Skip to content
Menu

Savaşın 10’ncu yılı; Bugünkü Irak ile ilgili 5 mit

iraq-warAMERİKA BÜLTENİ (19 Mart 2013)

10 yıl önce 20 Mart 2003 tarihinde Irak Savaşı başladı. Bush yönetimince medya üzerinden pompalanan ve o günlerde birçok Amerikalının inandığı savaş gerekçelerinin nerdeyse tamamının yalan olduğu ortaya çıktı. Irak’ın hiçbir kitle imha silahına sahip olmadığı anlaşıldı. Savaş, Bush yönetiminin iddia ettiği gibi kısa sürede sona ermedi. Savaşın ekonomik maliyeti öngörüldüğünün çok üzerinde oldu. Cheney’nin, ‘’Irak halkı bizi özgürleştiriciler olarak karşılayacak’’ sözü bugün Twitter’daki en büyük alay konularından biri.

10 yıl sonra günümüzde de Amerikan ve dünya kamuoyunda Irak ile ilgili bazı peşin görüşler yaygın kabul görmekte. Peki bu kanaatler ne derece doğru? Washington Post’tan Rajiv Chandrasekaran bugünkü Irak ile ilgili 5 miti şöyle tespit etti:

ABD’nin Irak’ta 2007’deki asker artırma stratejisi başarılı oldu

Bush yönetimi 2007 yılında Irak’a 27 bin ek Amerikan askeri gönderme kararı aldı. Öncelikli amaç, kanlı mezhep ve etnik çatışmalarını durdurmak ve sonrasında Şiiler, Sünniler, Kürtler, Araplar arasında uzlaşma sağlayarak istikrar oluşturmaktı. Gerçketen de sosyal gruplar arasındaki kanlı çatışmalar keskin şekilde azaldı. Ancak bunda sadece asker artırımının etkisi olduğu söylenemez. Sünni liderlerin El Kaide ve bağlantılı gruplara açık tavır ve mesafe koymaları dab u sonuçta rol oynadı. Ayrıca, başta Bağdat’ta olmak üzere Sünni ve Şii mahallelerinin homojenleşmesi ve muhkemleşmesi de mezhep çatışmasını azalttı. Politik uzlaşmaya geldiğimizde ise asker artırımı tam bir fiyasko oldu. Şii çoğunluk iktidarda Sünnilere ve Kürtlere fazla pay vermek istemiyor. Irak’ta tehlikeli fay hatları patlamaya hazır şekilde duruyor. Petrol ve toprak anlaşmazlığı her an kuzeyde bir Kürt-Arap savaşı çıkarabilir. Son 3 aydır protesto gösterileri yapan ülkenin orta kesimindeki Sünniler, açıkça bir isyandan bahsetmeye başladılar. Sünni liderler, Şii yönetimin, ‘terörle mücadele’ adı altında Sünnileri sindirmeye çalıştığını savunuyor.

Irak bugün nispeten daha barışçıl bir atmosfere sahip

Şiddetin seviyesi elbette her hafta yüzlerce kişinin öldürüldüğü 2006’dakinden çok az durumda. Ancak Irak istikrarlı bir ülke olmaktan hala çok uzakta. Savaşın 10’ncu yıldönümünde Bağdat’ta patlayan bombalarda 57 kişi daha öldü. Önceki gün 11 ve ondan 3 gün önce ise 19 kişi düzenlenen bombalı saldırılarda öldürüldü. Sokaktaki Iraklı için hayat hala kan ve korku dolu. Irak’tan yazılan bir mesajda, ‘’Savaş hala devam ediyor. Hala katliam ve bombalamalar var. Hala çok korkuyoruz’’ deniliyor.

