CEMAL TUNCDEMİR
20 Ekim 2018
Yaklaşık 5 milyon nüfuslu Kosta Rika’nın 8 Mayıs 2018’de göreve başlayan yeni devlet başkanı Carlos Alvarado’nun, iki gün sonra başkent San Jose’deki Demokrasi Meydanında toplanan binlerce Kosta Rikalıya konuşması, kürenin dört bir tarafındaki haber sitelerinde en fazla ilgi gören haberlerden biri oldu.
Peki, çoğu insanın haritada yerini bile gösteremeyeceği küçük bir Orta Amerika ülkesine bu küresel ilginin nedeni neydi?
İlk neden tabii ki açıklamanın içeriğiydi;
Kosta Rika’nın 38 yaşındaki devlet başkanı, ülkenin fosil yakıttan elde edilen enerji tüketimini 2021 itibarı ile tamamen sona erdirmeye karar verdiğini açıklıyordu. Yani, Kosta Rika’da 2021’den itibaren enerji için petrol ürünleri, kömür ve doğalgaz kullanmak tamamen yasaklanıyor. Aslında Kosta Rika bu konuda zaten dünya ortalamasının çok üstünde bir mesafe kaydetmiş durumda. Ülke 2017’de yıllık elektriğinin yüzde 99’unu yenilenebilir enerji kaynaklarından elde etti. 2021’de ülkede benzin, mazot veya dizel ile çalışan tek bir araç bile kalmayacak. Kosta Rika’nın, atmosfere karbon salınımı sıfıra inecek. Nitekim kendisi de hidrojenle çalışan bir araç kullanan devlet başkanı Alvarado, ‘’Bağımsızlığımızın 200’ncü yılını kutlayacağımız 2021’de bütün ulaşımımızı akaryakıttan özgürleştirerek bağımsızlığımızı taçlandıracağız’’ diye konuştu.
Ancak Kosta Rika devlet başkanının konuşmasının küresel yankısının nedeni sadece çevreci duyarlılık değildi. Bunda, son yıllarda dünyanın her yerinde yükselen Kosta Rika ilgisinin de payı büyüktü. Kosta Rika, İngiltere merkezli Yeni Ekonomiler Vakfının her yıl açıkladığı Mutlu Gezegen Endeksine (HPI) göre bu yıl bir kez daha dünyanın en mutlu ülkesi oldu. Son yıllarda diğer mutluluk endekslerinde de hep ilk sıralarda yer alıyor. Sırt çantalı gezginlerin, mutlu bir emeklilik peşindeki gelişmiş ülke yurttaşlarının, küresel turistlerin yeni gözdesi.
Gelir ve tüketim düzeyi yüksek Avrupa ve Kuzey Amerika toplumlarının mutluluk endekslerinde üst sıralarda olması kimseyi şaşırtmaz. Ancak, dünyanın görece geri kalmış, çatışmaların, organize suçun ve politik gerilimlerin yoğun bir bölgesinin ortasında bir ülkenin ‘dünyanın en mutlu ülkesi’ olması, her açıdan ezber bozan bir durum.
Ülke coğrafyasının önemli bir kısmındaki doğal düzeni ekonomiye kurban etmeyip gelecek kuşaklara aktarabilen, kişi başına milli geliri 8000 dolar civarında orta halli bir ülkenin sade bir yaşam süren yurttaşlarının, Avrupa ve Amerika’daki yüksek tüketim toplumlarının üyelerinden çok daha uzun, müreffeh ve mutlu yaşama sahip olması büyük merak uyandırıyor.
