Skip to content
Menu

ABD – Çin ilişkisinin kısa bir kronolojisi

AMERİKA BÜLTENİ (3 Nisan 2017)

Kürenin en büyük iki ekonomisinin liderleri, Çin devlet başkanı Xi Xinping ile ABD Başkanı Donald Trump bu hafta ABD’de bir araya gelerek iki ülke arasındaki ticari, güvenlik ve politik konuları müzakere edecek. ABD – Çin ilişkisinin birçok konu başlığı iki ülkenin son 70 yıldaki ilişkisi içinde oluştuğu için iki ülke arasındaki ilişkinin geçmişini bilmek bu haftaki zirveyi anlamayı kolaylaştıracaktır. İşte yeni başlayanlar için ABD Çin Halk Cumhuriyeti ilişkisinin kısa bir kronolojisi:

 

1945 Çin Devrimi

Çin’in özellikle kırsal kesimlerinde büyük destek bulan Mao Zedung liderliğindeki Çin Komünist Partisi, Chiang Kai-shek’in yönettiği milliyetçi Çin hükümetini devirdi ve 1 Ekim 1945 günü Çin Halk Cumhuriyeti ilan edildi.

Chiang, binlerce askeriyle Taiwan’a çekildi. İkinci Dünya savaşı sırasında işgalci Japonlara karşı Çin’in milliyetçi güçlerini destekleyen ABD, Chiang’ın Taiwan’ın Taipei şehri merkezli hükümetini Çin’in resmi temsilcisi olaral görerek desteklemeye devam etti. Böylece ABD ile Çin ana karasında onlarca yıl sürecek ilişki kopukluğu da başladı.

 

1950 – Kore Savaşı

Sovyet desteğindeki Kuzey Kore güçleri, 25 Haziran 1950 günü Güney Kore’yi işgal etti. Birleşmiş Milletler ve ABD, Güney Kore’ye destek için seferberlik başlattı. Çin Halk Cumhuriyeti, komünist Kuzey Kore’yi destekledi.  ABD, BM ve Güney Kore güçleri Çin sınırına yaklaştığında Çin silahla karşılık verdi. Üç yıl süren Kore Savaşında 4 milyon kişi öldü. BM, Çin ve Kuzey Kore arasında 1953 yılında resmi ateşkes ilan edildi. Henüz bir resmi anlaşma imzalanmadığı ve sadece bir ateşkes söz konusu olduğu için 2017 itibarı ile Güney ve Kuzey Kore hala resmen savaşta sayılıyor.

 

1954 – Birinci Taiwan Körfezi Krizi

ABD Başkanı Dwight Eisenhower, Taiwan’a dönük Amerikan donanma blokajını 1953 yılında kaldırdı. Bu da Chiang’ın körfezdeki Quemoy ve Matsu adalarına 1954 Ağustos ayında binlerce asker çıkarmasına yol açtı. ÇHC Özgürlük Ordusu güçleri bu adaları yoğun bombardımana tabi tuttu. 1955 baharında ABD, milliyetçi Çin ile karşılıklı güvenlik anlaşması imzaladı ve Çin’e nükleer bomba atma tehdidinde bulundu. Aynı Nisan ayında Çin pazarlığa oturmayı kabul etti ve milliyetçi Çin’in Dachen adasından çekilmesini kendisi açısından yeterli bir zafer kabul etti. Körfezdeki kriz 1956 ve 1996 yıllarında yeniden patlayacaktı.

 

1959 – Tibet İsyanı

Çin Halk Cumhuriyetinin Tibet’i egemenliğine almasından 9 yıl sonra Tibet’in Lhasa şehrinde özgürlük isyanı başladı. ÇHC güçlerinin kanlı bastırdığı isyanda binlerce kişi öldü. Dalai Lama zorlukla Hindistan’a kaçmayı başardı. ABD ve BM’nin Tibet’teki insan hakları ihlalleri ile ilgili baskı ve eleştirisi o tarihten beri sürüyor. CIA, 1950’lerde başlayan silahlı Tibet direnişine destek verdi.

 

1964 – Çin’in İlk Atom Bombası Denemesi

Çin, 1964 yılı Ekim ayında gerçekleştirdiği atom bombası denemesiyle nükleer kulübe katıldı. Atom bombası denemesi, ABD ile Çin arasındaki gerginliğin Vietnam yüzünden yeniden zirveye çıktığı bir dönemde geldi.

