Skip to content
Menu

Pentagon’un Yoda’sı öldü

Andrew Marshall geçtiğimiz Ağustos ayında Virginia eyaleti Alexandria’daki evinde.

AMERİKA BÜLTENİ (3 Nisan 2019)

ABD güvenlik bürokrasisi geçen hafta çok büyük bir ismini kaybetti. Dünyanın süper gücü ile güvenlik konularını takip eden herkesin gıyabında tanıdığı, ismini duyduğu ama on yıllarca gözlerden uzak durması nedeniyle kamuoyunun hiç tanımadığı Andrew Marshall, 26 Mart günü 97 yaşında yaşamını yitirdi. 

Andrew Marshall, son yarım yüzyılda Pentagon’un tehdit konseptlerine, stratejilerine ve gelecek planlamalarına yön veren isimlerin en başında geliyordu. Pentagon’un bakanlık içi düşünce kuruluşu olan ‘Durum Tespit Ofisi’ni (ONA) 1973 yılında oluşturulmasından beri yöneten tek isimdi. Bu görevinden önce ise o günlerde Başkan Nixon’un Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Henry Kissinger’ın asistanıydı.

Marshall’ın o günlerdeki temel uzmanlık alanı ise, ABD çıkarları ve o ülke ile ilişkilerde kullanılmak üzere, yabancı devlet liderlerinin psikolojik ve psikiyatrik analizlerini yapmaktı. Bu çalışmalar da ONA’nın görevlerinden biri olmaya sonraki yıllarda da devam etti. Örneğin, USA Today gazetesinin 2014’te yayınlandığı bir haberde, ONA’nın 2008 ve 2012 yıllarında Putin hakkında çok kapsamlı birer psikolojik rapor hazırladığı yer alıyordu. 

Ancak ONA’nın temel yoğunlaşma alanı ‘askeri politikaların geleceği’ konusu oldu. ABD’nin her 4 yılda bir, sonraki 4 yıl için savunma amaç ve stratejilerini belirleyen ‘4 Yıllık Savunma Görünümü’ raporlarını da Marshall’ın başında olduğu ONA hazırlıyordu. Neocon dünya görüşüne yakın olan Marshall, Donald Rumsfeld’ten Robert Gates’e ve Dick Cheney’e kadar bir çok etkili savunma bakanının ana akıl hocası oldu.  

Marshall’ın göreve başladıktan sonra bir çok tarihi gelişmeyi önceden öngörmesiyle de Pentagon’daki karar ve politika üretiminde ağırlığı her geçen gün arttı. CIA’in Sovyetlerin ekonomisini olduğundan büyük gördüğünü ve yine Sovyetlerin çöküşünü yıllarca önceden Pentagon için raporlaştırdı. Çin’in küresel süper güç olmasını da… Ve elbette teknolojik gelişmelerin, modern savaşların niteliğini nasıl değiştireceğini de… ABD kamuoyundan çok Rus ve Çinli analistlerin onu tanıması ve geçmişten beri sürekli radarlarında tutmasının nedeni de buydu. 

Foreign Policy dergisi savunma konuları yazarı Sharon Weinberger, geçtiğimiz yıl emekliliğinin 3’ncü yılını yaşayan Marshall’ı Virginia’daki mütevazı apartman dairesinde ziyaret ettiğinde, yaşıtlarının daha çok geçmiş hatıraları yaşamakla günlerini geçirdiği bir yaşta, Marshall’ın hala ‘gelecek’ ile meşgul olduğunu gözlemleyecekti. Zekası ve hafızası hala keskin olan Marshall’ın masası ve odasındaki okuma yelpazesi, kuantum fiziğinden geleceğin silah teknolojilerine uzanan bir genişlikteydi. 

Marshall’ın emekliliğindeki favori odak konusu ise ‘Çin’di. Pentagon’un son yıllardaki yaklaşamını yetersiz bulduğunu belirten Marshall, Weinberger’e, ‘’Çin’i bir sorun olarak görmekte çok geç kaldılar’’ yorumu yapıyor.  

Marshall, kariyerine, ABD Silahlı Kuvvetlerine araştırma raporları ve analizler hazırlamak için kurulmuş Rand Corporation adlı düşünce kuruluşunda 1949 yılında başladı. Marshall’ın entelektüel kapasitesinden etkilenen Kissinger onu California’dan ABD başkentine taşınmaya ikna etti ve Sovyet Silahlanma Kapasitesinin durumu konusunda çalışmaya başladılar.

