Skip to content
Menu

Küresel medyada sıkça karşımıza çıkan felaket sözcükleri ve anlamları


tehlike-disaster-kelimeleri

AMERİKA BÜLTENİ (7 Ekim 2016)

Matthew Kasırgası ile beraber, başta sosyal medya olmak üzere küresel medya metinleri ‘disaster’, ‘hurricane’, ‘calamity’ gibi sözcüklerle doldu taştı. Peki ne anlama geliyor bu sözcükler?

İşte uluslararası sohbetlerde bir felaket konuşulduğunda sıkça geçen geçen bazı kelimeler ve anlamları:

abaddon: İbranice yıkım. Yıkım yeri. Cehennem gibi. Kıyamette ortaya çıkacak yok edici yıkım meleği.

accident: Kaza.

al-Nakba: Arapça büyük felaket. Büyük harfle yazıldığında çoğunlukla Filistinlilerin 1948’de tehcir edilmesi kastedilir.

annihilate: Toptan imha olmak veya toptan imha etmek. Latincede sıfırlamak anlamına gelen ‘annihilatus’dan geliyor.

apada: आपदा Hintçe’de felaket, yıkım.

apocalypse: Büyük Felaket. Yunancada, açmak, açığa çıkarmak, örtüsünü kaldırmak anlamlarındaki ‘apokalipsis’ten geliyor.

armageddon: Mahşer. Kıyamet. İyilerle kötüler arasındaki nihai savaş. Ancak son 10 yılda özellikle Amerikan medyadasında ‘portmanto kelime’ işlevi de görüyor: Trafik sıkışıklığına carmageddon, şiddetli kar fırtınasına snowmageddon, Euro krizine eurogeddon vs adlar takıyorlar.

avalanche: Çığ.

bela musibet: Bela, Arapça’da ‘sınanma’ demek. Musibet ise, isabet eden, başa gelen demek.

blizzard: Tipi, kar fırtınası.

calamity: İngilizceye Fransızca ‘calamite’den geçmiş. Onun kökeni ise Latince hasar, yıkım, büyük sıkıntı anlamlarındaki calamitas.

cataclysm: Tufan. Büyük sel.

catastrophe: Facia. Kadastrof. Fecaat. Felaket getiren olay. Sigorta şirketleri literatürüne göre maddi zararı belli bir eşikten yüksek (halen bu eşik 25 milyon dolar) olan, insan ürünü veya doğal afetler.

clusterfuck: Kimsenin ne yaptığını ne yapacağını bilemediği berbat olay. Keşmekeş.

crash: Aniden ve şiddetle çarpmak. Dibe vurmak.

crisis: Kriz. Yunanca, hastalıkta ani değişikliği ifade eden ‘krisis’ kelimesinden geliyor.

dahiya: Arapça. Dahiye, bela, musibet, kara talih.

debacle: Çöküş. Fransızca donmuş nehir veya göldeki buzu kırmak anlamındaki débâcle’dan geliyor. Bundan hareketle, bozgun hali için kullanıldığı da oluyor.

disaster: Felaket. Afet. Latince, “dis (uzak)” ve “astrum (yıldızlar)” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş. Antik Yunan çağı inancıyla yıldızlardan uzak düşme yani “bahtsız” olma durumu ifade ediyor.

dust storm: Kum veya toz fırtınası. Kum fırtınasının Arapça adı olan haboob(habub) da son yıllarda Arapça dışındaki diller medyasında da karşımıza çıkmakta.

emergency: Umulmayan ani gelişme. Olağan üstü durum. Kaynağı, Latincede ani inkişaf, aniden yükselmek, isyan etmek gibi anlamlara gelen ‘emergere’ fiili.

earthquake: Deprem. Zelzele. Bazen kısaca ‘quake’ şeklinde yazıldığı da oluyor. İtalyanca ve İspanyolca adı olan ‘terremoto’ ile ‘sismo’ da sıklıkla kullanılır.

eruption: Yanardağın (volcano) lav püskürtmesi.

felaket: Arapça felek sözcüğünden geliyor ama Arapça’da ‘felaket’ şeklinde bir kullanımı yok. Ortaçağ İslâm astrolojisinde yıldızları taşıdığına ve hareket ettirdiğine inanılan şeffaf gökküreymiş. Disaster ile ortak bir bakış açısından geliyor yani. Fahreddin Razi dönen her şeye Arapça’da felek dendiğini, ancak feleğin dönme olayının faili mi yoksa dönüş yeri mi olduğunda ittifak olmadığını kaydetmiş. Yine bu ‘gökküre’nin kaynağı veya ondan ilham alarak olabilir, kadın memesine, kubbe şeklinde tepelere de ‘felek’ denirmiş. Türkçede felaket şeklindeki kullanımına “feleğin sillesi” diyenler var.

flood: Sel. Su baskını.

fiasco: Fiyasko, toptan başarısızlık. Önceleri sadece sahne sanatlarındaki performans başarısızlıkları için kullanılırmış. Modern çağ bütün günlük yaşamı sahneye çevirdiği için artık her alanda kullanılıyor. İtalyan ‘fare fiasco’’tan (şişe yapmak) geliyormuş. Kimse bununla ilgisi ne emin değil ama muhtemelen şişeyi düşürüp kırmak gibi anlam ifadesinden evrilmiş.

force majeure: Fransızca, üstün güç. Tanrı işi. Müdahale edilip kontrol edilemeyecek olay veya etki.

