AMERİKA BÜLTENİ (19 Ağustos 2013)
Daha iki yıl önce Mübarek rejimini devirmek için Tahrir Meydanı’na akan yüzbinleri ‘’Mısır’ın yeni yüzü’’ olarak nitelendiren Amerikan medyası, aynı kitlenin ‘Mübarek rejiminin ordusunun ilan ettiği askeri sıkıyönetimi hararetle desteklemesinin nedenlerini tartışıyor. Amerikan medyasında birçok yorumcu, gazeteci, analist ve Ortadoğu uzmanı şimdi, Mısırlı liberallerin nasıl olup da askeri rejimin ve katliamlarının destekçisi olabildiğini anlamaya çalışıyor.
Son katliamlardan önce 21 Temmuz tarihli yazısında, ‘’5 yıl önce, Mübarek gibi muktedirlerin hakim olduğu Arap dünyasının en umut verici hareketi Mısırlı genç liberallerdi’’ diye yazan Washington Post yazarı Jackson Diehl eklemişti: ‘’Şimdi o genç liberallerin büyük çoğunluğu bir başka generali Abdulfettah El Sisi’yi alkışlıyor’’.
‘’Mısırlı liberallerin neyi var? Yeni başlayanlar için diyorum, onlar liberal değil’’ başlıklı yazısında Tablet yazarı Lee Smith, şöyle yazıyor:
‘’Arap liberalleri, kendilerini, kirli pasaklı Arap yığınlarla çok ortak noktası olmayan seçkin bir sınıf olarak görüyor. Onlara göre eğer devlet yönetimi, bu yığınları modernleştiremiyorsa, o zaman en azından devletin bu seçkin sınıfa (liberaller) sağladığı ayrıcalıkları korumalı. Bu, Mısırlı liberallerin neden Müslüman Kardeşleri güçlendiren demokrasiden, askeri rejime döndüklerini açıklayan dinamiktir’’.
İki ay önce liberaller Mursi’nin istifası için Mısır sokaklarını doldurduklarında psikolojik ve etik üstünlüğüyle bütün dünyanın sempatisine sahiptiler. Mursi’nin ülkenin sosyo-ekonomik problemlerini çözmekten çok İslamist politikalara yoğunlaştığını iddia ediyorlardı. Ancak bugün gözlemcilerin çoğu, Mursi muhaliflerinin bu demokrasi davalarını, sırf Müslüman Kardeşleri yıkma adına feda ettiklerine dikkat çekiyor.
Christian Science Monitor’dan Dan Murphy, gelişmelerin bunun ne kadar büyük bir basiretsizlik olduğunu ispatlayacağı düşüncesinde:
‘’Mısır’da ‘demokrasi’ ve ‘halk iradesi’ konusunda tartışmalar sürerken, mevcut ortamın, ordudan başka kimsenin işine yarayacağını söylemek zor. Her ne kadar çoğunluk İhvan’ı da askeri rejimi de desteklemiyor olsa da, Mısır’da asker rüzgarı arkasına almayı başarmış ve Mısır’ı on yıllardır devam edegelen Mübarek statükosunu yeniden geri döndürüyor’’
ABD’deki önde gelen Ortadoğu uzmanlarından Fouad Ajami de, ‘’Mısır burjuvası devletin kucağına oturmuş ve onun patronajına ve iktidarına bağımlı halde. Bu nedenle de devlet gücünün tiranlaşmasını denetleme yetisi yok’’ görüşünde.
“Motherland Lost: The Egyptian and Coptic Quest for Modernity” kitabıyla Mısır’ın mensubu olduğu Kıpti Hristiyan azınlığının trajedisine dikkatleri çeken akademisyen Samuel Tadros da Christian Post’taki yazısında, ‘’Bu noktada onların liberal olduklarını bile düşünmemeliyiz’’ diyor:
‘’Mısır, liberal olmayan demokratlar (Müslüman Kardeşler) ile demokrat olmayan liberallerin arasında kalmış diye meşhur bir söz var. Bu sözün ilk tespitinin sorunu şu ki, Müslüman Kardeşler’in anladığı demokraside sadece azınlık hakları ve ifade hürriyetine yer olmaması değil, hukuk devleti ve güçler ayrılığı gibi temel ilkelere de çarpık bir bakış var. Ancak meşhur sözün ikinci tespiti ise tamamen yanlış. Siyasi muhaliflerini ezen askeri darbeyi coşkuyla alkışlayan ve Batı’ya karşı ultranasyonalist bir retoriğe yakın duran bu çevreler liberal falan değil. Yani Mısırlı liberaller, demokrasi özürlü liberal değiller, bir kere hiç liberal bile değiller’’.