Skip to content
Menu

O mai Goddo!

Japanglish, Çin kökenli Malezyalı şarkıcı Namewee’nin klibinin sosyal medyada yoğun ilgi görmesiyle bugünlerde küresel bir şöhrete kavuştu

CEMAL TUNÇDEMİR
31 Ocak 2018

Japonya’ya ilk gelişimde tanıştığım Japonlarla İngilizce sohbet ederken, İngilizce konuşmalarında bolca Japonca sözcük kullanmaları dikkatimi çekmişti. Kulağım, dilin ritmine alıştıkça, Japonca sandığım bu sözcüklerin de aslında Japonca değil İngilizce olduğunu fark etmeye başladım. Bu sözcüklerin, İngilizce konuşmalara özgü olmadığını, bir çoğunun, telaffuzu veya anlamıyla Japoncalaştırılmış haliyle, günlük hayatta herkes tarafından yaygın şekilde kullanıldığını fark etmeye başlamam da uzun sürmeyecekti.

Ülkeye yeni gelen her ‘Gaijin’in geçtiği bir tünelin sonunda, ‘Japanglish’in harikalar dünyasındaydım artık.

Aslında Japonların, ‘Wasei-eigo (Japon Malı İngilizce)’ dedikleri bir dil fenomeni daha var. İngilizceden aldıkları bazı sözcükleri, İngilizcedeki anlamından bile farklı halde, Japonca alfabe, sözcük ve cümle yapısına uygun yeni şekil ve anlamlara kavuşturmalarını ifade ediyor. 19’ncu yüzyılın son çeyreğinde Japon modernleşmesinin başladığı Meiji döneminde, çok sayıda İngilizce sözcük günlük kullanım içinde dolaşmaya başlamış ve bu süreçte bu sözcüklerden bazıları orijinal anlamlarından, telaffuzlarından koparak, günlük yaşamda ona yüklenen anlam ve kullanımı kazanmışlar. Örneğin, ‘tensel veya fiziksel temas’ anlamındaki sukinşippu (スキンシップ) İngilizce ‘skin(deri)’ ve ‘kinship(akrabalık-yakınlık)’ sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşmuş, İngilizce’de bile olmayan bir sözcük. Veya, Japonca’da ‘sınavlarda kopya çekmek’ anlamındaki ‘kanningu (カンニング)’ sözcüğü de, ‘cunning (açıkgözlülük)’ sözcüğünün İngilizcedeki anlamından bağımsız yeni bir anlama kavuşmuş. Karaoke sözcüğü, Japonca ‘boş’ anlamındaki ‘kare’ ile İngilizce orkestranın ‘oke’sinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir sözcük. ‘Pepaa doraiba, ehliyeti olup da araba sürmeyi beceremeyenlere takılan bir isim ki orijninal kaynağı olan İngilizcede, ‘paper driver’ dediğinizde kimse bunu anlamaz. Benim favorim ise özel araba anlamında kullanılan ‘maikaa’. İngilizce ‘my car (benim arabam)’ söyleyişi, günlük Japonca’da özel arabanın genel adı olmuş. Artık, benim senin onun farketmez herkesin arabası ‘maikaa’. Bir başka ilginç örnek de Japonya’da gömleklere ‘Y-shirt’ denmesi. Telaffuzu ‘waişatsu’. Aslında, eskiden takım elbiselerde sadece beyaz gömlek olduğu için İngilizce ‘white shirt (beyaz gömlek)’ ifadesinin ‘waitoşatsu’ şeklinde Japonlaşmış halinden geliyor. Önce ‘to’ düşmüş sözcükten sonra da kalan ‘wai’ ile T-shirt’e nazire olsun diye Y-shirt demişler. Rengi beyaz olmasa da her gömlek artık ‘waişatsu’.

Japonlar bunu ilk kez yapmıyorlar. Yüzlerce yıl önce de Çinceye yapmışlar. Wasei-kango deniyor. ‘Kango’, Çin kökenli veya Çince unsurlar kullanılarak üretilmiş Japonca sözcükleri ifade eden bir terim. Aynı ‘kanji’, Çin’de ve japonya’da farklı telaffuz ediliyor ve bazen farklı anlamlara da gelebiliyor.

Bununla beraber, bu yazıya konu olan ve bana ‘o mai Goddo’ nidası attıran şey bu ‘wasei-Eigo’ fenomeni değil, Japon alfabesinin ve fonetiğinin engellerinden dolayı İngilizce sözcükleri farklı telaffuz edilmesiyle oluşan ‘Japanglish’…

Japanglish’in oluşmasında birkaç faktör rol oynuyor. En önemli faktör, Japonca’da yabancı sözcükleri yazmak için kullanılan ‘Katakana’ alfabesinin kısıtlılığıdır.