42 yıl kalacağı bu görevde, kuşaklar boyunca oluşan yüzlerce takipçisi kendilerini, ‘Aziz Andrew’ün takipçileri’ diye adlandırdılar. Savunma dünyası ise onu ‘Pentagon’un Yoda’sı’ veya ABD Devlet Baş Fütüristi olarak nitelendiriyordu. Bazıları, ‘hiç tanımadığınız en ünlü kişi’ diye anıyordu onu. Bazıları ise, takipçisi akademisyenlerin ona fanatik bağlılığı nedeniyle ‘‘askeri analistliğin Leo Strauss’u’’ olarak…

Sekiz ayrı ABD başkanı döneminde de Pentagon bürokrasisinin zirvesinde kalmayı başardı. Bill Clinton’un savunma bakanı William Cohen 1997 yılında Marshall’ı ve organizasyonunu bakanlık dışına çıkarmak istediğinde Kongre’de büyük bir direnişle karşılaşacak ve vazgeçecekti. 

Marshall ve ekibi 2001’de hazırladıkları 4 Yıllık Plan’da, ABD için bir numaralı savunma tehdidinin Çin olduğu öngörüsünde bulunacaktı ki o günlerde Washington’da karar mekanizmalarını buna inandırmak çok güçtü. Nitekim raporun Bakanlığa sunulmasından bir kaç gün sonra meydana gelecek 11 Eylül terör saldırısı da ABD’nin dikkatini Çin’den tamamen uzaklaştıracaktı.

Donald Trump’ın geçtiğimiz Ocak ayında açıkladığı yeni savunma stratejisi ise uzun yıllardır süregelen ‘terörle mücadele’ önceliğini bırakıp, Marshall’ın 15 yılı aşkın süredir savunduğu çizgide, yeniden ‘büyük güçlerin mücadelesi’ konseptine geri döndü. 

Marshall emekli olduktan sonra yaptığı çalışmaları dışarıdan yapacak bir vakıf kurma çalışmaları başlatmıştı. Onun emekli olmasından sonra ONA için de zor günler başlamıştı. Pentagon son yıllarda ONA’dan artık ‘acil ve gündelik olaylar üzerinde çalışmasını’ istiyor. Marshall’ın vakıf kurma çalışmalarında birlikte çalıştığı Masssachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) profesörlerinden Jaymie Durnan, geçtiğimiz sonbaharda bu durumu, ‘’Pentagon’a şu anda hakim olan bakış sadece kısa vadeyi görüyor ve kısa vadeli çalışma çerçevesine sahip’’ yorumu yapacaktı. 

Yaklaşık yarım asır görev yaptığı devlet sistemi içinde Marshall’ın tam olarak ne olduğunun kesin bir yanıtı hiç olmadı. Bir diplomat değildi. Hiçbir uluslararası görüşme ve platformda ABD heyetinde yer almadı. Bir bürokrat değildi. ABD’de yönetim sekiz kez ve Pentagon’da bakanlık dahil bütün önemli koltuklar onlarca kez değişmesine rağmen o hep olduğu yerde kaldı. Basit bir istihbarat analisti de değildi. Çünkü yaşamı basitçe istihbarat örgütlerinin operasyonları olarak okumaktan çok uzaktı. Öğrencilerine de bilimden, felsefeye, tarihten, teknolojiye ve sosylojiye geniş bir alanda entelektüellik kazanarak, yaşamı şekillendiren hiç öngörülemeyen dinamikleri görmelerini telkin ettiği aktarıldı hep… 

Bununla beraber ‘Yoda’yı eleştiren de çoktu. Özellikle de katı bir ideolog düzeyinde olmasa da Neocon çizgiye yakınlığını… Bir çok uzmana göre ise ‘geleceği okuyan adam’, gerçekte 1970’lerin dünyasından hiç çıkamadı. ‘Yoda’ ile tek ortak noktası ise ikisinin de fazlasıyla yaşlı olmasıydı.

‘Geleceği yaşayan’ adamın belki de en ironik yönü ise hayatında hiç internet kullanmamasıydı. Marshall, ABD başkentinin gizemlerini, çelişkilerini, ironilerini temsil eden biri olarak yaşadı ve öldü.