Aslında Kosta Rika, coğrafi özelliklerinin getirdiği şansın ve oldukça başarılı sosyal politikaların ortak simyasını yaşıyor. Dağlık coğrafyası, kudretli tarım ağalarının ve onların işbirlikçisi orduların egemen sınıfı oluşturduğu diğer Orta Amerika ülkelerinin aksine çok geniş tarım arazileri sahipliği oluşmasına engel oldu. Dolayısıyla, hepsi küçük tarımsal mülklerin sahibi olan Kosta Rikalılar, kendi sınıflarını ve sınıf çıkarlarını ülkede egemen kılacak güçlü politikacı arayışından çok, eğitimi öncelik yapan, sağlık sigortası sistemini iyileştiren ve küçük köylere kadar ücretsiz sağlık klinikleri kuran, su kaynaklarının temizliğini korumaya çabalayan mütevazı liderleri tercih etti. Komşu ülkelerin askeri liderleri veya tarım ağalarını devlet başkanı yaptığı günlerde, Kosta Rikalılar öğretmenleri devlet başkanı yapıyordu. Daha 1869 yılında çıkarılan bir kanunla ilköğrenim zorunlu hale getirildi. O dönem için bundan da sıra dışı olan kız çocukları için de aynı zorunluluğun getirilmesiydi. 1877 yılında idam cezası kaldırıldı ki yine çağın çok ilerisinde bir adımdı. Daha 1930’a gelindiğinde Kosta Rika dünyanın okuma yazma oranı en yüksek ülkelerinden biri haline gelmişti. Kosta Rika’da bugün de okuma yazma, yüzde 98 gibi çok üst düzeyde bir orana sahip.
Yine 20’nci yüzyıl başlarında bütün köylere temiz içme suyu götürülerek, çocuk ölümlerine karşı mücadele başlatıldı. 1940’larda ise bugün dünyanın en başarılı uygulayıcılarından biri olduğu sosyal güvenlik sistemi kuruldu.
1961 yılında radikal bir adım daha atıldı ve bütün vatandaşları ve daimi göçmenleri sigortalı yapan kanun kabul edildi. Ve bugün her köyünde bile ücretsiz hizmet veren sağlık klinikleri kurulmaya başlandı. Bütün bu politikalar sonunda 1970’de 66 olan ortalama yaşam süresi günümüzde 80’e çıktı. Kosta Rika’nın bir vatandaşının sağlık güvenliğine harcadığı paranın kişi başı milli gelirine oranı, sağlık sigortasının ve hastanelerin ücretli olduğu ABD’nin 10’da biri. Bu sıra dışı başarının temel nedeni ise Kosta Rika sağlık sisteminin, hastalıkla mücadeleyi değil, sağlığı korumayı öncelemesi. Şifalı yaşam politikası, hastalık oranını oldukça düşürüyor bu da ülkenin sağlık masraflarını azaltıyor. Sağlık sigortası sistemi sıradan köylüden devlet memuruna kadar bütün vatandaşların her türlü ihtiyacını karşıladığı için de bireysel güven hissini yükseltip toplumdaki genel kaygı düzeyi düşüyor.
Peki Kosta Rika çok zengin bir ülke olmadığı halde sağlık ve eğitime bu derece yatırım için kaynağı nereden buldu? Yanıtı, Kosta Rika’yı dünyadaki en özgün ülkelerden biri yapan şeylerden biri…
Ordusuz bir ülke
Kosta Rika devlet başkanı Alvaro’nun konuşması ile dünyada gündem olmasından 70 yıl önce küresel gündemde bütün kaşlar, bir başka Kosta Rika devlet başkanının konuşmasıyla yine kalkmıştı. 1 Aralık 1948 günü, dönemin Kosta Rika devlet başkanı Jose Figueres, San Jose’de ordunun ana karargah binasının ünlü dış duvar kapısının önüne elinde balyoz ile gelip kapıyı yıkmaya başladığında gazeteler için politik bir şov yapmıyordu. Birazdan duyuracağı son derece sıra dışı kararı açıklamaya hazırlanıyordu. Kosta Rika’nın ordusunu tamamen tasfiye ederek artık ordusuz bir ülke olmaya karar verdiğini duyurdu devlet başkanı. Törenin sonunda ise bahçe kapısını yıktığı karargahın anahtarını eğitim bakanına vererek, bu binanın artık Ulusal Sanat Müzesi olarak kullanılacağını açıklıyordu.
