Skip to content
Menu

Normalden çok uzaklaşmış başkan

obama-ayna-2009

CEMAL TUNÇDEMİR 

29 Ocak 2014

Barack Obama’nın 2007-2008 yılında ABD Başkanlık seçim kampanyası boyunca neredeyse her seçim mitinginde dile getirdiği konulardan biri de eşinin bir sözüne dayanıyordu. Michelle Obama, ‘normal olmak bizim için çok eski değil. Yakın zamana kadar biz de normaldik’ demişti.

Normal olmak‘tan kastı şuydu: Elektrik,su, doğalgaz faturaları, temel mutfak ve barınma giderleri ile işe gidiş geliş yol ücretlerini hesaplama zorunluluğunda olmanız ve arkadaş çevrenizin de bu tür sorunları olan insanlardan oluşması…

Birçok konuşmasında Michelle Obama’nın bu sözünü hatırlatan Barack Obama, ardından da, eşiyle Harvard’ta okuyabilmek için aldıkları öğrenci kredileri borçlarıyla daha 5 yıl öncesine kadar nasıl mücadele ettiklerini, iki kızlarının da büyümesiyle artık sığamaz oldukları küçücük apartman dairesinden birgün taşınmayı başarıp başaramıyacaklarını nasıl kara kara düşündüklerini aktarıyordu.

O günlerdeki hayat standartları, aslında kendileri kadar şanslı, yani karı koca çalışabilen milyonlarca orta sınıf Amerikalının da ‘normaliydi’. Obama’nın ailesini geçindirme mücadelesindeki ilk rahatlaması, 1995 yılında yayınlanan “Dreams From My Father” kitabının satışından gelen telif gelirleri oldu. İlk telif gelirleriyle, yaşadıkları Chicago’da ailece yerleşebilecekleri bir ev almayı nihayet başardılar.

İşte o günlerdeki geçim sıkıntılarını aştıktan yaklaşık 10 yıl sonra Obama girdiği başkan adaylığı kampanyasında, ‘halkın normalini‘ hala hatırlayabildiğini düşünüyordu. Bununla beraber artık halktan biri olmadığının da farkındaydı ve bunu açıklıkla itiraf ediyordu. Ama, ‘halktan biri olmak‘tan çıkalı uzun zaman olmadığı için ay sonunu nasıl getireceğim kaygısına henüz yabancılaşmadığına halkı ikna etmeye çalışıyordu.

Tabii ki Obama bunları seçim kampanyasında anlatırken, kendisini dinleyenlerin, o günlerdeki rakibi Hillary Clinton’un halktan biri olmaktan kaç yıl önce çıktığını hesaplayacaklarını umuyordu.

Hillary Clinton’un kocası Bill Clinton, 2008’den 30 yıl önce 1978’de Arkansas eyalet valisi seçilmişti. Clinton çifti için, ‘normal’ olan da o tarihte sona ermişti. Artık eyaletin en seçkin insanlarıyla bir aradaydılar. Sosyal çevreleri radikal şekilde değişmişti. ‘Normal halk’ ile sadece seçim çalışmaları kapsamında mitinglerde ve nadiren de fotoğraf çektirme amaçlı ev ziyaretlerinde bir araya geliyorlardı.

Clinton ailesi 1993 yılında Beyaz Saray’a taşındı ve sosyal çevreleri çok daha radikal şekilde değişti. Artık, Arkansas’ın değil, ABD’nin ünlüleri, zenginleri ile dosttular. Yani Hillary, 2008’de başkanlık adaylığı mücadelesine başladığında, ailece görüştükleri dostlarının sadece milyarderlerden ve Hollywood yıldızlarından oluşmadığı günlerin üzerinden 25 yıldan fazla geçmişti. İşte bu nedenle Obama, 2008 seçim kampanyası boyunca halkın günlük ekonomik sıkıntılarını konuşurken, Hillary Clinton, ağırlıklı olarak, ‘’vatan millet Mississippi’’ konuşmaları yapıyordu.

Obama seçim kampanyası boyunca, ‘normal’ yaşayan insanların sıkıntılarını hafifletmenin en acil devlet sorunu olduğunu söyledi. Obama bu sorunların, 20 yıldan fazladır halkın ortalamasının çok üzerinde ekonomik standartlarda yaşayan, sağlık gideri, elektrik, su faturası, ulaşım olanağı ve masrafı gibi sorunlar yıllar önce gündeminden çıkmış insanlarca anlaşılıp çözülemeyeceğini savunuyordu. Kampanyasının temelini oluşturan ‘değişim’ sloganı da bunu ifade ediyordu. Hillary Clinton ise ‘normal’den çıkalı oldukça uzun zaman olmuş her politikacı gibi, geniş yığınların geçim sıkıntılarını konuşmak yerine, rakibinin vatanseverliğini, Amerikan değerlerine bağlılığı, bayrak gibi soyut konuları gündeme getirerek, bir kültür savaşı konsepti ile ‘ben sizdenim, o değil’ algısı oluşturmaya çalışıyordu.

Kim halktan biri, kim elit?

Peki ‘normal’ nedir? Gelişmiş ülkelerin ‘normal’i, toplumun en kalabalık kesimini oluşturan orta sınıfın standardıdır. Bunlar da, öncelikli olarak, barınma, sağlık sigortası, çocukların temel bakım ve eğitim ihtiyaçlarının karşılanması mücadelesi, makul ulaşım şartlarıdır. Orta sınıf, bu asgari yaşam standardını sağlayabilmek veya koruyabilmek için her gün çok uzun saatler boyunca çalışmak zorunda. Hem de yine çok yaygın olarak, bu yoğun çalışmanın tam karşılığı olması gereken maaştan daha aşağı bir ücret karşılığında…

Dünyanın geri kalan büyük bölümünün ‘normali’nde ise orta sınıf değil, yoksullar çoğunluğu oluşturur. Bu tür ülkelerin ‘normal’inin en önemli sorunları ise barınma ve beslenmedir. O tür ülkelerde normalin sembolü ‘ekmektir’. Politikacılar ekmeğin fiyatını bilerek normale aşina oldukları algısı yaratmaya çalışır. Günlük ekmeği, sebzeyi temin etmek bile bir hesap kitap işi bu hakların normalinde. Önemli bir kesimi asgari ücretlidir. Yani, çocuklu bir ailenin, temel ihtiyaçlarını karşılayacak ‘asgari aylık gideri’ni kazandığı varsayımı gibi yüzyılın en büyük yalanının köleleridir… Politikacıların, kameralar ve gazeteciler eşliğinde fakirhanelerine girip 10 dakika sohbet etmesiyle, onların fakir sofrasında pozlar vermesiyle ‘onlardan biri’ olamayacağı bir yoksulluk yaşar bu insanlar.

2008 seçim kampanyasında ‘normal olmak’ üzerine ahkam kesen Obama’nın hakkını teslim edeyim. 6 yıl önceki bu söylemini 2012 seçiminde artık tekrarlamayacak kadar dürüst. 4 yıllık senatörlükten, 6 yıllık başkanlıktan ve kitaplarının satışıyla 3 milyon dolar civarında bir servete sahip olduktan sonra hala kendisini ‘elitlere karşı halktan biri’ gösterme gibi pespaye kurnazlıklara girmiyor. Dolar milyoneri standartlarında bir hayat yaşayıp asgari ücretlilerden biri olduğunu iddia etmek gibi politik zübüklüklere başvurmuyor.

Halktan biri olmak da, elit olmak da soydan geçen genetik statüler değil. Hangi ekonomik standartlarda yaşıyorsan osun…

CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz