Skip to content
Menu

Maduro, yüzde 90’lık seçim zaferini nasıl kazandı?

CEMAL TUNÇDEMİR
12 Aralık 2017

Venezuela’da devlet başkanı Nicolas Maduro’nun liderliğindeki sosyalist ittifak PSUV, Pazar günü yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde, 335 belediyeden yüzde 308’ini kazanmayı başararak yeni bir ‘zafere’ imza attı. Aralarında başkent Caracas da olmak üzere 23 eyaletten 21’inin başkentini, 42 büyük şehirden 41’ini PSUV kazandı.

Halkın büyük desteği ile onayladığı Maduro, muhalefete, hodri meydan dedi ve 2018’in ilk yarısında seçim sinyali verdi. Venezuela halkı Pazartesi sabahına kadar, ‘halkın emperyalistlere vurduğu bu şamarı’ kutladı.

Buraya kadar okuduklarınız, Venezuela’yı sadece ‘Telesur’dan izleyenlerin görebileceği bir Venezuela ve seçim manzarası. Gerçek Venezuela ve gerçek seçim öyküsü ise rejimin resmi propaganda kanallarının yansıttığından biraz farklı.

2017’nin ilk yarısında ülkenin yaşadığı büyük alt üst oluş sırasında, Maduro’nun iktidarını pekiştirmek için seçim sandığını kullanacağı pek kimsenin düşünebileceği bir seçenek değildi. Çünkü yüzde yüzlerde dolaşan hiper enflasyon, gıda kıtlığı, karaborsa, kuyruklar, en masum en apolitik protestoların bile ağır bir polis şiddetiyle engellenmesi, muhalefete getirilen yasaklar, devleti yönetenlerin ve çocuklarının lüks içinde yaşaması, yolsuzluklar ve daha nicesi Maduro’nun halkın gözündeki popülaritesini oldukça düşürmüş durumda. Peki son aylarda ne oldu da Maduro artık rahatlıkla seçimlere gidebiliyor ve böyle net ‘zaferler’ kazanabiliyor ve hatta 2018 devlet başkanlığı seçimi zaferini şimdiden kutluyor?

‘Bir Meclis var Meclisten öte’

Veneuzela’nın anayasal parlamentosu 2015 Aralık ayında yapılan ve son kısmi özgür seçim olan seçimden beri muhalefetin çoğunluğunda. Ancak Maduro rejimi, muhalefetin anayasa değiştirme çoğunluğuna sahip olduğu yeni meclis göreve başlamadan hemen önce eski meclis çoğunluğunu teamüllere aykırı olarak kullanarak, üyelerini tamamen yenilemek suretiyle Yüksek Mahkeme’yi tam kontrolüne aldı. Adeta yürütme erkinin emrinde bir genel müdürlüğe dönüşmüş durumdaki mahkeme hemen ilk iş olarak, üç muhalefet milletvekilinin milletvekilliklerini seçimde usulsüzlük olduğu iddiasıyla iptal ederek muhalefetin ‘anayasa değiştirme çoğunluğunu’ elinden aldı.

Mahkeme daha sonra da, çıkardığı hemen her yasayı iptal ederek Meclisi işlevsiz bıraktı. 29 Mart 2017 günü ise bütün yasama yetkilerini üzerine aldığını ilan ederek Meclis’i fiilen askıya aldı. Bu ‘sivil darbe’, ülke genelinde şiddet dalgasına yol açarken uluslararası toplumdan büyük tepki çekti. Partisinden de homurtular yükselince Maduro ve mahkemesi üç gün sonra geri adım atarak Meclis’in yetkilerini kısmen iade etti. Maduro bir ay sonra bu kez ‘görevinin yeni bir Anayasa yazmakla olacağını’ söylediği bir ‘Kurucu Meclis’ için referandum kararı aldı. Ancak bu meclisin üçte ikisi doğrudan halk oyu ile değil, Maduro’ya sadık sendikalar ve sivil organizasyonlarca seçilecekti. Halk oyu ile sadece üçte biri belirlenecekti. 30 Temmuz günü, ülkede çok büyük ve kanlı protestolar ve muhalefetin boykotu arasında yapılan düşük katılımlı bir seçimde Kurucu Meclis üyeleri belirlendi. Sadece Bolivya, Küba, El Salvador, Nikaragua, Rusya ve Suriye’den Kurucu Meclis’e kutlama gelirken, 40’tan fazla ülke ve AB, KM’in meşruiyetini tanımadığını resmen açıkladı.

Kurucu Meclisi, Chavez’in devriminden sapma gören başsavcı Luisa Ortega Díaz görevinden alındı ve hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Diaz ve kocası Ağustos ayında bir sürat botu ile Kolombiya’ya kaçmak zorunda kaldılar. Maduro’nun oğlunun da yer aldığı Kurucu Meclis, önce 8 Ağustos’ta en üst yasama erki olduğunu açıkladı ve 18 Ağustos’ta da olağanüstü süreci gerekçe göstererek ülkenin Milli Meclisinin yasama yetkisini kendi üzerine aldı. Maduro, devletin yürütme ve yargısından sonra yasama fonksiyonu da bağlayarak kendisini tek otorite haline getiren bu zeminde art arda seçim kararları almaya başladı.

