Skip to content
Menu

Cumhuriyetçi Parti açıkoturumunun ardından

rek-republican

CEMAL TUNÇDEMİR
(AMERİKA BÜLTENİ) 16 Aralık 2015

Cumhuriyetçi Partinin ABD başkan adayı olmak için mücadele veren 9 aday, Nevada’nın Las Vegas kentinde düzenlenen açıkoturumda karşı karşıya geldiler. Adeta dış politikada kim daha maço yarışına dönen açıkoturumun en ilginç sonuçlarından biri neredeyse bütün Cumhuriyetçi adayların Suriye’de Beşar Esat’ın bir süre daha kalmasından yana olduklarını göstermesi oldu. Çoğu aday Kaddafi’nin Mübarek’in devrilmesinin sonuçlarına dikkat çekerken en sıradışı çıkış ise Donald Trump’tan geldi:

‘’Bana göre bazı ülkelerde rejim değişikliği için girdiğimiz savaşlarda harcadığımız 4 trilyon doları, ABD içinde yollarımızı, alt yapımızı, havaalanlarımızı yenilemekte ve diğer problemlerimizi çözmekte kullansaydık bugün daha iyi durumda olurduk’’.

Las Vegas’ta muhafazakar şahin politikaların en önemli perde arkası finansörlerinden Sheldon Adelson’a ait ünlü The Venetian kumarhanesinde düzenlenen ve CNN’den canlı yayınlanan açıkoturumu The Nation’dan John Walsh şöyle özetledi:

Cumhuriyetçi adaylar Las Vegas’ta sahneye iki amaçla çıktılar: Amerikan halkını korkutmayı başarmak ve kendilerinin onları koruyacak yegane kişi olduğuna ikna etmek. Birinci amaçlarına ulaştıklarını söyleyebiliriz ama hiçbirinin ikinci amaca ulaştığını söyleyemeyiz.

Anketlerde açık ara önde olan Donald Trump, Müslümanlara yönelik anayasa dışı teklifinin yanına bir de IŞİD ile mücadele adı altında, ‘savaş suçu’ sayılacak bir teklif daha ekledi: ‘IŞİD’çileri aileleriyle beraber yok etmek: ‘’Açık konuşmak gerekirse bu, bu adamların aklını başına getirir. Çünkü bu adamlar kendi hayatlarına çok değer vermiyor ama ailelerinin hayatına değer veriyorlar’’. Bu arada Ted Cruz da, bir yandan ABD’nin Ortadoğu’daki karmaşaya taraf olmamasını isterken bir yandan da IŞİD’e karşı şehirleri hedef alacak topyekün saldırı vaat ederek ‘sıkı adam’ imajı çizmeye çalıştı.

Trump’ın teröristlere yarıyor gerekçesiyle ‘interneti bir şekilde kapatma’ teklifi de ciddiye alınıp tartışıldı. Moderatör Wolf Blitzer en az iki kez teklifinde ciddi olup olmadığını sormak zorunda kaldı. Birisiyle savaşta olunduğunda internetin kısmen kapatılması fikrine açık olduğunu söyleyen Trump, ‘bizi öldürme niyetinde olanların bizim internetimizi kullanmalarına izin veremeyiz’ dedi. Libertaryen çizginin adayı Rand Paul, ‘Trump, interneti kapatmaktan söz ediyor. Nasıl yapacak bunu? Çin gibi mi? Kuzey Kore gibi mi?’ diye sormaktan kendini alamadı. Senatör Paul, çizgisine uygun olarak daha fazla savaşın ABD’yi daha güvenli bir yer yapmayacağını anlatmaya da çalıştı ancak hemen ardından o da korku pazarlama yarışında geri kalmadı. Senatör Marco Rubio’nun Cumhuriyetçi Parti standartlarına göre liberal kalan göçmenlik reformuna ABD’nin ulusal güvenliğini tehlikeye atacağı gerekçesiyle karşı çıktı.

Trump’ın salondaki herkesin gönlünü kazandığı tek an ise, eğer adaylık yarışını kaybederse 2016 Kasım ayındaki başkanlık seçimine bağımsız aday olarak girmeme sözü verdiği an oldu.

Öte yandan sahnedeki dokuz aday da Suriyeli sığınmacıların ABD’ye kabul edilmesine karşı çıktı.