Saddam sonrası Irak’a demokrasi geldi

Kağıt üstünde. Seçimler yapıldı. Ülkenin bir parlamentosu bile var. Ancak uygulamada bütün yönetim Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin otoriter yönetimi altında. Birçok Iraklı mevcut yönetim tablosunun Saddam dönemindekinden farklı olmadığını belirtiyor. Maliki’nin istihbarat ve güvenlik güçleri sürekli olarak Sünni liderlere ve çevrelerine baskınlar yapıyor. Maliki, 2006 yılında seçildikten sonra aşamalı olarak güvenlik güçlerinin kontrolünü eline geçirdi.

Irak, İran’ın emrinde

ABD’nin savaşı sonrası iktidara gelmesine rağmen bugünkü Irak yönetiminin en büyük müttefiki, ABD’nin en öncelikli tehditlerden gördüğü İran.  Maliki, özellikle ikinci kez seçilmesini, İran’ın çoğunu parasal olarak desteklediği diğer tüm Şii muhalif grupları Maliki’nin yolundan çekmesine borçlu. Bu al gülüm – ver gülüm politikası sonucunda Maliki, ABD’nin itirazlarına rağmen için mühimmat dolu İran uçaklarının Irak hava sahası üzerinden Suriye’ye uçuşuna izin veriyor.

Ancak Maliki’nin bunu sadece İran’ın baskısıyla yaptığını düşünmek hata olur. Her ne kadar Beşşar Esad, Saddam gibi Baas ideolojisine sahip olsa da sonuçta Şii’liğe yakın Nusayriliğe mensup olması durumu değiştiriyor. Maliki, Suriye’de Sünni bir yönetim oluşmasındansa bugünkü yönetimin varlığını tercih ediyor. Maliki ve diğer Irak Şii liderleri, Özgür Suriye Ordusu’nun Esat’ı devirmesi halinde Irak’taki Sünni isyanını desteklemesinden endişe ediyor. Maliki, yakın zaman önce AP’ye yaptığı açıklamada, Suriye’de rejimin devrilmesi halinde Lübnan’da, Ürdün’de ve Irak’ta iç savaş başlayacağını söyledi.

Ne Tahran’ın parası ne de sevgisi, Iraklı Şii’Lerin İran’ın her dediğini yapacağını garanti etmiyor. Savaşın büyük bölümünde ABD askerinin kabusuna dönüşen Şii lider Mukteda el Sadr’a bakalım mesela. Uzun yıllar İran’da yaşadı. Hareketini yeniden büyüttü. Ancak Irak’a geri döndüğünden beri Şiilikten çok Irak milliyetçiliğini öne çıkarıyor ve Maliki’nin düşman gördüğü Kürtlere ve Sünnilere el uzatıyor. Maliki’nin geçen yıl İran’ın da isteğiyle geçirmek istediği terörizm ve Baas’sızlaştırma yasasına karşı Sünniler protestolara başladığında, Sadr, İran’ın isteğine itiraz etti ve Sünni liderlerle uzlaşma görüşmeleri başlattı. İran hala etkili ve güçlü. Ancak Irak yönetiminin İran ile işbirliğinin ana saiki hala kendi iktidarlarının çıkarları. İran’a duydukları sevgi değil.

Amerika Irak’ı tamamen terketti

Hayır. Hala Irak’ta en az 220 Amerikan askeri personeli görev yapıyor. Irak Güvenlik İşbirliği Ofisi’nde görev yapıyorlar. Söz konusu ofis, Irak’a silah satımı ve askeri eğitim konularında koordinasyon yapıyor. Ofis, dünyadaki en büyük Amerikan elçiliği olan ABD Bağdat Büyükelçiliği’nin ek binasında yerleşik. Wall Street Journal’da yakın zaman önce çıkan haberde, Suriye’deki çatışmaların Irak’a sıçrama ihtimali üzerine CIA’nin Irak’ın kontr-terör birimlerine desteğini artırdığı belirtiliyor. Bağdat’taki eleman sayısını yakın zamanda 300’e indirmeyi planlayan CIA bunu gerçekleştirdiğinde bile dünyadaki en kalabalık yurtdışı ofisine Bağdat’ta sahip olmaya devam edecek.