Skip to content
Menu

Kendisi küçük, etkisi büyük bir ülke: Katar

qatar-02

AMERİKA BÜLTENİ (19 Ekim 2013)

Bölgesinde kapladığı yerden çok daha fazla bir etkinliğe sahip. Ortadoğu’daki her gelişme veya sorunda ya taraf olarak ya arabulucu olarak, ya bizzat ya da parasıyla yer alıyor. Satın aldığı bankaları, futbol dünyasındaki yatırımlarıyla Avrupa’nın; Al Jazeera English kanalıyla ABD’nin ve 2022 Dünya kupası evsahipliğiyle futbol dünyasının gündeminde. Dünya Kupasına ev sahipliği yapan ilk Arap ülkesi olacak. Basra Körfezi içinde yüzölçümü İzmir kadar olan bir yarımadadan ibaret olmasına rağmen nasıl böyle uluslararası aktöre dönüştü? İşte yeni başlayanlar için, Katar hakkında özet bir brifing: 

Katar niye bu kadar zengin?

Katar, 1871 – 1915 yılları arasında 44 yıl Osmanlı egemenliğinde ve 1916’dan bağımsızlığını –kazandığı 1971 yılına kadar 55 yıl İngiliz mandasında kaldı. Bölgeyi 19’ncu yüzyıldan beri el-Tani Ailesi yönetiyor. 2,6 milyon kişi yaşıyor ama bunların sadece 330 bini Katar vatandaşı. Tarihinin büyük bölümünde Katar, göçebe balıkçı aşiretlerin yaşadığı fakir bir bölge oldu. En değerli geçim kaynağı ise inciydi. 1940’taki bir yer altı kaynağı keşfiyle Katar’ın öyküsü değişti.

Basra Körfezi içinde yüzölçümü İzmir kadar olan bir yarımadadan ibaret Katar’ın zenginliğinin en önemli nedeni altında dünyanın en zengin üçüncü doğal gaz rezervinin olması. Bu olağanüstü gaz rezervi ve bunun yanı sıra petrol geliri, Katar’a 330 bin vatandaşının yüzde 92’sini devletten çok yüksek maaşla geçindirmesine neden oluyor. Katar’ın 330 bin kişilik nüfusu, kişi başına 400 bin dolarlık yıllık ortalama gelirleriyle, dünyanın en zengin yıllık gelir ortalamasına sahip halkı.

Peki ya paranın geri kalanı ne oluyor?

Katar bir monarşi ve elbette ki para, emirliğe ait. Emirlik de bu parayı kürenin her yerinde yatırımlarda ve bölgedeki siyasal, dini, politik etkinliği artırmak için de değişik grup, hareket ve örgütleri desteklemekte kullanıyor.  Katar   2011 yılından beri Arap Baharı eylemlerini desteklemek ve Ortadoğu’daki bir çok İslami grubu finanse etmek için 17 milyar dolara yakın para harcadı. Sadece Mısır’da Mursi yönetimine 8 milyar dolarlık yardımda bulundu. Hamas’a 400 milyon dolar destek sağladı. Katar kraliyet ailesi Al Tani, Avrupa’da ise birçok gökdelen, futbol kulübü ve banka satın alarak etkinlik kuruyor. ABD’de Obama yönetimine yakınlığıyla bilinen düşünce kuruluşu Brookings’e sadece 2012’de 2,5 milyon dolarlık bağış yaptı. Kısa süre önce ise Emirliğin etkili televizyonu El Cezire’nin, ABD’ye yayın yapan Al Jazeera America haber kanalı yayına başladı.

Katar’ın profili nasıl yükseldi?

Katar önceleri dış politikada oldukça düşük profilli bir tavır içindeydi. Emir Hamad bin Halife El Tani’nin kansız bir darbe ile babası Şeyh Halife’yi devirdiği 1995 yılından sonra Katar sınırları dışında da etkili bir güce dönüşmeye başladı. Eski Şeyh, daha büyük ve daha güçlü komşularını öfkelendirmemek için uluslararası sorunlara bulaşmama prensibine sahipti. Irak’ın 1990 yılında bölgedeki bir başka hidrokarbon zengini mikro devlet olan Kuveyt’i işgali, Emir Hamad’ta, ‘düşük profilli olmanın tehikeli olabileceği’’ fikrini besledi.

