AMERİKA BÜLTENİ (4 Aralık 2012)
Follow @amerikabulteni
Köpek balığı mı? Aslan mı? Yılan mı? Akrep mi? Timsah mı? Hayır bunların hiçbiri değil. Dünyada insan hayatını tehdit eden en tehlikeli hayvan, ‘yarasa’.
H5N1, bir diğer deyişle ‘kuş gribi’, H1N1, bir başka deyişle ‘domuz gribi’ gibi salgın hastalıklar kısa sürede tüm insanlık için tehdit haline gelebiliyor. Bu tür yeni hastalıklar her ortaya çıktığında kaynağını araştıran bilimadamları sürekli aynı adrese çıkıyor: Gezegeni paylaştığımız hayvan dostlarımız. Bu tür hastalıkların öldürdüğü insan sayısı, çok kısa sürede, yırtıcı hayvanların asırlarboyunca öldürdüğü insan sayısına denk olabiliyor.
İnsanlara da bulaşabilen hayvan hastalıklarına tıp dilinde zoonoz (zoonosis) deniyor. Bir araştırma yeni keşfedilen enfeksiyon hastalıklarının yüzde 75’inin hayvan orijinli olduğunu ortaya koydu.
Peki zoonotik patojenlerin en yüksek miktarda bulunduğu hayvanlar hangileri?
Henüz tam nedeni bilinmiyor ama yarasalar, en yüksek oranda virüs etkisindeki hayvanlar. Ve bu virüsleri, ya ısırarak ya da gübreleri aracılığıyla transfer ediyorlar. Yarasalardan hayatımıza girmiş en ünlü virüs hastalığı kuduz. Ebola, Marburg, Nipah, Hendra gibi diğerleri de cabası. SARS virüsü de zengin şekilde bu hayvanlarda bulunuyor.
Yarasaların yanı sıra, fare ve kuş türleri, evcil hayvanlar da birçok virüsü hayatımıza taşıyan hayvanlar arasında.
Fakat şunu da belirtmek gerekir ki, virüs transferinin tek kurbanı insan değil. İnsanlar da kendi bedenlerinde zararsız olduğu halde hayvanları öldürebilen birçok mikroba ev sahipliği yapıyor ve bunları zaman zaman hayvanlara bulaştırıyor. Yakın araştırmalar, ‘staphylococcus aureus’ virüsünün insanlardan, ev hayvanlarına, domuzlara ve hatta yunuslara bulaştığını ortaya koydu. Yani biz insanlar da aslında yürüyen birer ‘biyo-tehlike’yiz.
Follow @amerikabulteni