Japonca, ‘hece’ler üzerine kurulu bir dil. Heceler de, ‘n’ harfi dışında sesli harfle bitiyor. İki sessiz ses yan yana gelmiyor. Japonca’da kullanılan yabancı sözcüklerde(gairaigo) ise heceler her zaman sesli harfle bitmez. Sessiz harflerin birbirini takip etmesi sıktır. İşte bu nedenle Japonlar, bu tür yabancı sözcüklerde sessiz harfle biten her hecenin veya sözcüğün sonuna sese uygun bir sesli harf yerleştirir. Geleneksel Türkçe’de ‘r’ sesi ile başlayan sözcük olmamasından dolayı halk dilinde ‘resmi’yi ‘iresmi’ye dönüştüren refleks gibi… Japonların dilinde de ‘book’ ‘buku’ya, ‘card’ ‘kaadu’ya, ‘egg’ ‘egu’ya, ‘salad ‘sarada’ya, ‘bus’ ‘basu’ya, ‘cake’ ‘keki’ye, ‘brake’ ‘bureeki’ye, ‘Christimas’ ‘Kurisimasu’ya, ‘İstanbul’ ‘İstanburu’ya, ‘film’ ‘firumu’ya, sex ‘sekkusu’ya, ice ‘aysu’ya dönüşüyor.

Yine, Japonca’da iki sessiz harf ‘f’ ve ‘h’ sıklıkla birbirlerinin yerine kullanılıyor. Kofi derseniz de anlıyorlar ama Kohi (coffee) derseniz daha kolay anlaşılırsınız. Japonların ‘f’ ile başlayan bir çok sözcüğü İngilizcede ‘wh’ ile yazılan sesle telaffuz etmelerinin nedeni de bu.

Yabancı sözcüklerin yazılmasında kullanılan Katakana alfabesinde, ‘L’ ile ‘R’ seslerinde aynı sesin kullanılması ve bunun da iki sesin ortalamasına yakın bir ses olması, Japonların bu iki harfin farkını ayırt etmede büyük güçlük yaşamalarına neden oluyor. Yabancı sözcüklerdeki, ‘l’ harfini çoğunlukla ‘r’ sesiyle telaffuz etmeleri bundan. ‘Japanglish’ yerine bazılarının ‘Engrish’ demesi de bundan. Bu sorundan dolayı, ‘lot’ yerine rot, ‘love’ yerine rabu, ‘light’ yerine ‘right’ dediklerine tanık olursunuz. Bir Japonun tüylerini diken diken edebilecek bir isim olan Beverly Hills de ‘Bibarihiruzu’ya dönüşür. Az da olsa bunun tersi de söz konusu oluyor. Örneğin, ‘grass’, ‘galasu’ya dönüşebiliyor.

Bir başka sorun ise Japonca’da ‘v’ sesinin olmaması. Buna yakın ses olarak ‘b’yi algıladıkları için, ‘very’ yerine ‘beri’, ‘van’ yerine ‘ban’, ‘violin’ yerine ‘baiorin’ diyebiliyorlar.

Aslında ‘gairaigo’lar yani yabancı dilden alıntı sözcükler, İngilizce sözcüklerle sınırlı değil. Örneğin Japonca günlük yaşamda romantik çiftler için kullanılan ‘abekku’, Fransızca ‘ile’ anlamına gelen ‘avec’in Japonlaşmış hali. Tatil seyahati anlamındaki ‘bakansu’ da Fransızca ‘vacances’in Japonlaşmış hali. Veya balık yumurtası anlamındaki ikura havyar anlamındaki Rusça sözcük ‘ikra’dan geliyor. Meze veya çerez anlamındaki ‘odoburu’ Fransızca hors-d’œuvre (ordövr); market alışverinizi koyacağınız poşetto, fransızca ‘pochette’in; Japonca part-time çalışan yerine kullanılan arubayto veya günümüzde kısalmış versiyonuyla ‘bayto’, Almanca ‘çalışma’ anlamına gelen ‘arbeit’ sözcüğünün Japonlaşmış halleridir. Günümüzde ise Japonca’daki ‘gairaigo’ların yüzde 90’ına yakını İngilizce kökenli.

İngilizceden gelmiş sözcüklerin Japon günlük yaşamındaki yoğunluğuna bir ‘dorama (dram) ile örnek verecek olursam; ‘Maika’nız (my car) ile yolda giderken aniden tekeriniz ‘panku’ (puncture) yaparsa, yolda sanki ‘suki’(ski) pistindeymiş gibi jiguzagu (zigzag) yapabilirsiniz. Tamir için arabanızı ‘mekanikku’ya(mechanic) götürürsünüz. Mekanikku, toraburu (trouble) yaşadığınız görür ve size ‘donmai’ (don’t worry anlamında don’t mind demeye çalışırken ürettikleri bir sözcük) der. Bizim sanayi esnafımız arabayı ‘istop’ ettirir, Japon sanayi esnafı ‘ensuto’ (engine-stop) yaptırır.