Götterdämmerung: Almanca, ‘tanrıların alacakaranlığı’. Bir yer, toplum veya rejimin, katastrofik bir şiddet ve kaosla yıkılması.

hazard: Tehlike, risk. Veya tehlike risk doğuran olay.

hurricane, cyclone, typhoon: Tropik kasırga. Okyanusların tropik ve yarı tropik bölgelerinde alçak basınçla oluşan ve saatteki hızı 74 milden (119 km) fazla olan rüzgar sistemleri. Bu üçü de aslında aynı doğa olayını anlatıyor. Tek farkları meydana geldikleri yer. Tropik fırtınalar, Atlas Okyanusu ile Pasifik Okyanusunun kuzeydoğusunda meydana geldiğinde ‘hurricane’, Pasifik’in kuzey batı kesimlerinde meydana geldiğinde ‘tayfun’ ve güney Pasifik ile Hint okyanusunda meydana geldiğinde ise siklon (cyclone) deniyor. Tayfun kelimesi, Çince de “büyük rüzgar” anlamına geliyor. Kelimenin, Arapça, Farsça, Türkçe “tufan” kelimesiyle de irtibatlı olduğu tahmin ediliyor. “Hurricane” kelimesi ise, Karayip Kızılderililerinin dilindeki, fırtına tanrısı “Huracan”ın adından geliyor.

kayo: Felaket. Yıkım. OK (o-kay) sözcüğünün argoda ters çevrilmiş hali.

panic: Panik. Histerik bir inancın neden olduğu toplu kaçışma. Mitolojide, insan gövdeli, keçi boynuzlu ve keçi sakallı, yaban yaşam tanrısı Pan’dan geliyor. Pan’ın en büyük eğlencelerinden biri de, zaman zaman gece karanlığında korkunç sesler çıkararak ordan geçen insanları korkutmaktı. Panik sözcüğü işte “Pan”ın bu eşek şakalarından gelir.

peril: Maddi manevi hasarın, kaybın veya yıkımın eşiğine gelme hali, tehlike.

ruin: Harabeye dönmek, harabe.

snafu: Allak bullak olma hali. “Situation normal, all fucked up” ifadesinin kısaltması. Bir de buna benzer ‘fubar’ sözcüğü var.Fucked up beyond all repair’in kısaltması.

tempest: Bora. Yağmur, kar, şimşek veya dolu taşıyan yıkıcı fırtına.

tornado: Hortum. İspanyolca’da ‘gök gürültülü sağanak yağmur’ anlamına gelen ‘tronada’ sözcüğünden İngilizceye geçmiş. Kelimenin kökeniyse Latince gök gürültüsü anlamına gelen ‘tonare’ sözcüğü. Ayrıca yine Amerika’da hortum için bazen sokak diliyle ‘twister’ dendiği de oluyor. Yaşlı Amerikalılar ise dönüşüne atıfla sayklon (cyclone) diyor.

trainwreck: Train wreck ayrı yazıldığında tren kazası ve enkazı. Birleşik yazıldığında, art arda ağır sağlık problemleri yaşama hali felaketi. Metafor olarak ardı arkası kesilmeyen sosyal bunalımlarda da kullanılıyor.

tsunami: Adını Japonca tsu (liman) ve nami (dalga) sözcüklerinin birleşiminden alan doğal felaket. Volkanlar, depremler, nükleer patlamalar, gök taşı düşmesi vs ile ortaya çıkan deniz/okyanus altı enerjinin su kütlesini karalara doğru güçlü şekilde dalgalandırması.

weiji: 誇샙 Mandarin Çincesinde ‘kriz’. Küresel bir yanlış olarak sürekli, yazılışında kendisini oluşturan iki görsel kelimenin (kanji), ‘tehlike’ ve ‘fırsat’ olduğu iddia edilir. Kennedy meşhur etti bu yanlış anlamayı ve bugün bile küresel diplomatlar tekrar edebiliyor. ‘Wei’ gerçekten de tehlike demekmiş. Ancak ‘ji’ fırsat demek değil. Birçok anlamı var. Çinli dilbilimcilere göre buradaki anlamı ‘kritik eşik’.

wreck: Bir yıkımdan geriye kalan enkaz.

İLGİLİ YAZILAR:

Felaketlerde kimler, niçin hayatta kalır?