Muhalife sopa, destekçiye ‘arepa’

Maduro’nun seçim stratejisi iki temel taktiğe dayanıyor:

  • Muhalefeti ve kendisinden rahatsız seçmenleri sandıklardan uzak tutmak;
  • Kendisine oy verecek veya verdirebileceği kesimleri sandığa gitmeye zorlamak…

Venezuela’da muhalif olarak aday olmanın da, seçilince görevde kalmanın da artık bir garantisi yok. Her şeyden önce bütün muhalifler için fiili duruma biat şartı var. 11 Ekim’de eyalet valilikleri seçiminden bir gün önce, Maduro, seçilecek valilerin, Anayasal Milli Meclise değil sadece Kurucu Meclis’e bağlı kalmayı kabul ederlerse görevde kalabileceklerini açıkladı. Muhalefetin birçok adayının adaylığı hiçbir yargı kararı olmadan idari kararlarla iptal edildi.

Kurucu Meclis Kasım ayında, ‘ülkede, hoşgörü, eşitlik, barış ve huzuru teşvik için’ aldığını söylediği karar ile geleneksel veya sosyal medyadan, devletin resmi açıklamalarına aykırı paylaşım yapacaklara 20 yıla kadar hapis cezası öngören bir yasa çıkardı. Venezuela’daki protestoların haberlerini yayınlayan bütün uluslararası yayın kurumlarının Venezuela’da izlenmesi de yasaklandı.

Muhalif belediye başkanları veya eyalet valileri görevden alınma ve tutuklanma baskısı altında. Yönetimlerindeki her hangi bir protesto gösterisinden doğrudan onlar sorumlu tutuluyor.

Irribaren’in başarılı belediye başkanı Alfredo Ramos’un Temmuz ayındaki yargılanma ve tutuklanma şekli, Venezuela’da hukukun artık nasıl işlediğin çarpıcı bir örneği. Ramos hakkında bir savcılık iddianamesi yoktu. Yüksek Mahkeme’nin hem savcı hem de hakim rolü üstlendiği ve sadece birkaç süren davadan, temyize götürülemeyecek 15 ay hapis cezası çıktı. Ramos, yargılandığını ve ceza aldığını mahkemenin Tweet’i ile öğrendi. Daha Tweet’i okurken ofisini basan 20 kadar kar maskeli kişi tarafından hiçbir gerekçe tebliğ edilmeden götürüldü. Ailesinin Ramos’tan haber alabilmesi 26 gün sürdü. Ramos, son aylarda bu şekilde hakkında tutuklama kararı çıkarılan beşinci muhalif belediye başkanı. Mahkemenin kararlarında sadece isim değişikliği olması ve bütün karar metinlerinin virgülüne kadar aynı olması dikkat çekiyor. Ramos’un aksine diğer dört muhalif belediye başkanı ise kaçmayı başardı. İkisi küçük balıkçı kayıklarıyla Karayip Adalarına, biri sahte kimlikle Brezilya’ya kaçtı. Campo Elías Belediye Başkanı Omar Lares, 30 Temmuz günü ofisine yapılan baskından kılpayı kurtuldu ve karısıyla beraber sınırdan yasa dışı şekilde Kolombiya’ya geçti. Güvenlik birimleri kendisini yakalayamayınca, Lares’in 23 yaşındaki oğlu Juan Pedro’yu tutukladı. Dokuz muhalif belediye başkanı hakkında da her an işlem yapılacağı beklentisi yüksek.

İşte bu psikolojik ortamda yapılan belediye seçiminde Venezuela halkının yarısından fazlası sandığa gitmedi. Seçime katılım oranı, bağımsızlığını tamamen yitirmiş şaibeli Yüksek Seçim Kuruluna göre bile yüzde 47’de kaldı. Muhalefetin kalesi yerleşim birimlerinde yine resmi açıklamalara göre yüzde 10’dan bile az seçmen katılımı ile belediye başkanları seçildi. Çünkü dört büyük muhalefet partisinden üçü, Yüksek Seçim Kurulunun artık bağımsız olmadığı, sandık gözlemcilerinin bağımsız olmadığı, devlet olanaklarının Maduro’nun adaylarına destek ve muhalefeti engellemek için kullanıldığı bir seçimin, adil ve gerçek bir seçim olmadığı gerekçesiyle seçimi boykot etmişti. Bir muhalif parti ise, ‘halkı yalnız bırakmamak’ gerekçesi ile sandığa gitti.

Seçime katılan bazı muhaliflerin, Maduro rejimi ile el altından anlaştığı iddiaları konuşuldu. Örneğin 14 aylık bir tutukluluğun ardından geçen ay aniden salıverilen muhalif aktivist Yon Goicoechea. Muhalefetin bir kısmı, başkent Caracas’ın El Hatillo ilçesinin belediye başkan adayı olan Goicoechea’nın, seçime katılma karşlığında salıverildiğini iddia etti. Goicoechea ise bu iddiaları reddetti ve ‘seçimler hileli bile olsa sabırla sandıkta ısrar etmekten başka çıkar yol yok‘ görüşünü savundu. Böyle bir anlaşma gerçekte yoksa bile, böyle bir anlaşma var dedikodusu, muhalefeti seçimi konuşmaktan çok birbirini suçlamakla meşgul ettiği için sonuçta Maduro rejiminin işine yaradı.

