Skip to content
Menu

ABD Senatosu’nun ‘gazeteci’ tanımına ‘blogger’lardan büyük tepki

gazeteciler
Bir grup Amerikalı ‘gazeteci’ Beyaz Saray’ın önünde…

AMERİKA BÜLTENİ (14 Eylül 2013)

ABD Senatosu Adalet Komitesi’nde kabul edilen ve gazetecileri kaynaklarına açıklamaya zorlamaya karşı koruyan yasa tasarısı medyanın yeni unsuru olan blog dünyasında büyük tepkiye sebep oluyor. Bloggerları ayağa kaldıran ise yasanın ‘gazeteci’ tanımı yaparak, sadece ‘gerçek gazetecilerin’ yasanın getireceği korumadan yararlanabileceği hükmü getirmesi. ‘’Haber ve enformasyon dağıtan her hangi bir teşekkül ya da hizmet adına haber yapan kişi’’leri koruma kapsamına alan ve 5’e karşı 13 oyla kabul edilen tasarı, geleneksel ya da online medya kurumlarına çalışan ‘freelancer’ları ve yarı-zamanlı çalışanları da kapsayacak. Ancak, her hangi bir medya kurumuna çalışmayan ve Twitter, blog ya da sosyal medyada yayın yapan bağımsız gazeteciler korumadan hariç tutuldu.

Los Angeles Times gazetesine göre komite başkanı Senatör Dianne Feinstein, korumanın ‘gerçek gazeteciler ile sınırlı’’ olmasında ısrar eden kişi oldu. Feinstein, ‘’Her blog yazanın ayrıcalığa sahip olmasını veya Edward Snowden’in oturup yaydığı bilgileri yazarak korunmadan yararlanmasına göz yumamazdım’’ dedi.

Gazetecileri kaynakları konusunda koruyan yeni yasa tasarısı, Adalet Bakanlığı’nın Associated Press haber ajansı muahbirlerini gizlice dinlemesi konusunda birkaç ay önce patlayan skandaldan sonra hazırlandı. Ancak yeni tasarının getirdiği koruma da mutlak değil.

Yasal kurumlar, eğer gazeteci ciddi bir suçu ya da terörizm hareketini engelleyebilecek bilgiye sahip olmaları halinde kaynaklarını açıklamaya zorlanabilecek. Ayrıca, gizli belgeleri açıklamaya odaklanmış gruplar da korunmayacak. Bu istisnanın da Wikileaks gibi oluşumları hedeflediği belirtiliyor.

Gazetecilik değil devletten onaylı elitler kulübü

Adalet Komitesi’nin gazeteci tanımı Amerikan medyasında tartışma başlattı. Hot Air adlı muhafazakar web sitesini yapan Ed Morrissey, ‘’Feinstein ve meslektaşlarının, gazeteciliği ayrıcalıklı insanların üye olabildiği bir kulübe dönüştürma gayreti içinde olduklarını’’ savundu:

‘’Hot Air ve Huffington Post gibi web sitelerine yazanlar ne olacak? Muhtemelen korunma kapsamındalar. Peki ya Redstate ve Firedoglake gibi sitelere yazanlar? Bunlar gazeteci mi aktivist mi? Eğer buna karar verecek devlet ise tabii ki aktivist kabul edilecekler. Ve bir site ne kadar az ticariyse o derece gazetecilikten uzak görülecek. Bu sitelerin yazarları özel kaynaklarına dayanarak yazdıklarında bundan sonra daha az serbestlik hissedecekler mi hissetmeyecekler mi? Dahası, ‘kaynak’lar artık bunlarla konuşmayı mı tercih edecek yoksa ‘korunma kapsamındaki’ gazeteciler ile mi?’’ (Hot Air)

National Review’den Michael Walsh ise eleştirisini bir adım daha ileri götürerek, tasarının, ‘’Kongre’nin ifade ve basın hürriyetini kısıtlayacak hiçbir yasa yapamayacağını’’ öngören Anayasanın birinci tashih maddesini (First Amendment) ihlal ettiğini yazıyor. Dolayısıyla ona göre, usulü itibarı ile anayasaya aykırı olan bu tasarının içeriğini tartışmak bile abes: ‘’Anayasa’daki hiçbir yasa, hiçbir yasa demek’’.

The Nation’a açıklama yapan Freedom of the Press Foundation başkanı Trevor Trimm ise yasa tasarısının, bloggerları gazeteci tanımının dışında bırakmasından çok daha büyük bir kusuru bulunduğu görüşünde. Yasanın, ulusal güvenlik söz konusu olduğunda kaynakla ilgili korumayı tanımadığına dikkat çeken Trimm ekliyor:

‘’Zaten devletten bu konularda büyük sızıntıları yayınlayan bu tür gazetecilerin korumaya ihtiyacı var. Bunların kapsam dışı bırakılması yasanın çok büyük bir açığı’’