Parti ‘establishment’inin adayları olarak görülen Marco Rubio, Chris Christie, Jeb Bush ve John Kasich, Suriye konusunda Obama’nın politikasının nerdeyse aynısını savundular, sadece daha iyi şekilde icra edeceklerini iddia ettiler. Christie’nin, ‘’Ürdün Kralı Hüseyin ile bir araya geldiğimde ona diyeceğim ki, ‘yeniden dostunuz yanında sizinle savaşacak’. O da düşüncesini değiştirecek’’ vaadi ise küçük bir defo içeriyordu: Kral Hüseyin 16 yıl önce ölmüştü ve o tarihten beri oğlu Abdullah, Ürdün Kralıydı. Christie ayrıca, Suriye’de uçuşa yasak bölge ilan edeceği ve o bölgeye giren her Rus jetini düşüreceğini da vaadetti. Christie’nin şahinliğinden Çin de nasibini aldı. Çin’in siber saldırılarına aynı şekilde karşılık vermenin zamanının geldiğini söyleyen Christie, siber saldırılarla Çin’in yolsuzluğa batmış yönetim tabakasının yolsuzluk belgelerinin elde edilerek, Çin halkının, hükümetlerinin ne kadar yolsuzluğa batmış olduklarını görmelerini sağlama önerisini dillendirdi. Christie’nin Rus jetini düşürme vaadinden sonra Senatör Paul, ‘üçüncü dünya savaşı taraftarları için ideal başkan adayı’ nitelendirmesi yaptı.

Jeb Bush ise, gecenin yıldızı olmaktan uzak olsa da bugüne kadarki en etkili performansını ortaya koydu. Trump’a yönelik, ‘kaosun adayı ve seçilirse kaosun başkanı olur’ çıkışıyla dikkat çekti ve alkış aldı. Ancak, performasının yüzde 4’lük oy oranını keskin şekilde artırmaya yeteceğinden çoğu analist şüpheli. Bununla beraber, aylar sonra nihayet bir canlılık belirtisi göstermesi bile kampanyasına heyecan getirmeye yetti. En azından bir kişiyi çok heyecanlandırdığını söyleyebiliriz. Medya baronu Rupert Murdoch attığı Tweet’lerle Jeb Bush’un performansını övdü.

Yarıştaki iki senatörden Çay Partisinin yıldızı Texas senatörü Ted Cruz ile establishment’ın muhafazakar adayı Florida senatörü Marco Rubio’nun, göçmenlik, devletin telekulak yetkisi ve askeri harcamalar konularındaki polemikleri gecenin en dikkat çeken tartışmaları arasındaydı. Bu arada Ted Cruz’un ‘hükümetin şu anda halkın yüzde 100’ünü dinleyebilir hale geldiği’ yönündeki ifşası, Senato İstihbarat Komisyonunca, komisyondaki gizli bilginin kamuya açık ortamda konuşulması gerekçesiyle hakkında soruşturma açılmasına neden oldu.

Birçok analist, gecenin en büyük kazananı olarak Florida Senatörü Marco Rubio’yu gösterdi. Küba kökenli genç senatöre ‘Cumhuriyetçilerin Obaması’ yakıştırmasını merkez medya pek seviyor. Hiç şüphesiz dikkat çekici bir kişisel öyküsü var. Ancak, Rubio’nun ‘gecenin kazananı’ ilan edildiği ilk açıkoturum değil bu. Rubio’nun ‘kazandığı’ söylenen açıkoturumlar anketlere bugüne kadar kayda değer bir yükseliş olarak yansımadı.

Peki gece Cumhuriyetçi Parti için ne anlatıyor?

The Guardian gazetesine göre Cumhuriyetçi Partinin söylemi ‘korku ve nefret’ten ibaret bir parti haline geldiğini. Güvenlik ve terör dışında nerdeyse hiçbir şey konuşulmadı. New Republic’ten Rebecca Leber’ın da dikkat çektiği gibi, eğer bir saniye gözünüzü kırpsaydınız Paris’te tarihi iklim zirvesi anlaşmasını duyacağınız tek anı kaçırabilirdiniz.

Açıkoturumda diğer adayların Donald Trump’ın yükselişinin önüne geçecek bir performans sergileyip sergilemeyeceği en büyük merak konusuydu. Sonuç: Cumhuriyetçi Parti hala Donald Trump’ın partisi. Kısa vadede bir değişiklik de gözükmüyor.