Skip to content
Menu

Hiroşima’da bir Amerikalı

obama-abe-hirosima

CEMAL TUNÇDEMİR

Amerikan hava bombardmanlarının yoğun şekilde sürdüğü 71 yıl önce bugünlerde Hiroşima, Niigata, Kyoto ve Kokura şehirlerinin sakinleri çevrelerindeki diğer Japon şehirlerine göre daha iyi durumdaydılar. Aylardır devam eden hava bombardımandan nispeten az etkilenmişlerdi. Ancak henüz bilmedikleri bir şey vardı. Tarihin ilk atom bombasının atılacağı şehirler listesindeydiler. 25 Temmuz 1945 günü, liste Hiroshima, Kokura, Niigata, Nagasaki olarak yeniden güncellendi. Hiroşima’nın orta büyüklükte ve yıkım görmemiş bir şehir olması onu, ilk kez kullanacakları bombanın yerleşim yerindeki tahribinin boyutunu görmek isteyen karar alıcılar için uygun hedef yaptı. 31 Temmuz’da hedef şehir olarak seçildi ve 2 Ağustos günü karar kesinleşti. 5 Ağustos’u 6 Ağustos’a bağlayan gece Hiroşima’da hava açık ve berraktı. Şehir, dünyanın bir kaç saat sonra tanışacağı nükleer çağın sembolü olacağından habersiz uykudayken, Enola Gay adlı uçak, ‘Little Boy (ufaklık)’ kod adlı yüküyle Mariana Adalarındaki üsten havalandı.

Kalkıştan yaklaşık 6 saat sonra uçaklar Hiroşima üzerindeydi. ‘Ufaklık’, planlandığı gibi saat 08:15’te 9400 metre yukarıdan aşağı bırakıldı. Atom bombası, patlatılma yüksekliği olan 580 metreye 45 saniyede ulaştı. O sabah annesiyle tartıştığı için evden kapıyı vurup öfkeyle çıkan 13 yaşındaki Tomiko Morimoto, o gün sağ kurtulan birçok Hiroşimalı gibi, bir patlama sesi hatırlamıyor. Birçoğunun en net hatırladığı gözleri kör edercesine beyaz ışık, korkunç bir basınç ve sıcaklık. Bir de soludukları havayı dolduran elektrik kokusu…

‘Ufaklık’, 64 kilogram uranyum-235 maddesi içeriyordu. Bunun sadece yaklaşık 900 gramı nükleer fizyona uğradı. Fakat bu bile 16 kilo ton TNT patlamasına eşit bir enerji açığa çıkarmaya yetti. Yaklaşık 2 kilometre çapındaki alan basınçtan dolayı saniyeler içinde dümdüz oldu. 11 kilometrekarelik bir alan ise merkezinde 4000 bin derece sıcaklığa ulaşan patlamayla alev alev yanmaya başladı.

Bir uranyum atomunun çekirdeği nötronla çarpıştırılınca bu çekirdek ikiye bölünüyor. Bu bölünme açığa hem enerji(radyasyon, sıcaklık, basınç) hem de birkaç nötron daha çıkarıyor. Uranyum atom çekirdeğinden çıkan bu yeni nötronlar da diğer uranyum atom çekirdeklerine çarparak aynı reaksiyonu tekrarlıyor. Bu zincirleme reaksiyon kısa bir sürede gerçekleştirildiğinde muazzam miktarda bir enerji toplamı oluşuyor. Işte nükleer bomba, bu enerjiyi bir silah olarak kullanma üzerine kurulu. Nükleer bir patlama, yaydığı muazzam sıcaklık, radyasyon ve oluşturduğu basınçla aynı anda üç kollu yıkıcı bir afet oluşturur.

Başkent Tokyo, Hiroşima ile tüm iletişimin koptuğunu birkaç dakika içinde farketti ama ne olduğunu kimse bilmiyordu. Hiroşima yönüne giden bazı trenlerden büyük bir patlama haberi geliyordu ama radarlarda bir hava saldırısının izi yoktu. Hiroşima’da ne olduğunu, Tokyo da tüm dünya gibi ancak 16 saat sonra Beyaz Saray’dan yapılan yazılı açıklamayla öğrenebildi:

“16 saat önce Amerikan savaş uçakları Japon askeri üssü Hiroşima’ya bir bomba bıraktı. Bu bomba 20 bin ton TNT’den daha büyük bir güce sahipti. Bu bir atom bombası. Evrenin temel gücüyle çalışıyor. Güneşe de kaynaklık eden bu güç, Uzak Doğu’da savaş çıkaranların üzerine bırakıldı”.

Açıklamada, ‘askeri üs’ olarak nitelendirilen Hiroşima gerçekte büyük çoğunluğu sivil 350 bin kişinin yaşadığı bir şehirdi. İlk gün ölü sayısı 90 bin civarındaydı. Sonraki günler ve hatta yıllarda ölenlerle sayı yüzbinleri buldu. Şehre yardıma gelenler gördükleri manzara karşısında dehşete kapılıyordu.

Hiroşima bugün 1 milyon kişinin yaşadığı, yeşillikler içinde modern bir şehir. 71 yıl önceki trajedinin en çarpıcı hatırası şehrin merkezindeki ‘Genbaku Dōmu (Bomba Kubbesi)’ adlı bir enkaz. 1915’te sergi salonu olarak inşa edilen binanın iskeleti, 6 Ağustos sabahı bomba tam tepesinde patladığı için kısmen ayakta kalan tek yapı. O sabahki haliyle korundu. 1996 yılında, ABD ve Çin’in yoğun itirazına rağmen UNESCO Dünya Mirası listesine alındı. Kubbenin yakınlarında ise Hiroşima Barış Müzesi yer alıyor. 6 Ağustos gününün bütün dehşetiyle sergilendiği müze, ziyaretçilerinde ‘dünya görüşünü değiştirecek’ bir etki bırakıyor. Müze ve Kubbenin tam ortasında ise atom bombasıyla ölenler adına yapılmış bir anıt mezar yer alıyor. İşte bu anıt mezara 27 Mayıs 2016 cuma günü bugüne kadarki en sıradışı ziyaretçisi çelenk bıraktı. İlk kez bir Amerikan başkanı Hiroşima’yı ziyaret ediyordu. Barack Obama’nın bu tarihi ziyaretinde yanı başında Japonya Başbakanı Şinzo Abe ve ‘Hibakuşa’lar var. Atom bombası felaketinden sağ kurtulanlara ‘hibakuşa’ deniyor. Japonya hükümeti 180 bin kişiye resmen bu ünvanı vermiş. Hibakuşaların çoğu evlenmedi. Evlendilerse bile radyasyondan dolayı özürlü doğmasınlar diye çocuk sahibi olmadılar.

ABD başkanının Hiroşima ziyareti her iki ülkede de karmaşık hislere yol açtı. Ancak, her iki ülkenin iç politikasını ve bölgesel dengeleri etkileyeceği için bunun ‘bir özür ziyareti olmadığı’ özellikle vurgulandı. Japon hükümetinin veya halkının da böyle bir beklentisi yoktu. Obama müzenin defterine, ‘Savaşın acılarını tecrübeyle öğrendik. Şimdi hep beraber barışı yayma ve nükleer silahsız bir dünya yolunda da cesaret sergileyelim’ diye yazdı.

Hibakuşa liderlerinden 91 yaşındaki Sunao Tsuboi, Barış Müzesi önünde kucaklaştığı Obama’ya, ‘Bir kinimiz yok, aştık onları. Geleceğe bakalım ve nükleer silahsız bir dünya inşa edelim’ dedi.

İntikam duygularının değil, barış ve kucaklaşmanın kahramanları olan Hibakuşalar, nefreti aşsalar da kişisel acıları hala canlı. Bugün 84 yaşında olan Tomiko Morimoto da 71 yıl önceki o meşum sabah annesiyle tartışmasından dolayı kendisini bir türlü affedemiyor. Günlerce aradıktan sonra üzerindeki elbise parçalarından tanıdığı annesinin bedeninin bir kısmını bulabilmiş. 70 yıldır hergün ‘anne özür dilerim seni kırdığım için’ diye iç geçirdiğini anlatıyor ve şu öğüdü veriyor:

Evden çıkarken, sarılıp çıkın. Bir daha birbirinizi göremeyebilirsiniz’.