Skip to content
Menu

Koronavirüs, havada ve materyallerin üzerinde ne kadar aktif kalıyor?

AMERİKA BÜLTENİ (15 Mart 2020)

Bilim insanları, Küresel COVID-19 salgınına neden olan koronavirüsün, bu kadar hızlı yayılmasının sırrını çözmek için araştırma üzerine araştırma yapıyor. Bu çerçevedeki en önemli merak konusu ise, virüsün hangi materyallerde daha uzun süreli aktif kalabildiği. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsünün Montana eyaletindeki araştırma laboratuvarında araştırmacılar, evlerde ve hastanelerde en fazla kullanılan yedi materyalin üzerine virüsü bulaştırarak, ne kadar uzun süre aktif kalabildiğini gözlemlediler. 

Ancak şu ana kadar virüsün, cansız yüzeylerden insana bulaştığına dair bilimsel bir kanıt elde edilemedi. Virüs bulaşmış insanlarda virüsün, yoğunlukla solunum yollarında bulunması, virüsün, öksürük ve hapşırma yoluyla, hava kabarcıkları üzerinde havaya ve etraftaki objelerin üzerine yayıldığı en güçlü olasılık haline getiriyor.  

Virolog Vincent Munster ve ekibinin yayınladığı raporda, ‘’koronavirüsün havada ve yüzeylerde durabilitesi, bulaşmayı doğrudan etkileyen bir konu çünkü virüs bir bünyeden çıktıktan sonra, belli bir sürede yeni bir canlı bünyeye yerleşemezse canlılığını yitirir’’ diye yazıldı. 

Araştırmada, koronavirüsün aktivitesini en uzun süre ile paslanmaz çelik ve plastik yüzeylerde koruyabildiği tespit edildi. Koronavirüsler bu tür yüzeylerde en az 3 gün aktif kalabiliyor. Paslanmaz çelik, hastane ekipmanlarında ve metro trenlerinin içinde tutunma direği olarak sıkça kullanılan bir malzeme.

Koronavirüsün en sevmediği materyal ise bakır. Bakır yüzeyde sadece 4 saat süreyle aktif kalabildi. Kapalı bir odada havaya üflenen virüsün, ortamda 3 saat kalabildiği gözlemlendi. 

Virüsün nasıl yayıldığın kesin bilimsel açıklamaları, epidemiyolojik araştırmalar tamamlandığında ortaya çıkacak. Ama şu aşamada, koronavirüsün, kargo kolisi gibi karton yüzeylere veya telefonların plastik kılıflarına da yapışabildiği anlaşılmış durumda. Virüs bulaşmış bir yüzeye elle dokunmak birkaç saniye içinde milyonlarca viral parçacığı ele bulaştırabilir. Bilimsel araştırmalar, insanların her saat ortalama 20 kez elleri ile ağızlarına dokunduğunu gösteriyor. Ele bulaşmış virüs, ağıza, burun deliklerine veya göze dokunulduğunda, bünyeye girme olanağı kazanmış oluyor. Şüpheli yüzeylere dokunduktan sonra elleri sabunlu suyla yıkamak, virüse karşı çok önemli bir önlem. 

Araştırmada, koronavirüs, 2003 SARS salgınına neden olan diğer koronavirüs ile karşılaştırıldığında, yüzeylerde benzer sürelerde aktif kalabildikleri görüldü. 2003 yılında salgına neden olan SARS koronavirüsü, yeni koronavirüs kadar hızlı bulaşmadığı için çok fazla yayılmadan kontrol altına alınabilmişti. Bu da COVID-19’da bazı diğer faktörlerin hızlı yayılmaya neden olduğu fikrini besliyor. 

Henüz kesin tespiti yapılmayıp, sadece spekülasyonu yapılan faktörlerden biri, virüsün, hiç belirti göstermediği insanlardan da başka insanlara yayılabilmesi. Bir diğer olası neden de, bir çok vakada, bir insanı hasta edecek miktardan (enfekte dozu) daha az virüsün bulaşması. 

Ulusal Sağlık Enstitüsünün laboratuvarlarında, koronavirüsün, bedenden çıkmış sümükte, tükürükte, dışkıda ve bunun yanı sıra hangi sıcaklık ve nem oranlarında ne kadar aktif kalabildiğini bulmaya yönelik deneyler ise hala sürüyor. 

‘’Kağıt para yerine dijital para da olsa salgının boyutu pek değişmeyebilirdi’’

Salgın sonrasında en çok tartışılan konulardan biri de kağıt paraların koronavirüsün yayılmasına ne derece etkisi olduğu. Dijital para savunucuları salgın ortamında, bir an önce dijital ödeme araçlarına geçilmesinin küresel sağlık açısından önemini savunmaya başladılar. Çin’de kamu bankası Bank of China’nın eski başkanı Lihui Li, bankanın, hazırlığını yaptığı dijital para çalışmalarını hızlandırması gerektiğini savundu. 

Dünya Sağlık Örgütünden (WHO) bir yetkilinin, ‘temassız ödeme yöntemleri tabii ki daha iyi olabilir’ açıklaması da kağıt paraya dönük şüpheleri artırdı. 

Ancak uzmanlar, kağıt para yerine herkesin temassız bir yöntemle ödeme yaptığı bir ortamın da mevcut koronavirüs salgınının bu boyuta gelmemesini garanti etmediğine dikkat çekiyor. Nitekim WHO, daha sonra ‘kağıt para’ konusunun, resmi önlem ve tedbirleri içinde olmadığını vurgulayarak, kağıt para konusunda resmi bir uyarısı olmadığına açıklık getirdi. 

Michigan Üniversitesi epidemiyoloji profesörü Joseph Eisenberg, bir kağıta paradaki virüsün, insanı enfekte edebilmesi için, ‘enfeksiyon ana yolunu’ izlemesi gerektiğini belirtiyor. COVID-19’un genellikle, hasta insanların öksürmesi /hapşırması sonucunda havaya saçtıkları partiküllerin solunmasıyla veya virüs bulaşmış yüzeye dokunduktan sonra eli ağza, buruna veya göze değdirmekle yayıldığının gözlemlendiğini belirten Eisenberg, ‘’Ancak burada bilmediğimiz şey, bu virüsün, cansız bir yüzeyden insana bulaşma yeteneğinin ne kadar olduğu’’ diye ekliyor. 

Kağıt paradan koronavirüs bulaştığı yolunda henüz bir ispat sahibi olmadıklarını ifade eden Washington Üniversitesi Kamu Sağlığı mikrobiyoloji uzmanı Marilyn Roberts, şu aşamada virüsle mücadele kapsamında kağıt paraya veya alışveriş ödeme yöntemlerine odaklanılmasını, daha ciddi tehditleri gözden kaçıracağı için yanlış buluyor: ‘’Kalabalık bir sinema salonunda mısınız? Restoranda mısınız? Bir alışveriş marketinde misiniz? COVID-19’u bir başka insandan kapma olasılığınız, ödeme yapma şeklinizden kapma olasılığınızdan çok çok daha fazla’’