AMERİKA BÜLTENİ (12 Eylül 2015)
Follow @amerikabulteni
Suriye’de 2011 yılında başlayan isyanın, ülkenin en büyük şehri ve ticaret merkezi Halep’i etkisi altına alması uzun sürmedi. 2012 yılından beri savaşın en yıkıcı merkezi haline gelen Halep hala iç savaşı bütün şiddetiyle yaşamaya devam ediyor. Halep’in bombalama ve çatışmalarda harebeye dönen sokakları ise Suriye’deki iç savaşın sembolü haline gelmiş durumda. Savaştan önceki 5 milyonluk nüfusun 3 milyonu şehirden kaçtı. Çoğu gidecek hiçbir yeri olmadığı için kalanlar içinse normal bir gündelik yaşam imkanı barındırmıyor.
Suriye, Almanya’nın İkinci Dünya Savaşında yaşadığından bile daha büyük bir yıkım yaşamış durumda. İç savaşın ne zaman biteceğine dair bir işaret henüz yok. Ancak buna rağmen bir grup şehir plancısı, aktivist ve uluslararası yardım kuruluşu uzmanı şimdiden, savaş durduğunda yeniden yapılanmanın yollarını bulmak için yoğun bir çalışma içinde.
Beyrut’ta bulunan BM Batı Asya Ekonomi ve Sosyal Komisyonu bünyesinde, ‘Suriye’nin Geleceği için Milli Ajanda’ adı verilen program, mühendisleri, mimarları, su uzmanlarını, doğa korumacılarını ve kalkınma uzmanlarını şimdiden bir araya getirerek, imkansız görülen yeniden yapılanmanın zorluklarını aşacak yol haritaları belirlemeye çalışıyor. Bu teknik zorluklar arasında, ‘şehirlerde patlamamış bombaların veya yıkıntıların temizlenmesi ile içme suyu, kanalizasyon, elektrik gibi temel altyapının yeniden kurulmasının kaç yıl alabileceği de var, alt yapının yeniden inşası için kaç ton çimento ve ne kadar suya ihtiyaç olabileceği gibi konular da… Ne kadar inşaat vinci gerekecek? Yeniden yapılanmanın süreceği on yıldan fazla süre boyunca milyonlarca kişi nerelerde barındırılacak? Ve bütün bu teknik konuların yanı sıra en az şehir savaşları kadar eski çok daha derin bir sorun; Savaşta tamamen harebeye dönen bir şehre yaşam nasıl geri getirilebilir?
Bu programa eleştirel bakanlar, bunları konuşmak için henüz oldukça erken olduğu düşüncesinde. Şimdiden hazırlanan bütün taslakların, savaş bittiğinde yenilenmesi gerekebileceğine dikkat çekiyorlar. Ancak 1980’lerden beri Halep’te de zaman zaman yaşamış ve çalışmış Dünya Anıtları Fonu danışmanı Thierry Grandin, bu eleştirilere katılmıyor. The Century Foundation’dan Thanassis Cambanis, Boston Globe gazetesinde yayınlanan ve bu konuyu işleyen önemli analizinde, Grandin’in, ‘Şimdiden bütün bunları planlamanın her zaman yararı var. Çünkü savaş bitince daha birinci gün çalışmaya hazır oluruz. Savaşın sona ermesi bir yıl sonra da olabilir 20 yıl da alabilir. Ama nihayet bir gün bitecek. Bizim işimiz o güne hazır olmak.’’ şeklindeki sözlerine yer veriyor.
