AMERİKA BÜLTENİ (30 Kasım 2012)
Filistin’in , BM’de tam temsiliyet yolunda en önemli adımlardan birini atarak “Üye olmayan Gözlemci Devlet” statüsü elde etmesi, küresel diplomasinin ilk gündem maddesi olmaya devam ediyor. BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, Filistin’in talebi için 138 ülke, “evet”, 9 ülke “hayır” oyu kullandı, 41 ülke çekimser kaldı.
Peki BM’deki oylamadan sonra Filistin ne kazandı? İşte 5 teori:
Filistin, İsrail’e karşı diplomatik bir zafer kazandı
Slate’ten Abby Olheiser, bu zaferin, Filistin’e BM Genel Kurulu’nda bir sandalye ya da bağımsız devlet statüsü kazandırmadığının altını çiziyor. Bu hakkı sadece Güvenlik Konseyi verebilir ve ABD GK’da böylesi bir kararı veto eder. Ancak, buna rağmen oylama sonucu, herşey yolunda giderse tam bir diplomatik zaferdir. Filistin, küresel organın nezdinde artık Vatikan ile aynı statüde. Flistinli liderler, yeni statünün İsrail ile müzakerelerde ellerini güçlendireceğine inanıyor ki, bunda haklılar. Ve nihayet, Financial Times gazetesinin de vurguladığı gibi oylama, İsrail’in uluslararası toplumdan yaşadığı izolasyonun boyutunu gözler önüne serdi.
Filistin yönetimi topraklarının haritasını netleştiriyor
BBC News, BM oylamasının sadece diplomatik ve sembolik sonuçları değil bir takım somut sonuçları olacağına da dikkat çekiyor. Filistin yönetiminin, BM Genel Kurulu’ndaki statüsü, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze de dahil topraklarını resmiyet altına almasına yardım edecek. İsrail’in yerleşimci politikaları, uluslararası diplomasi açısından bir başka ülkenin topraklarını işgale dönüşecek. Filistin’in BM Büyükelçisi Riyad Mansur, bu sonucuyla yeni statünün, iki devletli çözüm planını koruma yolunda ciddi bir adım olduğuna işaret ediyor.
Avrupa’dan Filistin’e gelen destek ABD etkisini dengeleyebilir
New York Times’tan Harvey Morris, Filistin’in yeni statüsü kazanma sürecindeki en büyük kazanımlarından birinin Avrupa’yı da sorunun çözümü tartışmasına dahil etmesi olduğuna dikkat çekiyor. ABD, Güvenlik Konseyi de dahil her platformda İsrail’i destekliyor ve İsrail, kapsamlı bir barış görüşmesinin sadece ABD’nin aracılığıyla olabileceğinde ısrarlı. Son oylamada Fransa, İspanya, Norveç, İsviçre, Avusturya, Danimarka ve Türkiye gibi önemli Avrupa ülkeleri, ABD’ye rağmen Filistin’in talebini destekledi. Avrupa Birliği, henüz etkin bir sonuç alamamış Ortadoğu Dörtlüsü’nün dörtte birini oluşturuyor. Filistin, Avrupa’dan gördüğü destekle elini güçlendirdi.
Teorik olarak Filistin, uluslararası mahkemelere başvuru imkanı buldu
‘Yarı-devlet’ statüsü, Filistinli yöneticilere, Uluslararası Ceza Mahkemesi başta olmak üzere uluslararası adalet organlarına müracat hakkı veriyor. Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nden David Makovsky, PBS’e yaptığı açıklamada, son 8 günlük krizde birçok Avrupa liderinin Filistin’e destek vermesine işaret ediyor ve ekliyor: ‘’Avrupa merkezli ceza mahkemesine müracat imkanı, bundan sonraki benzeri krizlerde İsrail’in kendini savunma imkanlarını oldukça olumsuz etkileyecek.’’
Filistin yönetiminin elini Hamas’a karşı güçlendirdi
ABD’deki bazı ılımlı Yahudi kanaat önderleri ise ABD ve İsrail’in BM’nin kararından hoşnut olması gerektiğini savunuyor. BM oylamasının, İsrail’le önkoşulsuz müzakereye hazır ve 1967 savaşı öncesi sınırlarda kurulacak iki devletli çözüme sıcak bakan Filistin yönetiminin elini güçlendirdiğini savunan Haham Michael Lerner, şöyle yazdı: ‘’Hamas ise, esas olarak İsrail’in tamamen yok edilmesini savunuyor. Bunu sağlamanın tek yolu ise, sürekli savaş provokasyonları yaparak Filistinlileri sürekli korku altında tutmak. Hamas’ın görmek isteyeceği son şey, Filistin Yönetiminin uluslarası toplumda meşruiyet kazanarak, özgüven kazanması ve devletleşmesi…’’