1949’da kabul edilen ve halen yürürlükte olan anayasa ile de, o yılki ve sonraki bütün ulusal savunma bütçesi ise eğitim ve sağlık yatırımları ile Kosta Rika’nın doğal yapısını koruma faaliyetlerine devrediliyordu. Kosta Rika’nın 70 yıldır bir ordusu yok. Sadece şehirlerde asayiş faaliyeti yürüten bir polis gücü var. Yabancı ülkelerin devlet başkanları ziyaret geldiğinde resmi törenle karşılayacak sembolik bir askeri birlik kurmak bile yasak. Yabancı konukları, askeri kıta yerine misafir ülkenin renklerinde giyinmiş çocuklar karşılıyor. Bölgesindeki komşuları Guetemala, Nikaragua ve Honduras orduları olmasına rağmen 70 yıldır politik çatışmalar, iç savaşlar, mafya savaşları ve askeri darbelere sahne oluyor. Diğer komşu Panama ise küresel kara para aklama merkezi olmak gibi kötü bir şöhrete sahip. Kosta Rika ise istikrarlı ve sağlıklı işleyen demokratik kurumlara sahip.
1987 yılında Kosta Rika devlet başkanı Oscar Arias, Reagan yönetiminin Nicaragua’daki Kontra savaşında yer alması için kendisine yeniden bir ordu kurma yönünde baskı yaptığı günlerde ABD Kongresine hitap ederken şöyle konuşacaktı:
‘’Daha da güçlenmek için ordusunu tasfiye etmekten korkmayan bir ülkeden geliyorum. Benim vatanımda tek bir tank, top, savaş gemisi veya askeri helikopter göremezsiniz. Devletimiz kimseye tehdit oluşturmuyor. Ne komşularına ne de kendi halkına. Bu tehditlerin olmaması tankımız topumuz olmadığı için değil, aç, okuma yazma bilmeyen, işsiz ve evsiz insanımızın sayısı çok az olduğu içindir.’’
Reagan yönetiminin baskısına direnen Arias, iki ay sonra Nikaragua’daki kontra krizinin diplomasiyle sona ermesi yönündeki çabalarından dolayı Nobel Barış Ödülüne layık görülecekti.
Ülkenin eski içişleri bakanlarından Alvaro Ramos, USA Today gazetesine yaptığı bir açıklamada, askeri harcamalardan kurtulmanın özellikle de 1950’li ve 1960’lı yıllarda ülkeye çok büyük avantajlar sağladığını vurguluyor ve ekliyor:
‘’Hasta ve yorgun taşra toplumun yaşamı değişti ve ilerledi. Hastaneler inşa ettik. Ama en önemlisi eğitime yatırımda adeta patlama yaptık’’.
BM eski Genel Sekreteri Ban Ki-moon da bu deneyimi, ‘’Kosta Rika, onlarca yıldır gereksiz askeri harcamalar yapmayı reddetmede dünya çapında bir örnek teşkil ediyor. Bunun sonucu olarak ülke bugün çok düşük bir gelir eşitsizliğine ve çok büyük bir sosyal barışa sahip’’ şeklinde övecekti. Birleşmiş Milletler Barış Üniversitesi de kendisine ev olarak Kosta Rika’yı seçerek onun bu örnek tutumuna verdiği önemi gösterdi.
Bununla beraber ABD’de yaşayan bir Kosta Rikalı olan Eva Lahnmann, ordusuz Kosta Rika’nın tamamen cennet olmadığının altını çiziyor. Çevresine göre az da olsa hala suç da var yoksulluk da… Fakat, Kosta Rikalılar olarak ülkenin kat ettiği mesafeden ve geldiği noktadan büyük gurur duyduklarını belirtip ekliyor;
‘’Annem geceleri uyuyabiliyor. Kosta Rika’da sıkça kullandığımız bir cümlede ifade edildiği gibi; Huzur, Kosta Rikalı annenin büyüttüğü bebeğinin bir gün asker olmayacağını bilmesidir’’.
Dünyadaki 5 mavi bölgeden biri
Kosta Rika’yı kürede ilgi odağı yapan nedenlerden biri ise dünyadaki az sayıdaki ‘mavi bölge’lerden birine sahip olması. Mavi Bölge (Blue Zone), insanların ortalamanın çok üzerine bir yaşam sürdüğü yerler için kullanılan bir terim. Kendisini dünyanın nerelerinde insanların uzun ömürlü olduğunu araştırmaya adayan Dan Buettner’ın National Geographic dergisinin 2005 Kasım ayı sayısındaki ‘Uzun Ömrün Sırları’ başlıklı kapak dosyası ile ünlendirdiği bir terim. Buna göre dünyada 5 adet ‘mavi bölge’ var; Okinawa Adası (Japonya); Sardinya’nın dağlık köyleri (İtalya); Nicoya Yarımadası (Kosta Rika); Ikaria Adası (Yunanistan) ve Loma Linda (California).
Mavi Bölge’lerin en önemli özelliği ömür süresinin dünyanın en yüksek ömürlü ülkesinin ortalamasından bile yüksek olması. Örneğin Sardinya’nın sadece Seulo adlı dağ köyü ve çevresinde 2016 yılı itibarı ile yüz yaşından yaşlı 20 kişi yaşıyordu. İkaria Adası ise ortalama 90 yıllık yaşam ortalaması ile dünyanın bir numarasında yer alıyor. Adadaki neredeyse her üç kişiden biri 90 yaşından uzun yaşıyor. İkaria’lılar yüzde 20 daha az kansere yakalanıyor, kalp rahatsızlıklarıyla yüzde 50 daha düşük oranda karşılaşıyorlar. Yaşlılıkta bunama ise neredeyse hiç yok. Okinawa adasında ise her 100 bin kişiden 34’ü 100 yaşın üzerinde yaşam sürüyor ki bu dünya ortalamasının çok üstünde ömür ortalamasına sahip Japon ana karasındakinden bile üç katı yüksek bir oran.
Sadece ‘mavi bölge’ değil, Kosta Rika’nın sosyal kültürü de bir başka mutluluk kaynağı…
‘Pura vida’ veya ‘hayatı yaşamak’
2014 yılının son günlerinde Kosta Rika’nın ‘mavi bölge’si Nicoya yarımadasında 25 civarında 100 yaşından büyük insanın katılacağı bir parti olacağı haberini alan Ulusal Geriatri Merkezi direktörü doktor Fernando Martinez, başkentten araçla dört saat uzaklıktaki partiye mutlaka katılması gerektiğini düşünür. Çünkü bir yaşlı sağlığı uzmanı olarak bu kişilerle sohbetlerinden öğreneceği yeni şeyler olacağına inanır. İlginç şeyler duymaya hazır görünse de partide tanıştığı 108 yaşındaki Maria Francisca Castillo’dan gelen ‘dans edelim mi?’ teklifine o bile hazır değildi. Dostlarının Panchita diye hitap ettiği 1906 doğumlu kadın yakındaki bir mütevazı evde yaşıyordu. Dört çocuğu da ona komşuydu. En yaşlı çocuğu ise 92 yaşındaki oğlu Pablo’ydu. ‘’Biz, hiçbir şey enjekte edilmemiş gıdalarla beslendik. Şimdi ise bir şey enjekte edilmemiş gıda yok gibi. O yüzden bugünlerde herkes çok tembel’’ diye takılacaktı doktora Pachita ve sonra da keyifle gülecekti.
‘Gülmek’, geniş geniş gülmek, aslında mavi bölgelerin en önemli ortak özelliklerinden biri. Ama aynı zamanda Kosta Rikalıların artık onlarla özdeşleşmiş ‘pura vida (pür yaşam)’ kültürünün de en önemli elementlerinden biri. Kosta Rikalılar bu yaşam felsefesi beyanını o kadar içselleştirmiş ki ‘merhaba’, ‘hoşçakal’ yerine veya ‘nasılsın’ sorusuna yanıt olarak ‘pura vida’ diyorlar. Ülkenin gayriresmi mottosu olan ‘pura vida’, tasasız, yarına dair hiçbir karamsarlık içermeyen, sahip olduklarından tatminkar, sahip olmadıklarına ihtiyaç hissetmeyen bir yaşamı ima ediyor. Çok eşyaya sahip olma kaynaklı bir mutluluktan ziyade deneyim kaynaklı bir mutluluk bu.
Farklı kuşaklardan bütün aile üyeleri birbirine çok yakın yaşıyor ve sıkça görüşüyorlar. Kadınlar yaşamın içinde. Kadınlar evlendikleri zaman soyadlarını değiştirmek zorunda değiller. ‘Kızlık soyadı’ diye bir olgu yok. Komşuluk çok güçlü. Gençlerden en yaşlılara kadar herkesin gün içinde birlikte olduğu ve eğlendiği bir sosyal çevresi var. Güçlü sosyal ilişkilerin depresyon önleyici gücü bilimsel araştırmalarla bile ortaya konmuş durumda.