Suriye’nin Geleceği programı ekibi, farklı yapılardan geliyor. Bazıları Şam hükümetinin görevlileri. Ama diğer şehirleri kontrol eden isyancı yönetimlerin temsilcileri de var. BM görevlileri, inşaat firmalarının temsilcileri, Dünya Anıtlar Fonu gibi NGO’ların temsilcileri de ekipte yer alıyor. ‘Suriye’nin Geleceği’ projesi, bir tür koordinasyon merkezi olarak hizmet etmek ve savaş sonrası planlamaları için tüm seçenekler master planı hazırlamayı amaçlıyor. Savaş sonrası yeniden yapılanmanın, yolsuzlukların engellenmesinden, yeni anayasal reformlara, enerji hatlarından, ayakta kalabilen tarihi dokunun korunmasına ve sağlık güvenliği sistemine kadar her konuda master planlar hazırlanıyor. Planlama heyeti, Suriye’deki bütün taraflarla ilişkili oldukları için, savaştan sonra herkesin desteğini koruması için isimlerini kamuoyuna açıklamıyorlar. Ülkenin geleceği ile ilgili realistik planlar yapılabilmesi için bugüne kadar bine yakın Suriyelinin görüşlerine başvuruldu. ‘Suriye’nin Geleceği’ projesinde, hastane yöneticileri, inşaat mühendisleri, trafik koordinatörleri kendi alanları ile ilgili planlar hazırlıyor. Boston Globe gazetesi onları şu şekilde özetliyor:
Dünyadaki örneklerini de Suriye’nin gerçeklerini de bilen insanlar. Dahası, savaş sonrası yeniden yapılanma ihalalerini kimlerin alacağının savaşı kimlerin kazanacağına bağlı olduğunun da farkındalar. Mevcut rejimin bir şekilde devam etmesi halinde yeniden yapılanma ihalalerinin büyük bölümünden İran, Rusya ve Çin’in yararlanacağını, aksi durumda ise Türkiye, Batı ve Körfez Arap ülkelerinin yararlanacağını biliyorlar. Bu yüzden de Suriye’nin Geleceği Projesi işin bu kısmıyla ilgilenmekten çok, savaş sonrası kimin kontrolü elinde bulunduracağına bakmaksızın herkesin işini kolaylaştıracak planları hazırlamaya odaklanıyor. 57 ayrı sektörü ilgilendiren planlamalar için alanlarında uzman 200 kişi tam zamanlı çalışmaya devam ediyor.
Suriye ilk değil, Almanya ve Japonya içinde benzeri çalışma yapılmıştı
Aslında Suriye, ‘savaş sonrası yeniden yapılanma’ planı üzerine kafa yorulan ilk ülke değil. Cambanis, İkinci Dünya Savaşında, İttifak ülkelerinin, Almanya ve Japonya’nın fiziksel, ekonomik ve politik yeniden yapılanması için, daha savaşı kimin kazanacağı bile belli değilken savaş süresince yıllarca süren hazırlıklar yaptıklarını hatırlatıyor. Amerikalıların da şimdiden İkinci Dünya Savaşı sonrası uygulanan Nuremberg Savaş Suçları Mahkemesinden Marshall Planına kadar bir çok yeniden yapılanma uygulamasına yeniden göz atmaya eğilimli gözüktüklerine dikkat çekiyor. Elbette bir de, Suriye’nin yeniden yapılanması için başlatılacak geniş ve büyük katılımlı ‘uluslararası yardım’ kampanyası var. Yakın tarihte Saraybosna ve Grozni gibi savaşla yıkılan şehirlerin yeniden yaşama dönmesi de umut veriyor planlamacılara. Yine, Angola, Ruanda, Doğu Timor gibi insan çatışması ürünü korkunç yıkımlar yaşayan coğrafyaların da yeniden toparlanarak birer huzur ve güven ortamına dönüşmesi de umutları yükselten başka örnekler.
Elbette ki Suriye plancılarının Beyrut modelinden de endişe ediyor. Akdenizin incisi Beyrut, Lübnan iç savaşından 25 yıl sonra bile hala tam anlamıyla normale dönemedi. Bir Suriye planlamacısı, ‘Beyrut gibi olmak istemiyoruz’ diyor.
Suriye’nin yeniden yapılanmasının başarısı tamamen Halep’e bağlı olacak. Halep yeniden yaşama dönmeyi başarırsa bütün ülke başaracak. Halep bugün rejimle muhalifler arasında bölünmüş bir şehir. Şehrin su ve elektrik kaynakları IŞİD’in kontrolünde. Rejimin kontrolündeki tarafta bazı temel hizmetler hala var ve siviller daha yoğun. Muhalif taraf ise El Nusra ve diğer muhalif güçlerin kendi iç yollarını inşa ettikleri parçalı bir yapı durumunda. Rejimin bombalamaları nedeniyle özellikle bu kesimde büyük bir yıkım yaşanmış. Moloz yığınlarından oluşmuş adeta bir nehir gibi olan hat, tarafsız bölge gibi rejim ve muhaliflerin taraflarını birbirinden ayırıyor. Halep’in diğer tarafına geçilebilmesinin tek yolu, şehrin bir tarafından çıkıp uzaklaşıp, çok geniş bir çevreden dolanıp öbür taraftan yeniden şehre girilebilmesi ile mümkün.
”Yeniden yapılanma ortaya Bruce Lee heykeli çıkarmasın!”
Peki, insanı, ekonomisi ve binaları bir daha asla savaştan önceki şekilde bir araya getirilemeyecek bir harebe şehir yeniden nasıl inşa edilebilir? Yeniden yapılanmayı, sosyal ve politik bölünmenin izlerini silecek şekilde gerçekleştirmek mümkün mü? Thanassis Cambanis’in aktardığına göre yakın zaman önce İsveç, Bosna, Suriye ve Lübnan’dan mimarlar ve kültürel miras uzmanları Beyrut’ta bir araya gelerek, Suriye’nin Geleceği projesini bu çerçeveden de tartışmış.
Mostarlı mimar Arna Mackic, ‘’Kesinlikle, yeniden yapılanma, şehirleri savaştan önceki hallerine döndürme amaçlı olmamalı’ görüşünde. Mostar, Bosna iç savaşı sırasında Katolik ve Müslümanlar arasında bölünmüştü. Şehir merkezi ve dünyaca ünlü köprüsü ise bu savaşta yıkılmıştı. ‘’Savaş bizi değiştirdi’’ diyor Mackic ve ekliyor, ‘’bu değişimi de yeniden inşada göstermelisiniz.’’ UNESCO, tarihi köprüyü yeniden inşa ederken, şehir merkezini ise Müslümanlar ve Katolikleri bir arada yaşatma amaçlı bir düzende inşa etti. Şehrin ortasına yapılacak anıt için anketler yapıldı. Ancak maalesef bütün mahalli figürler kutuplaşmaya kurban gitmişti. Sonunda iki tarafın da itiraz etmeyeceği bir heykel dikilmesinde karar kılındı; Bruce Lee’nin altın renkli bir heykeli dikildi. Mackic, bunun çok saçma olduğu düşüncesinde. ‘Bruce Lee, Mostar’da yaşayan kimseye ait bir figür değil’’. Mackic’e göre böylesi trajikomik hallere düşülmemesi için, yeniden yapılanmada, politik aktörler yerine, mümkün olduğunca en geniş halk katılımının sağlanması gerektiğine işaret ediyor.
Kesin olan birşey varsa, Suriye’nin yeniden inşasının maliyeti de en az 4 yıldır yıkımına harcanan kadar olacak. Suriye rejimi, muhalif unsurlar ve tarafları destekleyen uluslararası güçlerce muazzam bir para harcandı. İnşası da dünyada İkinci Dünya Savaşından beri en büyük maliyetli yapılanma olacak.
Thanassis Cambanis, yazısını şu şekilde noktalıyor:
Yeniden yapılanmanın nasıl dizayn edileceği, Suriye’nin benzeri yeni bir iç savaşın tohumlarını mı ekeceğinin yoksa, savaşı sorun çözme aracı olmaktan tamamen çıkaran bir yapılanmaya mı şans verileceğinin de göstergesi olacak.