Skip to content
Menu

Japonya ve AB’nin ‘peynir’ kavgası anlaşmayla sonuçlandı

AMERİKA BÜLTENİ (10 Temmuz 2017)

Uzakdoğu, mutfağının zenginliği ve bol alternatifi ile ünlü bir coğrafya. Ancak dünyanın farklı yerlerinden gelenlerin bu ülkelerin mutfak, market ve sofralarında eksikliğini fazlasıyla yaşadıkları önemli bir ürün var; peynir.

Budizmin, et ve süt ürünlerinin tüketimine mesafesinden kaynaklanan dinsel bir etki olabilir. Süt ürünleri tüketmeyi ‘çocuklara özgü’ gören kültürel bir etki olabilir. Bu coğrafya nüfusunun önemli bir kısmının laktaz enzimine sahip olmaması nedeniyle laktoz hazımsızlığı (lactose intolerance) yaşıyor olmasından kaynaklı bir sağlık etkisi olabilir. Tarih içinde süt endüstrisi yerine soy sosu ve soy sütü endüstrisinin gelişmesinin sonucu ekonomik bir etki olabilir. Peynir kokusunun, ‘yabancılar’ ile özdeşleşmiş bir koku olmasından kaynaklı sosyal bir etki olabilir. Örneğin, Japonya’da  “gaijin kusai yo ne (ecnebi kokusu)” deyiminde bahsedilen koku da çoğunlukla peynir kokusu.

Veya bunların tamamının yüzyıllardır süregelen ortak etkisi sonucu olabilir ki, Uzakdoğu ülkelerinin sofra ve mutfaklarında peynir, dünyanın geri kalanından olduğu gibi yer almıyor. Batılı ülkelerin bu coğrafyada etkisinin artmasıyla son 150 yılda bazı peynir çeşitleri kısmen market raflarında kendine yer bulsa da, hala, Çin, Japonya, Kore gibi ülkelerde yaşayanları tatmin edecek düzeyde olmaktan çok uzakta. Bazı büyük şehirler dışında, market raflarında ‘doğal peynir’ bulmak bile neredeyse imkansız. Var olan doğal peynirler de, orta sınıf için günlük tüketimi zorlayacak ölçüde pahalı.

Ancak bütün bu tabloya rağmen, peynir, Uzakdoğu’daki varlığını her geçen gün artırıyor. Öyle ki Japonya ve Avrupa Birliği arasında aylardır süren ve geçtiğimiz hafta içinde ön anlaşması imzalanan gümrük anlaşmalarını uzun süre tıkayan konu da ‘peynir’ oldu. Bu müzakerelerde Avrupa, Japon otomobillerine yüzde 10 gümrük vergisini kaldırmayı kabul etti. Japonya, Avrupa Birliği malı gıda ürünlerine uyguladığı gümrük tarifelerini kaldırmayı kabul etti. Ancak dünyanın en büyük peynir ihracatçısı olan AB ile peynir pazarı büyük ölçüde boş olan ve dünyanın en önemli peynir ithalatçılarından biri olan Japonya ‘peynir’ konusunda anlaşmakta oldukça güçlük çektiler. Sonunda Japonya, otomobil endüstrisinin anlaşmadan yaşayacağı kazancı hatırına,  ‘yumuşak peynir’ ürünlerindeki gümrük vergisini 15 yıllık sürede aşamalı olarak indirmeyi kabul etti.

Gümrük vergisi olmaksızın, Hollanda, Danimarka ve Almanya peynirlerinin Japonya’daki kilogram fiyatı 300 yen (yaklaşık 9.5 TL) civarında olacağı öngörülüyor.

Japonya başbakanı Shinzo Abe, Japon Tarım Kooperatifi’nin (JA) egemenliği altında geçmişteki usüllere saplanıp kalpmış Japon tarım endüstrisini modernize etmek istiyor. Ancak bu konuda önemli bir dirençle de yüzyüze. Bazı çevreler, peynire gümrük vergisinin kalkmasını ve düşürülmesine, yabancı peynirlerin, yüzde 80’i Hokkaido’da üretilen Japon peynirinin yerini alacağını gerekçesiyle karşı çıkıyor. Ancak, Japon peynir endüstrisinin toplam üretimi zaten çok düşük ve her geçen gün artan peynir tüketimini karşılamakta da zorlanıyor. Zira peynir, Japonya’da tüketimi sürekli artan gıda ürünlerinden biri. Japonya resmi verilerine göre ikiden fazla üyesi olan bir ailenin aylık peynir gideri 2017 yılı Nisan ayı itibarı ile ortalama 453 yen’e ulaştı. Bu gider, 2005 yılında aylık 200 yen civarındaydı.

Asahi Shimbun’da yer alan bir haberde ise Japonya’daki yabancı peynir fiyatlarının, gümrük vergisi indirilse bile düşmeyebileceği savunuldu. Asahi Shimbun’a göre pahalı peynirde asıl problem, gümrük vergisi değil, ithalatçılar ve aracı toptancılar. Bu aracılar, tüketicinin bu peynirlere yüksek fiyatları ödemeyi göze aldığını düşündüğü sürece, fiyatları indirmeyebilir. Peynir ise ‘ecnebiler (gaijin)’ ve bu tada her geçen gün daha fazla alışan ve sayısı artan Japonlar için fiyatından dolayı kolayca vazgeçilebilecek bir ürün değil.

AMERİKA BÜLTENİ‘ni Twitter’dan takip edebilirsiniz