Pura vida’nın bir başka yansıması ise aktif günlük yaşam. Gün içinde çokça yürüyorlar. Çoğu işine yürüyor. Bir çoğu tarım ve toprakla saatler geçiriyor. Yaptıkları işlerden keyif alıyorlar. Çoğunluğun kendisi veya pazarda satmak için küçük çaplı tarımsal faaliyet yapması nedeniyle, organik ve sağlıklı beslenmede de bir ayrıcalığa sahipler. İşlenmiş gıdaların beslenmedeki yeri oldukça az. Özellikle Nicoyalılar çoğunlukla sebze-meyve ağırlıklı bir mutfağa sahipler. Et tüketimi kısıtlı. Baklagiller ve mısır en önemli gıda. Şeker tüketimi az. İçme suları mineral zengini ve temiz. Nicoya’da kireçtaşlarının arasından süzülüp gelen içme suları magnezyum ve kalsiyum zengini. Bu da yöre insanının kemiklerini oldukça güçlendiriyor ve 90 yaş üstü nüfusta bile kemik kırılması vakalarının oldukça düşük olmasına yol açıyor.
Eko turizmin gözdesi bir doğa cenneti
Dünyanın karasal yüzölçümünün sadece yüzde 0.03’ünü oluşturan Kosta Rika, dünyadaki bütün hayvan türlerinin yüzde 5’ini barındırıyor. Dünyadaki kelebeklerin yüzde 10’u Kosta Rika’da uçuyor. Yarım milyondan fazla hayvan türü ile dünyanın biyolojik açıdan en çoğulcu ülkelerinden biri. Jaguarlar, pumalar ve deniz kaplumbağaları ülkenin en değerli türleri arasında. Ülkenin kağıt paralarında bile, ülkenin bazı çok değerli hayvan türlerinin resimleri yer alıyor.
Bu biyolojik çeşitliliği, Kuzey ve Güney Amerika’nın ortasındaki coğrafi konumu ile, plajlardan yağmur ormanlarına, sis ormanlarından sulak alanlara kadar farklı iklim ve doğal çevrelere sahip olmasına borçlu. Ülkede 10 bin çeşit ağaç ve bitki yetişiyor. Bu da Kosta Rika’yı son dönemde özellikle de eko turizmin gözde ülkesi yapıyor. Doğayı ekonomiye kurban etmemek, ironik şekilde bugünlerde ülke ekonomisine en çok katkı yapan faktörlerden biri olmuş. Ülkenin turizm geliri, en önemli iki ihraç kalemi olan muz ve kahve ihracatının toplam gelirini geçmiş durumda.
1948’de askeri harcamalardan kurtulduğundan beri doğayı ve yaban yaşamı koruma konusuna önemli bütçe ayırmasının yanı sıra bugüne kadarki bütün politik liderlerin ve genel olarak yurttaşların doğalı koruma konusundaki duyarlılıkların bir sonucu olarak çevre konusunda örnek bir tabloya sahip. Kosta Rika, bu yaklaşımıyla ‘sürdürülebilir turizm’in dünyadaki en parlak örneği konumuna yükseldi. Yani, bir yandan turist sayısı ve turizm gelirini düzenli artırırken bir yandan da turizmin, doğal çevreye ve yerel kültüre olumsuz etkilerini en aza indirmeyi başarıyor.
Ülke yüzölçümünün yüzde 25’i ya milli park veya yaban hayvan koruma alanı. Gelişmiş ülkelerde bile bu oran yüzde 13 düzeyinde. Bunun yanı sıra örneğin 2012 yılında avcılık yasaklandı. Yabani hayvanları yaşam alanlarından çıkarmak veya evcil hale getirmenin yasaklanmasıyla hayvanat bahçeleri de kapatıldı. Ormanların yok olma hızı daha 1970’li yılarda bile dünyanın en yüksek oranlı ülkelerinden biriyken, 2000’li yıllarda bu oran sıfıra indirdi.
NOT: Bu yazının tam hali, Tempo Travel dergisinin 2018 yaz sayısında yayınlandı
CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz