Cemal TUNÇDEMİR
17 Temmuz 2016
Her başkanlık seçimi yılında, başkan adaylarının belirlenmesi günlerinde başkan yardımcılığının ne kadar işlevsiz bir görev olduğu, Woodrow Wilson‘ın yardımcısı Thomas Marshall’ın ünlü şakası ile gündeme gelir:
“Bir zamanlar iki kardeş vardı. Biri geri dönmemek üzere denizlere açıldı diğeri başkan yardımcısı seçildi. İkisinden de bir daha haber alınmadı.”
ABD’nin ilk başkan yardımcısı John Adams, karısı Abigail’e gönderdiği bir mektupta, “Ülkem bana, insan soyunun oluşturabileceği en gereksiz makamı layık gördü” diye yakınacaktı.
Amerikan anayasa yapıcıları, başkan yardımcılığı makamını, başkanın başına bir iş geldiğinde ülkenin halefiyet krizine sürüklenmemesi amacıyla oluşturmuştu. Amerikan mizahının büyük ismi Will Rogers, 1934 yılındaki bir yazısında, “Ülkedeki en güzel iş başkan yardımcılığı. Bütün yaptığın, sabah uyanınca, ‘başkan bugün nasıl?’ diye sormak” şakasıyla buna göndermede bulunuyordu.
Gazeteci Helen Thomas’ın tanığı olduğu bir Beyaz Saray sohbetindeki gibi. 1976 seçiminden sonra başkan olan Jimmy Carter’ın basın sözcüsü Jody Powell ile Beyaz Saray görevlisi Joe Laitin sohbet ederken, Powell, ‘kötü bir rüya gördüm. Rüyamda Jimmy öldürülüyordu’’ der. Bunun üzerine Laitin, ‘’Sadece başkan yardımcıları böyle rüyalar görebilir. Basın sözcüleri böyle rüyalar görmemeli’ şakası yapmaktan kendini alamaz.
Yakın döneme kadar ABD Başkan yardımcılığı kamuoyunun gözünden ve gündeminden oldukça uzak bir görevdi. ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt‘in 7 yıl boyunca yardımcılığını yapan John Nance Garner da sonradan, “Başkan yardımcılığını kabul etmek, hayatımın en büyük aptallığıydı. 8 yılımı stepne olarak bekleyerek harcadım” diye pişmanlığını dile getirecekti.
Başkan yardımcısı ne iş yapar sorusunun ‘başkanın başına bir iş gelmesini beklemek‘ dışındaki diğer yanıtı ise anayasaya göre ‘Senatonun başkanı’ olması. Ancak bu senato başkanlığı ünvanı da, 100 sandalyeli Senato’daki herhangi bir oylamada dağılım 50-50 olmadığı sürece sadece kağıt üstünde bir ünvan. Başkan Yardımcısı, senato başkanı olarak, sadece oyların eşit çıkması halinde oy hakkına sahiptir, oyunu kullanır ve eşitliği bozar. Bu da çok nadir yaşanan bir durum. Onun dışında başkan yardımcısının Senato’nun çalışması, gündemi, oturumları, oylamaları ile ilgili hiçbir yetkisi ve oyu yoktur.
Önemli bir devlet görevleri olmadığı için de Başkan Yardımcıları, daha çok ABD başkanını temsilen, uluslararası veya ülke içi protokol ziyaret ve törenlerine katıla geldiler. Sekiz yıl boyunca Reagan’ın başkan yardımcısı olan George H. Bush, yardımcılığı süresince, ölen yabancı devlet başkanlarının cenazesinde ABD’yi bolca temsil etmesini ima ederek, “Bu görevde bir çok ölü liderle tanışma şansınız var. Buna sessiz diplomasi deniyor” esprisi yapacaktı.
Yakın zamanlara kadar, sahibini kamuoyunun gözünden uzak bıraktığı için başkan yardımcılığı koltuğunun politik kariyere hiçbir katkısı da olmazdı. Politik hedefleri olan biri için çıkmaz sokaktı. 1980-1988 yılları arasında Reagan’ın yardımcılığını yapan George H. Bush, 1988’de başkan seçilinceye kadar son kez bir başkan yardımcısının seçime girip başkan olması 1836 yılında Martin Van Buren ile olmuştu. Cumhuriyetçi Parti de kendi ilk 100 yıllık tarihinde sadece iki kez başkan yardımcısını başkan adayı yaptı. Ancak ikisi de başkan seçilemedi. İşte bu yüzden Nixon’ın ilk yardımcısı Hubert Humphrey 1969 yılında, ‘başkan yardımcılığı, kar fırtınasının ortasında çıplak beklemek gibi‘ diyecekti, ‘battaniye vereniniz bile yok‘.
Ancak, 20’nci yüzyılın ortalarından itibaren bu algıda kırılmalar başladı. Roosevelt’in ölümünden sonra yardımcısı Truman’ın kendini bir anda başkan olarak bulması ve Soğuk Savaşın en önemli iki aktöründen biri haline getirmesi önemli bir gelişmeydi.
John F. Kennedy bir suikaste kurban gittiğinde başkan yardımcısı Lyndon B. Johnson, birkaç saat sonra başkanlık uçağının içinde yemin ederek ABD Başkanı olacaktı. Yine Richard Nixon, Watergate skandalı sonunda 1974 yılında istifa ettiğinde başkan yardımcısı Gerald Ford, Nixon’ın kalan süresini tamamlamak üzere ABD başkanı olmuştu.
