığı bir rapora göre 1960 yılından beri öngörülen maliyet bütçesinin altında bir maliyete sahne olmuş tek bir olimpiyat bile yok. Ortalama maliyet aşımı ise yüzde 156. Son olarak Brezilya’nın Rio de Janerio kenti de bir yandan ağır bir ekonomik yük altına girerken diğer yandan, birçok olimpiyat tesisinin de sadece birkaç ay içinde izbeliğe dönüşmesine sahne oldu. 2020 olimpiyatına ev sahipliği yapacak Tokyo, daha olimpiyata 3 yıl kalmışken milyarlarca dolar maliyet aşımı ile yüz yüze kalmış durumda.

Ancak vergi mükelleflerinin parası bu taban hareketinin tek endişesi değildi. NBO taban harekatı koalisyonuna, kent yaşamlarının üç haftalık bir etkinlik için aylarca alt üst olmasını istemeyenler, devasa etkinliğin güvenliği bahanesiyle şehrin adeta askerileşmiş bir polis kampına dönüşmesini istemeyenler, temel haklarının kısıtlanmasını istemeyenler gibi farklı gerekçelerle birçok çevre katıldı. Çay Partisi taraftarları ve sosyalist hareketler belki de ilk kez ortak eylemlere ve çalışmalara imza attılar. Oluşan müthiş demokratik baskıya, Boston politikacılarının daha fazla direnmesi şansı kalmadı.

NBO kurucu liderlerinden Christopher Dempsey, olimpiyat ev sahipliğinin, şehirlerde büyük bir yeniden planlamaya neden olduğuna dikkat çekiyor ve şöyle konuşuyor:

‘’En önemlisi de, şehirlerimizi asla ve asla üç haftalık bir etkinliğe göre veya dışarıdan geçici bir süre için gelecek ziyaretçilerin konforuna göre planlamamalıyız. Şehirlerimizi, onlarca yıllık doğal gelişimine uygun ve şehrin sakinlerinin hayatını konforunu gözetecek şekilde planlamalıyız’’

Hamburg’da olimpiyat karşıtı bir duvar boyaması

Boston’un direnişi kısa sürede birçok Batı kentine de sıçradı. Olimpiyat karşıtları buna, ‘Zeki Şehirlerin Meşaleyi Birbirine Devretmesi‘ diyor. Almanya’nın Hamburg kentinde de olası evsahipliği adaylığına karşı Olimpiyata Hayır hareketi kuruldu. Kasım ayında Hamburg adaylığını geri çekti. Birkaç ay sonra Roma’nın yeni seçilen belediye başkanı da, şehrin, olimpiyattan çok daha önemli öncelikleri olduğunu açıkladı. Budapeşte de kurulan benzeri bir hareket, 250 bin imza toplayarak olimpiyat evsahipliği adaylığını referanduma götürmeyi başardı. Kaybedeceklerini anlayan olimpiyat komitesi adaylığını geri çekti.

2024 olimpiyat ev sahipliği için halen Paris ve Los Angeles iki finalist şehir durumunda. Temmuz ayında iki şehir Lozan’da taahhütlerini sunacak. Eylül ayında Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), Peru’nun başkenti Lima’da yapacağı gizli oylamayla hangi şehrin 2024 olimpiyat evsahibi olacağına karar verecek. Los Angeles 1984 yaz olimpiyat oyunlarına da ev sahipliği yapmıştı. O dönemde diğer aday şehir Tahran’ın adaylığının İran İslam devriminden dolayı düşmesi nedeniyle tek şehir olarak kalmış ve tek şehir olmanın rahatlığı ile ‘artan maliyetleri şehir bütçesinin yüklenmesi’ garantisini imzalamamıştı. Bu modern olimpiyat tarihine, bir şehrin maliyetleri yüklenmemesinin tek örneği olarak geçmişti. Ancak Los Angeles 40 yıl sonra 2024 olimpiyat ev sahipliği konusunda aynı şansa sahip olamayacak. Boston’dan ilham alan bir grup, Los Angeles’ta da direniş taban hareketi başlatmış durumda.

Mevcut olimpiyat organizasyon şeklinin, evsahibi kentler için yarardan çok kalıcı zarar verdiğine dikkat çeken Christopher Dempsey, ancak birden fazla şehir aday olduğu sürece IOC’un mevcut yöntemi değiştirmeyeceği görüşünde. Boston gibi demokratik şekilde bir itiraz yürütüp sonuçlandırma özgürlüğünün olmadığı şehirlerin ise fazla şansı yok. Ona göre, olimpiyat ev sahipliğinin artık çoğunlukla otoriter ve yolsuz ülkelerin şehirlerine gidecek olmasının nedeni de bu:

‘’Bu çok üzücü. Olimpiyatın amacı sportif başarı ve dünya insanlarını bir araya getirmek. IOC bunun yerine olimpiyatları inşaat yarışmasına dönüştürmüş durumda’’

AMERİKA BÜLTENİ‘ni Twitter’dan takip edebilirsiniz

İLGİLİ HABERLER:

Olimpiyat evsahipliğini kazanmak gerçekten kazandırıyor mu?