”Cemaru San, sen otur şöyle kenarda ‘terebi (TV)’ seyret, ‘rimokon’ (remote-control) da sehpanın üzerinde” der. HippuHappu (hip hop) çalan bir müzik kanalı açarsınız. ‘Zappingu’ yaparsınız, ‘Amerikanfuttoboru’ (Amerikan futbolu) maçına denk gelince rimokon’u bırakırsınız. Bu arada arkadaşınıza ‘meru (mail)’ atarak başınıza gelenleri yazarsınız. Derken, sehpanın üzerindeki gazetede Toranpu’nun (Trump) resmine gözünüz takılır. Toranpu, İngilizce ‘trump (koz)’ sözcüğünün Japoncası. Japon medyasında gün aşırı ‘Abe’nin Trump ile kumarı’ türü başlıklar görmemizin nedeni bu kelime oyunu. Abe’nin ekonomi politikasının infureşon (enflasyon) üzerindeki etkileri üzerine bir başka habere gözünüz takılır. Anketo’larda (anket) iyi sonuçlar alıyor diye düşünürsünüz.

Bakku miraa’ya (back mirror) ne oldu?’ diye sorar tamirci. ‘Jiguzagu yaparken kafamı çarptım’ diyebilirsiniz. Tamirir bitirip orai (allright) der. ‘Oldu mu’ diye sorarsınız. ‘No kuremu no ritan (no claim, no return) yani geri iade kabul edilmez şakası yapar. Manşon’unuza (mansion) dönersiniz. Dorama mutlu sonla biter.

Yabancı sözcük hecelerine sesli harfler eklendiğinde kelimeler çok uzadığı için bunların kısaltılmış versiyonlarını kullanmak da yaygın. Örneğin Pokemon, Poketto Monsutaa’nın (pocket-monster) kısaltılmış hali. ‘Puro’ sözcüğü professional’ın, Amefuto ise Amerikan futbolunun kıslatılmış hali… Bilgisayarın Japoncası olan ‘pasokon’ da, aslında bildiğimiz PC’nin yani ‘personel computer’ın Japanglish söylenişinin kısaltılmasıyla elde edilmiş. Yine örneğin Japonca’da ‘medya’ demek olan ‘masukomi’ de, İngilizce ‘mass communication’ teriminin Japanglish söylenişinin kısaltılmış versiyonu. Bununla beraber son yıllarda ‘İntaanetto‘nun(internet) de etkisiyle ‘gairaigo’ları orijinal telaffuzlarına yakın şekilde telaffuz da yaygınlaşıyor. Akıllı telefon anlamındaki sumaho’nun (smart phone) son yıllarda bazılarınca ‘sumatofon’ şeklinde de söylenmesi gibi…

Japonya, küresel moda üretebilen baskın bir ülke. Bazı Japanglish sözcüklerin, orijinal ana dillerine Japonca versiyonlarıyla geri dönmeleri de şaşırtıcı değil. Örneğin, İngilizce ‘animation’un Japonca’da kullanılan hali olan ‘anime’, bugün Amerikan sinema sektörüne geri dönerek, ‘animasyon’dan bile daha sıklıkla kullanılan bir terim oldu. İngilizce konuşulan dünyada anime, manga veya video oyunu karakterlerinin kılığına girme anlamında kullanılan ‘kosupure’ deyimi de İngilizce ‘Costume Play’’ın Japanglish telaffuzundan başkası değil.

Şimdiye kadar daha çok Japonya’yı ziyaret eden yabancıların radarında kalan Japanglish, Çin kökenli Malezyalı hip hop şarkıcısı Namewee’nin bu dile dikkat çeken son şarkısı ve eğlenceli klibinin (videosu altta) sosyal medyada paylaşım rekorları kırmasıyla, bugünlerde küresel bir şöhrete kavuşmuş durumda.

Uzak Asyanın en popüler şarkıcılarından biri olan Namewee’ye klibinde, uluslararası ödüllü Japon aktris Meu Ninomiya eşlik ediyor. Klipte bir liseli Japon kızını canlandıran Ninomiya, ‘tsūrisuto (turist) olarak Tokyo’ya gelip Shinjuku’da kaybolan Namewee’ye, Japonya’nın önemli kültürel merkezlerini dolaşırken, çok duyduğu ünlü bazı Japonglish sözcüklerin anlamlarını öğretiyor. McDonald’s’ın Japonya’daki isminin ‘Makudonaredu’ şeklinde olmasından, en yakın tuvaleti ‘google’laması için ‘guguru toiretto’ tavsiyesi almasına, hotele gitmek için taksi tutmayı ‘takuşi go hoteru’ diye anlatmasından, bareboru (voleybol), besuboru (beyzbol), basukettoboru (basketbol), gorofu (golf) gibi bazı spor dallarının Japonca isimlerine veya Dizunilando (Disneyland), Sebun İrebun(7-Eleven), Sutaabakkusu (Starbucks), Kitto Katto (Kit Kat) gibi bazı ünlü markaların Japonca söylenişlerine kadar sözleriyle de eğlenceli bu şarkı bu günlerde herkesin dilinde.

İtiraf edeyim, şarkının bağımlılık yaptığı kişilerden biriyim. Bugünlerde kendimi yerli yersiz ‘makkudo naredu, guguru toiretto’ diye mırıldanırken yakalıyorum. Ama olsun. Hayat devam ediyor. Arkadaşım Ryoko’nun hatırlattığı ünlü şarkısında Beatles’ın solisti ‘Jon Rennon‘ da öyle diyor;

Letto itto bi…Letto itto bi….Letto itto bi…

CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz