Skip to content
Menu

PACman Amerikan demokrasisini nasıl yutuyor?

Cemal Tunçdemir

2 Ocak 2012

ABD bir PAC’lar ülkesi. Politik arenanın hangi yelpazesine giderseniz bir PAC (Political Action Committee) ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Nedir PAC’lar ve neden demokrasiyi tehdit eder hale geldiler?

Politik eylem komiteleri ya da PAC, çoğunlukla bir politik adayın seçim kazanması için ya da bir yasa tasarısının yasalaşması ya da yasalaşmasını engellemek için oluşturulmuş özel eylem grubudur. Federal Seçim Yasasına göre bir organizasyon, federal seçimleri etkilemek için 1000 doları aşan bir harcama yaptığı andan itibaren PAC statüsü kazanıyor ve bu konudaki düzenlemelere uyma yükümlülüğü var.

Ancak ABD Yüksek Mahkemesinin (Supreme Court) 2010 yılında şirketleri de ‘kişi’ sayarak, politikaya istedikleri katkı ve etkiyi yapmalarını ‘kişisel ifade hürriyetinin’ bir yansıması kabul etmesiyle, ABD kamuoyunda ‘’super PAC’’ denen yeni bir politik eylem komitesi türü oluştu. Bir federal temyiz mahkemesinin de bu yıl, Super PAC’lara politik konuşmalara sınırsız para harcama yetkisi vermesiyle, ‘şirket parasının’ politik arenaya dolaylı ama oldukça etkili müdahalesinin yolu açıldı.

Büyük şirketler, doğrudan ya da dolaylı oluşturdukları ‘super PAC’lar aracılığıyla istedikleri adaya büyük miktarlarda para aktarma olanağına kavuştu. 2010 yılı Kongre seçimlerinde PAC’lar 65.3 milyon dolar harcama yaptı. Ancak bu sadece bir başlangıçtı. 2012 başkanlık ve Kongre seçiminde Super PAC’ların 1 milyar dolara yakın para harcaması bekleniyor. Bir Cumhuriyetçi avukat, ‘’2010 Kongre seçiminde para önemli rol oynadı. Ama 2012’de oynayacağı rolun yanında bu basit hikaye gibi kalacak’’ sözleriyle ‘demokratik seçim’ konseptinin uğradığı aşınmayı ve yaşadığı büyük tehdidi gözler önüne seriyor.

PAC’lar, Romney lehine Iowa’ya damga vurdu

PAC’lar Cumhuriyetçi Parti adaylık yarışında oynadığı rolle, ABD’de politikanın geleceği için ‘asıl aktör’ olacağını da gösteriyor. PAC’ların çoğunun desteğini arkasına alan Romney, kazanması imkansız görülen Iowa’da anketlerin bir numarası haline geldi. Romney’nin kampanyasından bağımsız PAC’lar Newt Gingrich aleyhine yürttükleri büyük bütçeli negatif kampanya ile 3 haftada Iowa’da Gingrich’i dördüncülüğe kadar geriletti. Negatif kampanyanın 3.3 milyon dolarık bütçesi tamamen Romney’nin kampanyasından tek kuruş çıkmadan gerçekleşti. Üstelik Romney, bu negatif kampanyanın kendisi dışında gerçekleştiği için negatif kampanya yürüten aday gibi gözükmekten de kendini korudu. Iowa’da daha önce hiçbir şekilde hiçbir adaya ait olmayan bir grup tarafından bu büyüklükte bir kampanya yürütülmemişti. Art arda gelen etkili negatif reklam kampanyası sonrası, eyalette 20 puan farklı liderliği tuzla buz olan Gingrich, önce ‘modern seçim kampanyasında hiç anlamıyormuşum’ itirafında bulundu, bir gün sonra da çaresizlik içinde, sudan bir sebeple kameralar karşısında gözyaşlarına boğuldu.

PAC’lar Iowa’da belirleyici olup Mormon adayı, Evanjelik adayların tamamının öne geçirebildiyse, genel seçimde de önemli orl oynayacak. Para, Amerikan politikasında her zaman örtülü bir rol oynadı ancak tarihte hiç bu kadar cüretkar şekilde sahe almamıştı. 2012 seçimi, Amerikan demokrasisi hakkında ciddi tartışmalar başlatabilir.

******

İLGİLİ HABER: Yüksek Mahkeme, siyaseti paranın emrine nasıl verdi?

******

Super PAC’lar neden bu kadar çok para getiriyor?

Seçim kampanyası bağışı yasalarında açtıkları kritik gedikten dolayı. Yasalara göre politik kampanyalara bağış kişisel limiti hala 2500 dolar. Sendikaların, şirketlerin ve diğer organizasyonların kurduğu normal PAC’lar için de bu sınır hala 5000 dolar. Ancak ABD Yüksek Mahkemesi’nin ‘Citizens United’’ içtihadı bu sınırları tamamen tartışmalı hale getirdi. Artık, bu içtihada dayanarak şirketler ve organizasyonlar süper PAC’lar için istedikleri miktarda çek yazabiliyor. Süper PAC’lar için artık görünen tek yasal sınır, ‘adayların resmi kampanyalarıyla organik bir ilişki kuramamaları’.  Ancak bu yasak tamamen kozmetik ve gülünç bir yasak. Fiiliyatta PAC’lar tamamen istedikleri adayın kampanyasıyla senkronize çalışıyor. Üstelik bu ‘görüntüde’ aykırılık, adaylar adına ‘pis işleri’ üstlenmelerine de imkan veriyor. Şu anda ‘süper PAC’ları en iyi kullanan aday olan Mitt Romney’nin en büyük destekçisi olan ‘Restore Our Future’ politik eylem grubu (PAC), Romney’nin avukatı tarafından yönetiliyor. Hakeza Obama’nın eski basın sözcüsü, ‘Priorities USA’ adlı süper PAC’ı yönetiyor.