Bir kaç on yılda art arda meydana gelen bu durumlar, başkanlık seçimlerinde partinin başkan yardımcısı adayının kim olduğunu da sonuca etki eden bir faktöre dönüştürdü.
Başkan Jimmy Carter dönemine kadar başkan yardımcılarının yolu Beyaz Saray’a bile nadir düşüyordu. 12 Nisan 1945 günü Başkan yardımcısı Harry Truman‘a başkan Franklin Roosevelt’in öldüğü haber verildiğinde, Truman, başkanın Washington dışında olduğundan bile habersizdi. Truman’ı, başkan olarak katıldığı ilk kabine toplantısından sonra kenara davet eden savaş bakanı Henry Stimson, hükümetin çok güçlü bir silah geliştirmekte olduğundan ilk defa bahsetmiş ve Truman atom bombasının varlığından ilk defa böylece haberdar olmuştu.
Carter, 1976 yılında başkan seçildikten sonra yardımcısı Walter Mondale’a Beyaz Saray’ın içindeki ünlü Batı Yakası (West Wing) blokunda makam odası vererek, makamın kamuoyundaki görünürlüğünde radikal bir değişim yaptı. Beyaz Saray’a taşınmasıyla başkan yardımcısının etkisi o dönemden itibaren her geçen gün arttı. Başkan yardımcıları, Başkanın en üst düzey karar alma heyetine, dar dairesine girdi. En önemli danışmanı konumu kazandı. Aktörlükten gelen Reagan, özellikle dış politikada büyük ölçüde CIA’nin eski direktörü de olan yardımcısı Bush’un etkisinde kaldı. Bill Clinton, birçok politik reformda yardımcısı Al Gore’dan çok önemli danışmanlık hizmeti aldı. Joe Biden, 2012 yılında bir seçim mitinginde, ‘Başkan Obama’nın karar toplantılarının sonunda odadan en son çıkan kişi benim. Karardan önceki son görüşmeyi benimle yapar‘ diyerek bu fonksiyona dikkat çekti.
2000 yılında Başkan George W. Bush‘un yardımcısı olarak Beyaz Saray’a yerleşen Dick Cheney, ise bu fonksiyonu, birçoklarınca tehlikeli görülen bir boyuta taşıdı. ABD tarihinin tartışmasız en kudretli başkan yardımcısı oldu. Ülkenin idari kademelerinde, uluslararası ilişkilerde ciddi ağırlığı oldu. ABD içinde ve uluslararası toplumda onu gölge başkan olarak görenler az değildi. Başkan Barack Obama da, 2015’teki Beyaz Saray Muhabirleri Derneğinin yemeğinde, ‘Dick Cheney, hayatı boyunca gördüğü en kötü başkanın ben olduğumu söylemiş. Çok ilginç, Dick Cheney de benim hayatım boyunca gördüğüm en kötü başkandı‘ şakasıyla bu algıya göndermede bulunacaktı.
Ancak Cheney bu güçlü konumuna rağmen ciddi sağlık sorunlarını gerekçe göstererek Bush’tan sonra başkan adaylığı yarışına katılmadı. Her ne kadar Cheney sağlık sebeplerini gerekçe göstererek bir istisna teşkil etse de, başkan yardımcılığı artık müstakbel başkan adaylığına giden kapıyı en güçlü şekilde açan makam olarak görülüyor. Bu sebeple de, başkan yardımcısının kim olacağı, adayların seçim kazanmak, uyumlu yönetim ve benzeri faktörlere dayalı kendi perspektifinden fazla olarak, ülkenin politik geleceği için de çok önemli. İsmi başkan yardımcısı adayı olarak geçen ya da isminin geçmesi için örtülü mücadele eden birçok politikacı, kendilerine doğrudan sorulduğunda mahcup bir edayla görevle ilgilenmediklerini ifade ediyor. Yazar Bill Vaughan, bu tavrı, “Başkan yardımcılığı başkanlık seçim yarışında tabakta kalan son kurabiye gibidir. Herkes almamakta ısrar ediyor gibi görünür ama biri mutlaka alır” şeklinde yorumluyor.
Cumhuriyetçi Partinin 2016 başkan adayı Donald Trump, kendisine başkan yardımcısı adayı olarak Indiana eyalet valisi Mike Pence’ı seçti. Başkanlık seçiminin sonucuna etkisinden ve seçilirse Amerikan politikalarının oluşumunda etkisi arttığı için başkan yardımcılığı artık şaka değil. Ama, Donald Trump, geçtiğimiz Mart ayında MSNBC’de katıldığı programda, ‘kimseye danışıyor musun’ sorusuna, ‘Kendimle konuşuyorum. Çünkü çok iyi bir beynim var ve harika şeyler söylüyorum. Başdanışmanım kendimim’ yanıtı vermişti. Yani, Trump kazanırsa, başkan yardımcılığı olmasa da başkanlık bir şakaya dönüşebilir. Gülmesi zor, kötü bir şaka…
CEMAL TUNÇDEMİR’i Twitter’dan takip edebilirsiniz