Öncelikle, ABD’ye bölgedeki tek askeri üssünü, Katar’ın başkenti Doha’nın hemen dışına kurmasına izin verdi. Hamad bu güvenlikten sonra Katar’ı küresel ekonomiye monte etmeye başladı. Dünyanın en büyük, yoğunlaşmış likit doğal gaz tesislerini kurdu ki bugün bu tesislerden Avrupa, Japonya ve Hindistan’a doğal gaz ihraç ediyor. El Hamad, 1996 yılında ise 24 saat haber yayını yapan El Cezire televizyonunu kurdu. El Cezire’nin Katar’ın bölgedeki imaj ve etkisine katkısı büyük oldu. Katar, El Cezire’nin farklı dil ve ülkelerde kurduğu şubeleriyle de o ülkelerdeki imaj ve etkinliğini artırmayı umuyor. Yakın zaman önce ABD’de yayına başlayan Al Jazeera America, çoğunluğu Amerikalı 800 gazeteci ve televizyoncu istihdam ediyor.

Bu yaz, İngiltere’de eğitim görmüş 33 yaşındaki Tamim bin Hamad El Tani, babasının yerine Katar Emiri oldu.

Katar, radikal dinci bir ülke mi?

Katar, küresel özgürlük standartları açısından katı din kurallarıyla yönetilen bir ülke. Ama bölgesindeki benzer rejimler içinde görece ılımlı kalıyor. Komşusu Suudi Arabistan’ın aksine kadınlar araba sürebiliyor, Müslüman olmayanlar alkol satın alabiliyor ve kamusal alanlarda kadın ve erkeğin el ele tutuşması sorun oluşturmuyor. Bir çok Ortadoğu uzmanına göre Katar yönetimi ideolojik değil pragmatik bir yönetim.

Bu desteğin getirisi oldu mu?

Arap Baharı sonrası kurulan İslami yönetimleri desteklemenin şimdilik faydasından çok zararını gördü. Örneğin Mısır’ın yeni askeri yönetimi El Cezire televizonunu ‘teröre destekle’ suçladı. Benzer bir şikayet Libya’dan geldi. Şeyh Hamad’ın bu yaz başında yönetimi oğlu Tamim’e bırakma kararı sonrası, yeni Emir, ‘kibirli politikalara son vereceklerini’ açıkladı. Bu da, yeni Emir’in babasının bölgede etkin olma politikasından geri adım atabileceğinin sinyali olarak okundu. Bazı uzmanlara göre Katarlılar, ‘’yıllardır kendi ağırlığının çok üzerinde hareket ediyor.’’ Bu ‘ağırlık’ kelimenin gerçek anlamıyla da doğru.

Katar’ın en ağır problemi

Katar Emirliği sadece dünyanın en zengin ülkesi değil aynı zamanda en şişman ülkesi. Yetişkin nüfusun yarısı ve çocuk nüfusun üçte biri obez. Ülke nüfusunun yüzde 17’si diyabet hastası. Bu alanlarda ünlü ABD’de bile obezler nüfusun üçte birini ve diyabetikler yüzde 8’ini oluşturuyor. Katar halkı zaten zengin olduğu için çalışmaya ihtiyacı yok. Ve Amerikan fast-food beslenme tarzı ülkede çok yaygınlaştı. Bir Katarlı, Atlantic dergisine, ‘’Her şey bizim için hallediliyor zaten. Katar’da biz sadece oturur, sigara içer ve abur cubur yeriz’’ şeklinde konuşmuştu.

Ülkenin geleneksel kültürü de diyet yapmayı çok zorlaştırıyor. New York Times’a konuşan bir Katarlı, ‘’Yememek bizde ayıptır. Birinin evinde yemek yemeden ayrılmak ayıptır’’ şeklinde açıklıyor bu geleneği.