Süper PAC’lara kim para desteği veriyor?

Normal seçim kampanyası bağışlarının aksine süper PAC’larda büyük miktarda paralar dönüyor. Ve bu paralar büyük ölçüde zengin kişi ve şirketerden geliyor. Liberal ğilimli DreamWorks adlı şirketin CEO’su Jeffrey Katzenberg, Obama destekçisi Priorities USA adlı süper PAC’a 2 milyondolarlık bir çek yazdı. Birçok ırkçı ve tutucu grup gibi Çay partisi hareketinin de bir numaralı finansörü olan New Yorklu milyarder Koch ailesi, kurduğu ‘Americans for Prosperity’ adlı süper PAC aracılığıyla 2012 seçiminde 200 milyon dolarlık harcama yapacağını gizlemedi. Ancak daha da tehlikeli olarak süper PAC’lara çoğu zaman kimin para desteğinde bulunduğu bile kamuoyunca bilinmeyecek. Çünkü yasalara göre, eğitim ve hayır işleri amacıyla kurulan organizasyonlara ait süper PAC’lar, bağışlarının kaynağını kamuoyu ile paylaşmak zorunda değil. Bu açık, politik amaçlarla kullanılmaya başlandı bile.

Süper PAC’lar parayı nasıl kullanıyor?

En başta medyada her türlü kampanya reklamları yayınlamada kullanıyorlar. Reklamlarla kamuoyu oluşturup istedikleri adayı birkaç günde insan içine çıkamaz hale getirebiliyor, destekledikleri adayın açık ve gediklerini kapatmasına yardımcı olabiliyorlar. Örneğin, Demokrat partili ‘Rethink’ adlı süper PAC’ın tek amacı ve hedefi, Cumhuriyetçi Partili Masschusetts senatörü  Scott Brown’un 2012 Kasım’ın da yeniden seçilmesini engellemek. Bu amaçlar eyalette 150 bin dolar bütçeli bir negatif reklam kampanyası yürütüyor. Buna karşı olarak da George W. Bush’un siyasi beyni olarak ün salan Cumhuriyetçi stratejist Karl Rove’un kurduğu ‘Crossroads GPS’ adlı süper PAC, Brown’a karşı Demokratların adayı olması beklenen Elizabeth Warren’ı karalamak için 600 bin dolarlık bir reklam kampanyası yürütüyor. Güya, politik eylem gruplarının kampanyalarla hiçbir organic bağı yok ama seçim savaşı, kamuoyunun ve kampanyaların tamamen dışında bu gruplarca yürütülüyor.

Yüksek Mahkeme bu sonucu göremedi mi?

Aslında tam da öngördüğü için bu vahim içtihada 5-4 çoğunlukla ‘evet’ dedi. Yüksek Mahkeme’ye göre, şirketler ve gruplar da ‘birey’ sayıldı ve onların ne politika savunacağını ve görüşte olacağını ‘devlet’ belirleyemez. Cumhuriyetçi Partiye yakın mahkeme üyesi Antonin Scalia, ‘’Demokrasi düşüncesinde aşırı konuşma hürriyeti diye birşey yoktur’’ diyerek, isteyenin, şirket ya da insan istediği kadar politik beyanda bulunabileceğine hükmetti. Yüksek Mahkeme’nin bu kararına itiraz edenler ise, şirketlerin ‘insan’ sayılarak ‘düşünce hürriyeti’ içine sokulmasıyla, paranın, sıradan insanın sesini bastıracağını ve demokrasinin, ‘halkın’ değil ‘paranın’ kendi kendini yönetmesine dönüşeceğini savunuyor.

2012 seçiminde nasıl bir manzara olacak?

Öncelikle Amerikan medyasını tam bir reklam fırtınası işgal edecek. Medya büyük kazanacak hiç şüphesiz. Ortalama Amerikalı, politik savaş reklam filmlerine rastlamadan 10 dakika bile televizyon izleyemeyecek, gazette ve web sitesi okuyamayacak. Doğrudan adayların kampanyası ile bağlı olmadıkları için Süper PAC’lar hiçbir centilmenlik kaygısı gütmeksizin her türlü çamuru atmakta, her türlü negatif kampanyayı yürütmekte beis görmeyecek. Muhtemelen Amerikan tarihinin en ‘kirli’ seçim kampanyası dönemi yaşanacak. Bunun en ‘masum’ örneklerinden birini, Turn Right USA adlı muhafazakar süper PAC’ın, Demokrat Partili Kongre adayı Janice Hahn’ı, ‘siyah’ sokak çetelerinin ‘o..pusu bir striptiz’ gibi gösterdiği aşağıdaki videoda görebilirsiniz. Bu çirkin negatif kampanyanın tek teselli edici tarafı, henüz hiçbir ciddi medya kurumunun bu reklam videosunu yayınlamaya yanaşmamış olması…

Bir Kongre üyesinin kampanya stratejisti, süper PAC’ların etkisi ile ilgili olarak, PAC karşıtı bir organizasyona yaptığı itirafta şöyle diyor: ‘’Derin bir cebi olan şirket lobicisine, bu şirketin patronumu koltuğundan edecek sınırsız para harcama gücüne sahip olduğunu da bilirken artık nasıl ‘hayır’ diyebilirim ki?’’

Evet, artık şirketlere bankalara ‘hayır’ demek politik intihar. PacMan demokrasinin peşinde ve bu oyunda er ya da geç demokrasiyi yakalayıp yutacak.