Cemal T. Demir
Birleşmiş Milletler tahminlerine göre dünya nüfusu bugün itibarı ile 7 milyara ulaştı. 31 Ekim Pazartesi dünyaya gelen yaklaşık 382 bin bebekten biri 7 milyarıncı insan. Bazı nüfus uzmanına göre yedi milyarıncı insan, büyük olsalılıkla, dünyanın en yüksek doğum oranına sahip ülkesi Hindistan’da doğdu. Hindistan şu anda dakikada 51 bebeğin doğması oranıyla dünyanın ilk sırasında. Türkiye’de saatte 150 bebeğin dünyaya geldiğini söyleyeyim de aradaki fark anlaşılsın.
Elbette yedi milyarıncı insan, dünyanın halen en kalabalık ülkesi Çin’de, ya da Nijerya’da, Guatemala’da hatta Türkiye’de de doğabilir. Bir ülkede doğan tek bir bebeğe yedi milyarıncı insan demek tamamen sembolik ve kurgusal bir karar. Hergün dünyada on milyonlarca yeni bebep dünyaya geliyor. BM Nüfus Fonu, 7 milyar eşiği için en isabetli ihtimal olarak 31 Ekim tarihini belirledi. Bugünün Cadılar Bayramı olması ise sadece bir tesadüf olmalı. Ancak Cadılar Bayramının çıktığı ülke ABD’nin resmi nüfus dairesine göre ise 7 milyarıncı insan Mart ayında doğacak.
BM nüfus tahminleri şefi Gerhard Heilig, kendi tahminlerinin yüzde 1-2 hata payı olduğunu söylüyor. Yani aslına bakarsanız, bugün dünya nüfusu 7 milyarın 56 milyon daha azı ya da daha fazlası da olabilir. Kesin olarak dünyada kaç insan olduğunu Allah’tan başka kimse bilmese de her halükarda 7 milyar civarındayız artık.
10 bin yıl önce 5 milyon insan vardı
Bundan yaklaşık 10 bin yıl önce dünya üzerinde hepi topu 5 milyon insandık. Mısır’da ilk firavunluklar oluştuğu zaman nüfusumuz 15 milyondu. Hz İsa (AS) dünyaya geldiğinde 200 milyon kişiydik, Hz Muhammed (SAV) dünyaya geldiğinde 300 milyon… Küredeki insan nüfusu 1800 yılı civarı 1 milyara ulaştı. Yani, rahip Thomas Malthus’un insan nüfusunun sürekli olarak savaşlar, salgın hastalıklar ve kaçınılamaz kıtlıklar yüzünden belli sayıyı geçemeyeceği tezini işlediği ünlü makalesini yayınladığı 1798’den birkaç yıl sonra…
6 milyarıncı insan Saraybosna’da doğdu
1 milyar eşiğinden sonra ikinci milyar eşiğine ulaşmamız 100 yıl sürdü. 1920’lerin sonuna doğru 2 milyar sınırını geçtik. 1960’ta 3 milyar olduk. Paul Ehrilch, nüfusun aşırı artışı nedeniyle yüz milyonların açlıkta öleceğini iddia ettiği ünlü ‘nüfus bombası’ makalesini yazdığında 3,5 milyardık.
1950’lerde 3 milyar iken sadece 750 milyonumuz şehirlerde yaşıyordu. Derken, insanlık tarihinin en dramatik sosyal değişimlerinden biri başladı. İnsan soyu kırsaldan şehre kitlesel şekilde göç etmeye başladı. 2009 yılında 3,5 milyar insan şehirlerde yaşıyordu. BM, 2050’de 6,3 milyarın şehirlerde yaşayacağını söylüyor.
O zamandan beri de her 12-13 yılda bir milyar daha artıyoruz. BM’e göre 12 Ekim 1999 tarihinde 6 milyar olduk. O gün Saraybosna’da doğan Adnan Mevic, 6 milyarıncı insan kabul edildi. Hatta dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, hastanede Mevic’i insanlık adına bir basın ordusuyla karşılayarak selamladı. 12 yaşındaki Adnan’ın da Koffi Annan’ın da artık nerede olduğuyla pek ilgilenen kimse yok.
BM, son milyarlarda gelenekselleşen o töreni bu kez yapmayacak ve herhangi bir çocuğu 7 milyarıncı ilan etmeyecek. Ama bugün bebeği olan anne babalar üzülmesin. BM numara vermiyorsa BBC veriyor.
BBC News web sitesi ilginç bir hizmete imza atıyor. Web adresinde, doğum tarihinizi girdiğinizde size doğduğunuz sene kaçıncı insan olduğunuzu ve insanlık tarihinde kaçıncı insan olduğunuzu söylüyor. Elbette ki bilimsel bir kesinliği yok ama nasıl bir küsuratta olduğumuzu öğrenerek egomuzu biraz törpülemenin de zararı yok.
Bütün dünya Türkiye’ye sığabilir
7 milyar insan çok görünebilir. Ama dünyanın yüzeyine göre düşünüldüğünde aslında o kadar da kalabalık değiliz. Eğer, İstanbul’daki yerleşim yoğunluğunda yerleşirsek 7 milyar insan Türkiye’ye rahatlıkla sığar yaşarız. Sığırları ve koyunları komşu ülkelere göndermek şartıyla.
Peki bütün insanlığı İstanbul’a toplamak mümkün mü? Evet, omuz omuza durmak şartıyla bütün insanlık İstanbul’a sığar. Bütün siyasi partilerin o hep rüyasını gördüğü miting meydanı oluşur.
İnsanoğlunun yüzde 60’ı Asya’da yaşıyor
1,3 milyarlık Çin ve 1,2 milyarlık Hindistan, Asya’yı dünyanın en kalabalık kıtası yapıyor. Pakistan, İran, Endonezya, Japonya ve katarsak Türkiye gibi ciddi kalabalık ülkeler de Asya’yı dünyanın ağırlık merkezi yapıyor… Ancak dünyada nüfusu en hızlı artan kıta şu anda Afrika. 1 milyar kişinin yaşadığı kara kıtanın yıllık nüfus artış oranı yüzde 2.3 seviyesinde. Yüzyılın ortasına kadar 2 milyar sınırını geçecek. Avrupa 800 milyon insana ev sahipliği yaparken, Latin Amerika ve Karayipler’de 600, Kuzey Amerika’da 500 ve Okyanusya’da 35 milyon insan yaşıyor.
Yüzyılın başında dünyada ciddi bir çoğunluk oluşturan Batı, 21’nci yüzyılda dramatik br gerileyiş yaşayacak. 2050’de Batılılar dünya nüfusunun sadece yüzde 12’sini oluşturacak. Avrupa’da şu andaki nüfus artışının da büyük bölümü göçlerden kaynaklanıyor.
Bu arada bekarların telaşına gerek yok. Allah’ın işi işte dünyadaki kadın sayısı ve erkek sayısı nerdeyse eşit. Dünyada şu anda 100 yaşından büyük 390 bin kişi yaşıyor. 90 yaşından büyüklerin sayısı 13 milyondan fazlayken, 50 yaşından büyüklerin sayısı 1,5 milyar. İnsan soyunun ömür ortalamasının 50’yi geçmediği binlerce yılı düşününce etkileyici rakamlar bunlar…
İnsanlar 21’nci yüzyılda primat gibi değil bakteri gibi çoğaldı
Yavaş doğumuyla diğer memelilerden ayrılan insanlığın 20’nci yüzyıldaki bu keskin nüfus yükselişi dikkat çekici. Edward Wilson, 1993’te Time dergisinde yayınlanan ünlü makalesinde insanlığın bu nüfus artış hızıyla, primattan çok bakterilerin çoğalmasını andırdığını söyledi. Yeryüzünde hiçbir canlı türü, tarih boyunca insaoğlunun 20’nci yüzyıldaki nüfus artışı gibi katlanarak büyüyen bir nüfus artışı sergilemedi.
Biyolojist Steve Jones da, önceki gün Daily Mirror’a yaptığı açıklamada, hayvanlar alemi kuralları gözönüne alındığından insanoğlunun, olması gerekenden 10 bin kat sıklıkla görülen bir canlı olduğuna dikkat çekiyor. Bunun en önemli nedeni ise, insan soyunun tarımla kendi yiyeceğini kendisinin yetiştirebilmesi. Sosyologlara ‘la havle’ çektiren Jones’a göre tarım olmasaydı, dünyadaki insan nüfusu şu anda 500 bini zor geçerdi. La havle ve la kuvvete…
Bir sonraki milyar dönümü ne zaman?
Peki bu yükseliş nereye gidecek? İşte burada ilginç bir dönüşüm daha ortaya çıkıyor. 8 milyarıncı insanın 14 yıl sonra 2025’te doğması bekleniyor. Hindistan da o günlerde dünyanın en kalabalık ülkesi ünvanını Çin’den alacak. Doğumların büyük çoğunluğu dünyanın en fakir ülkelerinde meydana gelecek. Avrupa nüfusu daha da azalacak.
Bir sonraki milyar eşiğine yani 9 milyara ise insanlığın ulaşması 25 yıl alacak. Çünkü dünyada doğum oranı genel olarak azalmaya başlayacak. Çin, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinde hali hazırda doğum oranı, nüfusu artıramayacak kadar düşmüş durumda. 9’dan sonraki milyara ulaşmamız ise 30-50 yıl alacak. BM öngörülerine göre 2100 yılına doğru 10 milyar olacağız.
İkinci yeşil devrime ihtiyaç var
Milyarlarca insanı doyurmak her geçen yıl daha büyük bir soruna dönüşüyor. Bill Gates ve diğer birçok kişiye göre, gelecek on yıllarda dünyayı doyurmak için ‘ikinci yeşil devrim’ kaçınılmaz bir zorunluluk. 1950-1990 arasındaki birinci yeşil devrim, dünya tahıl üretimini her yıl ortalama yüzde 2 artırmıştı.
Ancak küresel ısınma, son yıllarda buğday, pirinç ve mısır üretimini oldukça olumsuz etkiliyor.
Birinci yeşil devrimi mümkün kılan şeylerin başında fosforlu gübre kullanımı geliyordu. Ancak aşırı fosfor tüketimi, dünyadaki fosfor stoklarını eritti. Foreign Policy dergisi, yaşanan büyük fosfor kıtlığını, insanlığın farkında olmamasına rağmen yaşanan ‘en ciddi doğal kaynak kıtlığı’ olarak nitelendiriyor. Petrol, su ve tarıma elverişli alanda her geçen gün daha da artan kıtlıklar da tarımı büyük tehlikeye düşürüyor.
Bütün bunlar da bizi Malthus’a geri getiriyor. Öngörülerinin büyük bölümü kısa vadede yanlış çıktı. Ancak, ‘’insan nüfusunun da bir sınırı var, bu sınırı durduracak sebepler var’’ tezi belki de doğru. 7,8,9, 10 milyar derken belki de bu sınırın ne olduğunu göreceğiz. Allah sonumuzu hayır etsin…