New York’ta ne olacak? A’dan Z’ye BM’deki ‘Filistin Devleti’ tartışması
AMERİKA BÜLTENİ (20 Eylül 2011-01:05
Dünya liderleri, 66’ncı Genel Kurul toplantısı için New York’a akın ederken Birleşmiş Milletler, 1947 yılında İsrail’i üyeliğe kabul etmesinden beri en radikal üyelik kararının yüksek tansiyonunu yaşıyor.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistin yönetiminin BM’de tam üyeliğe kabulü için başvuracaklarını resmen açıkladı. İngiliz Telegraph gazetesinden Alex Spillius, bunun İsrail devletinin oluşturulduğu 1947’den beri BM’nin alacağı en radikal karar olacağı görüşünü dile getiriyor. Peki New York’ta ne olacak? İşte kısa bir rehber:
Filistin Devleti New York’ta ne yapacak?
Abbas, kendisi ve Netanyahu’nun BM Genel Kuruluna hitap edecekleri 23 Eylül günü BM’ye tam üyelik başvurusunu, konuşmasından hemen sonra BM Genel Sekreterine şahsen yapacağını açıkladı. Protokol gereği üst düzey katılımlı BM Genel Kurulu devam ederken oylama yapılmıyor. Oylama ya 21 Eylül’den önce ya da BM Genel Kurulunun kapanacağı 30 Eylül’den sonra yapılabilir.
Ancak Genel Kurul’daki üyelik oylamasının geçerli olması, BM sözleşmesi gereğince Güvenlik Konseyi’nin onayını gerektiriyor.Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesinden biri olan ABD, tam üyelik yönündeki kararı veto edeceğini ilan etti. Bu durumun gerçekleşmesi halinde Filistinliler B Planı olarak ‘Vatikan’ seçeneğini gündeme getirecek. Yani Filistin devletine BM’de daimi gözlemci statüsü verilmesi istenecek. ABD ise hala Filistin yönetimine, ‘’BM’den bu talepten vazgeç İsrail ile müzakerelere başla’’ baskısını sürdürüyor. Zayıf bir ihtimal de olsa Filistin Yönetimi son anda bu yönde bir karar da alabilir.
Filistin ‘devlet’ olarak tanınma talebi BM Genel Kurulunda kabul edilir mi?
Genel kanaat ve görünüm, büyük oy çokluğuyla böylesi bir talebin kabul edileceği yönünde. Güney Amerika ve Müslüman yoğunluklu ülkelerin büyük çoğunluğu kabul yönünde oy kullanacaklarını açıkladı. Filistin yönetimi 193 BM üyesinden 126’sının oyu için söz aldıklarını açıkladı. Her ne kadar bazı Amerikalı analistler, ABD’nin ‘kararsız ülkelere’ baskısının Genel Kurul’daki oylamayı beklenenden farklı sonuçlandırabileceği iddiasını dile getirse de siyasi gözlemcilerin çoğu bunun mümkün olmadığı düşüncesinde. Bugüne kadar İsrail’in isteklerine yakın çizgide oy kullanan devlet sayısı hiçbir zaman toplam 75’i geçmedi. Bu oylamada da geçmesi mümkün değil.
Süper güçler içinde ABD İsrail’e en net desteği veren ülke konumunda. Nauru, Palau, Marshall Islands ve Micronezya gibi ABD etkisindeki küçük ada ülkeleri de öyle. İsrail’e destek veren diğer ikinci grup ülkeler ise, BM Kararı’nın kendilerine kötü örnek teşkil etmesinden korkan ülkeler. Bu ülkelerin çoğunun ayrılıkçı hareketlerle ya da fiilen bölünmüş bölgeleriyle sorunları var. Bu ülkeler açısından Filistin Devleti için kabul edilecek karar tasarısının ‘dili’ çok ama çok önemli. Metindeki terim ve ifadelere göre pozisyon alacaklar.
Gözler üçüncü olarak Avrupa ülkeleri üzerinde olacak. AB’nin birçok tartışmalı uluslarası krizde olduğu gibi yine ortak bir tavır içinde olmayacağı görüşü yaygın. Kaldı ki nerdeyse her AB ülkesi lideri açısında alınacak kararın kendi iç politik dengeleri açısından farklı sonuçları olacak. Bu da ortak tutumu zorlaştırıyor. Bazı Avrupalı liderler Abbas’ın tavrına ve kullanacağı dile göre tavır alacaklarını belirtiyor.
Üye olmayan devlet statüsü, Filistin yönetimine ne kazandıracak?
Herşeyden önce, bu statü, dünyanın en büyük uluslararası kurumunun da onayı ile ‘devlet’ kelimesini kazandırıyor. Sembolik açıdan çok önemli. Filistin bölgesi, resmen bir uluslararası tüzel kişilik olacak. Ayrıca bu statü ile Filistin, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi uluslararası kurumlara başvuru hakkı kazanacak. Üstelik eğer bu karar Genel Kurul’da az fark yerine aralarında bazı büyük devletlerin de olduğu büyük oy çokluğuyla geçerse, diğer birçok BM birimi ve uluslararası kurumu da etkilenecek bu sonuçtan.
Filistin’in ABD’ye bu ‘’itaatsizliğinin’’ bedeli ne olacak?
Mahmut Abbas, hem ABD’li yetkililerin hem de Avrupalı liderlerin, eğer karar tasarısını Güvenlik Konseyine taşırlarsa ‘sonuçlarının kötü olacağını’ kendisine söylediklerini açıklayarak, ‘’Ne kadar kötü olur bunu sonra göreceğiz’’ dedi. ABD Kongresi, Filistin bölgesine yapılan tüm yardımları askıya alma tehdidinde bulunurken, İsrail de misillemede bulunacağını duyurdu. Ancak öte yandan, Abbas’ın BM’de başarılı olamamasının da Filistin’de yeni bir şiddet dalgasının oluşmasına neden olmasından da endişe ediliyor.
Üçüncü yol mümkün mü?
Bloomberg View başyazısına göre mümkün. Yukarıdakilerin hiçbiri olmak zorunda değil, olmayabilir de… Ancak bunun için ABD, AB, Rusya ve BM’nin, Genel Kurul’da devletlik statüsü karar tasarısının kabul edilmesinden hemen sonra Abbas’a samimi, açık ve kesin bir şekilde, Filistin Devleti’nin kurulmasının tek yolunun İsrail ile müzakereler olduğunu anlatacaklar.
Politico’dan Wendy Chamberlain ise, Batıdaki paniği yadırgayarak, ‘’Herkesin sakin olmaya ihtiyacı var. Büyük ölçüde sembolik olacak bir oylamanın belki de tek sonucu, Filistinlilerin müzakelerde kendilerini, çok daha kudretli İsrail’e karşı biraz daha güçlü hissetmelerini sağlaması olacak. Bu o kadar kötü birşey mi? ‘’ yorumunda bulunuyor.