Skip to content
Menu

İran ve Çin neden Romney’nin kazanmasını istiyor?

Cemal T. Demir

ABD Başkan adayları Barack Obama ve Mitt Romney bu akşam Florida’da üçüncü ve son açıkoturumda dünyayı ve ABD’nin dış politikasını tartışacak. ABD dış politikasının en kritik iki konusu ise İran ve Çin ile ilişkiler. Düz mantıkla bakıldığında ise Çin ve İran konusundaki sert mesajları nedeniyle bu ülkelerin Mitt Romney’e ters baktığı akla geliyor. Ancak, gerçek bunun tersi. Hem Çin hem de İran rejimine yakın kaynaklar sandıktan Romney’nin çıkmasını tercih ettiklerini gizlemiyor bile.

Cumhuriyetçi yönetimler İran için her zaman Demokrat yönetimlerden daha avantajlı olageldi. 1979’da Amerikan büyükelçiliğindeki 54 Amerikalıyı rehin alarak Demokrat Jimmy Carter’ın yeniden seçilme şansını sandığa gömen ve Cumhuriyetçi Ronald Reagan’ı Beyaz Saray’a taşıyan İran rejimi, Ronald Reagan ve George H. Bush ikilisini iş yapabileceği bir yönetim olarak görüyordu ve yanılmadı. 1980’lerin yılların ortasında patlayan İran-Kontra skandalı, Neocon Amerikan yönetimi ile ‘islamcı’ İran yönetimi arasındaki akçeli ilişkileri gün yüzüne çıkarmıştı. Neocon’ların iktidarda olduğu 2000 – 2008 yılları da İran’ın altın yılları oldu. Ortadoğu’da hiç olmadığı kadar güçlü pozisyonlara ulaştı. İki komşu düşmanı Taliban ve Saddam gitti ve her iki ülke İran’ın yoğun etkisine açıldı. Bush yönetimine ters Avrupa, Rusya ve Çin ile açıktan ekonomik ilişkilerini geliştirebildi. Ancak Obama döneminde başlayan Arap Baharı ve Obama’ın Amerikan yönetimini yeniden dünyada saygınlığı olan bir konuma kavuşturması İran’ın işini çok zorlaştırdı. Sadece, Obama döneminde İran’a karşı uygulanan ambargo bile rejimi tarihinin en ciddi ekonomik krizi ile yüzyüze getirmiş durumda.

 

İran, Romney’nin kazanarak, ABD’yi dünyada izole etmesini ve saygınlığını eritmesini dört gözle beklediğini gizlemiyor. İranlı Amerikalılar Konseyi Başkanı Reza Maraşi, İran yönetiminden bir yetkilinin, “Romney daha seçilmeden Rusya ve Çin ile didişiyor. Avrupalıların da yeniden Bush politikalarına muhatap olmayı hazmedeceklerini sanmam” diye konuştuğunu aktarıyor. Romney’nin 24 dış politika danışmanının 17’si Bush yönetiminde görev yapanlardan oluşuyor. Ortadoğu danışmanlarının tamamı Neocon’lardan oluşuyor. Bu danışmanların tamamı Irak savaşına destek verdi ve İran ile savaşın da kaçınılmaz olduğuna inanıyorlar.

Öte yandan Çin’in de iki ülkenin resmi ilişki tesis ettiği 1979 yılından beri ABD ile özellikle ekonomik ilişkilerde en karlı olduğu dönemler Cumhuriyetçi başkanların dönemi oldu. Cumhuriyetçiler, ekonomide regülasyona karşı ve dahası Çin’de insan hakları sorunu ile hiç ilgilenmiyorlar.

Mitt Romney, başkanlığının ilk gününde Çin’i parasının değeri manipülasyon yapmakla suçlayacağını açıkladı. Peki bunu gerçekten hayata geçirebilir mi? Çin sadece 2011 yılında 120 milyar dolarlık Amerikan komoditisi ithal etti. Ve her biri ortalama 7 bin dolar harcayan yaklaşık 1 milyon Çinli turist ABD’yi ziyaret etti. Bu rakamların 2012’de daha da arttığına şüphe yok. Romney de dahil hiçbir ABD başkanı şu anda bu pastadan vazgeçemez. Obama da 2008 seçimine sadece 2 gün kala Amerikan tekstil endüstrisini korumak gerekçesiyle benzeri bir tehditte bulunmuş ancak son 4 yılda bu vaadini hatırlamamıştı bile. Romney’nin de başkan seçilirse bu vaadini hatırlayacağını kimse beklemiyor. ABD’nin ekonomik krizinin asıl sebebi Çin değil, devam ettirdiği askeri operasyonlar ve savaşlar. ABD, Çin ile mücadele edip finans sisteminin çökmesi ile Çin ile beraber iki tarafın da çıkarına olacak şekilde çalışma seçeneklerinden ikincisini seçmeye mecbur. Dolayısıyla Çin, Romney’nin seçim vaadlerinin, seçim vaadi olduğunu bildiği için çok da ciddiye almıyor.

Twitter: CemalTdemir