Rejimin başarılı manipülasyonları ile seçim günü bölünmüş bir muhalefet ortaya çıktı. Böylece hem, seçim tamamen muhalefetsiz yapılmamış oldu hem de gerçek bir muhalefet olmadan… Bir çok önemli lideri hapsedilmiş veya ülkeden kaçmak zorunda kalmış, ağır baskı altındaki dağınık muhalefetin, 2018’de Maduro’nun karşısına ortak bir isimde anlaşarak çıkma olasılığı da şimdilik çok güçlü gözükmüyor.

Peki Maduro, yüzde 47’yi sandığa çekip oy almayı nasıl başarıyor?

‘Karneli demokrasi’

Maduro rejimi, bu yıl ‘Carnet de la Patria (Vatan Karnesi)’ denilen yeni bir kimlik kartını yürürlüğe soktu. Ocak ayından beri başvuruları kabul edilen ve yetişkin nüfusun yarısının edindiği bu yeni kimlik kartı, gıda kuponu, maaşının hesabına yatırılması, konut, ilaç, sağlık ve hatta çocuklarına oyuncak gibi bütün sosyal yardımları, ‘devlete sadakat’ karşılığında garanti ediyor. Burada kast edilen devlet, elbette ki Maduro rejimi. Örneğin, kart sahibinin protestolara katılımı, siyasi eğilimi, üyesi olduğu parti gibi bilgiler de bu yüksek teknolojili kartın hafızasında devletin veri merkezine giriyor. Bu sadakatin son göstergesi ise muhalefetin çağrısına uymayarak sandıklara gitmeyi kabul etmek oldu. Hemen sandık başlarına yasa dışı şekilde masa kuran Maduro’nun sosyalist ittifakı PSUV görevlilerince oy kullanan her seçmenin kartlarındaki QR kodları makinelere okutuldu ve oy kullandıkları resmi kayıtlara geçirildi. Yine yoksul bölgelerde hemen sandık başlarında bu kart sahiplerinden başvuranlara, ‘arepa(Venezuela ekmeği)’ veya 500 bin ‘bolivar’lık Noel yardımı dağıtımı yapıldı. Muhalefet bu kartın sahiplerine, bir yerine üç kez oy verebilme olanağı yarattığını da iddia ediyor.

Maduro döneminde rejim, Chavez dönemindeki popülarite ve halk desteğinden artık çok uzak. Chavez iktidara geldiğinde Venezuela’da devlet başkanları bir dönemliğine 5 yıllığına seçiliyordu. Chavez ilk anayasa değişikliğinde bunu altışar yıllık iki dönem olarak değiştirtti. Daha sonra bununla da yetinmedi ve altı yılda bir yapılacak seçimlerle sonsuza kadar seçilme hakkı getirdi. Maduro’nun ise altı yıllık seçim süresini 20 yıla çıkarmak istediği iddia ediliyor.

Her türlü keyfi isteğini yasal kılıfa sokmasına olanak veren ‘Kurucu Meclis’ hamlesinden beri artık seçimleri meşru şekilde kazanmak Maduro’nun umurunda değil, muhalefetin kaybetmesi ona yetiyor. Nitekim, daha belediye seçimlerinin zafer konuşmasında, Kurucu Meclisin, seçimi boykot eden üç partinin 2018 seçimine katılmasını yasaklayacağını, daha Kurucu Meclis’ten bile bir karar çıkmadan kendisi açıkladı.

Bir yanda, kukla bir yüksek seçim kurulu, genel müdürlüğe dönüşmüş bir yüksek mahkeme, Maduro’nun ağzından çıkanları yasal kılıfa sokmaktan başka hiçbir fonksiyonu olmayan Kurucu Meclis adlı fiili heyet, komplo teorileri, muhalefete sopa ve destekçiye arepa ile ayakta durabilen bu karneli gösterinin Venezuela’yı sürüklendiği derin krizden çıkarmasını umutsuzca bekleyen bir rejim var. Diğer yanda ise aylarca sürdüğü halde çok sayıda insanın hayatını kaybetmesinden başka sonuç doğurmamış sokak protestolarından bir devrim çıkmasını umutsuzca bekleyenler ve son derece şaibeli hale gelmiş bir sandıktan değişim çıkmasını umutsuzca bekleyenler olarak ikiye bölünmüş bir muhalefet…

Orta yerde ise dünyanın en büyük petrol rezervinin üstünde, diş macunu, ekmek, traş bıçağı veya tuvalet kağıdını çok değerli ikramiye olması gerçeğiyle umutsuzca yaşayan milyonlar…

Petrolün laneti’ dedikleri bu olsa gerek…

CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz

Venezuela nasıl intihar etti?