 

1969 Çin – Sovyet çatışması

Çin ve Sovyetler Birliği arasında, güvenlik, ideoloji ve kalkınma modelleri konularındaki farklılıkları nedeniyle yaşanan tansiyon, Sovyetlerin 1960 yılında Çin’deki temsilcilerini geri çağırmasına neden olmuştu. İki komünist güç arasındaki tansiyon 1969 yılı Mart ayında sınırda silahlı çatışmaya dönüştü. Bu bölgesel çatışma, Çin Halk Cumhuriyeti için öncelikli tehdit olmada Moskova’yı Washington DC’nin önüne geçirdi. Çin ve ABD arasında yeniden ilişki kurulmasına gidecek sürecek başladı.

 

1971 Ping – Pong diplomasisi

Çin Halk Cumhuriyeti ping pong milli takımının, ABD milli ping pong takımını 6 Nisan 1971 günü Pekin’e davet etmesi Washington DC ile komünist Çin arasındaki ilk resmi temas oldu. Bu gelişme küresel diplomasiye de ‘ping pong diplomasisi‘ terimini kazandırdı. ABD’li sporcular ve onlara eşlik eden Amerikalı gazeteciler, 1949 yılından beri Çin’e girmesine izin verilen ilk Amerikalılar oldu.  Üç ay sonra Temmuz ayında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Çin’e gizli bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretten kısa bir süre sonra Birleşmiş Milletler, Çin Halk Cumhuriyetini resmen tanıdı. Ve 1945 yılından beri Chiang’ın başındaki milliyetçi Çin’in oturduğu BM Güvenlik Konseyi koltuğu onlardan alınarak Çin Halk Cumhuriyetine verildi.

 

1972 Nixon’un Çin ziyareti

ABD Başkanı Richard Nixon 1972 yılı Şubat ayında Çin’i ziyaret etti ve burada 8 gün geçirdi. Mao Zedung ile zirve toplantısı yaptı ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini amaçlayan Shanghai anlaşmasını imzaladı. Ancak yakınlaşma süresi ağır işledi.

 

1979 ABD’nin Çin’i resmen tanıması

ABD Başkanı Jimmy Carter, 1 Ocak 1979 günü Çin Halk Cumhuriyetini resmen tanıdı ve ABD’nin Çin’in temsilcisi olarak sadece Pekin yönetimini gören ‘tek Çin politikası’ resmen başladı. ABD, Taiwan ile görünür resmi ilişkisini kopardı. Deng Xiaoping bundan kısa süre sonra ABD’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Ancak aynı yılın Nisan ayında ABD Kongresi Taiwan ile ilgili kabul ettiği karar tasarısı ile, ABD – Taiwan ilişkisinin kültürel ve ticari yönden devam etmesini, Taiwan’a savunma silahı desteğine devam edilmesini ama bununla beraber 1 Ocak’ta başlayan ‘tek Çin politikası’nın da sürdürülmesine karar verdi.

 

1984 Reagan’ın Çin ziyareti

Başkan adaylığı kampanyası boyunca Taiwan ile ilişkileri yeniden güçlendirme vaadinde bulunan Ronald Reagan başkan olduktan sonra ABD – Pekin ilişkisinin daha da güçlendirecek bir politika izlemeyi tercih etti. Bunda en önemli etkenlerden biri de Sovyetlerin Afganistan işgalinde olduğu gibi yayılma stratejisiydi. Reagan 1984 yılı Nisan ayında Çin’i ziyaret etti. Aynı yılın Haziran ayında ABD, Çin’in Amerikan silahları satın almasına izin verdi.

 

1989 – Tiananmen Meydanı olayları

1989 yılı bahar aylarında Çinli öğrenciler hükümete karşı demokrasi talebiyle protestolara başladı ve Tiananmen Meydanına toplanan binlerce öğrenci bu protestoların merkezini oluşturdu. 3 Haziran günü Çin ordu güçleri meydanı zorla temizledi ve arkasında yüzlerce ölü bıraktı. ABD buna tepki olarak Çin’e silah satışını durdurdu ve iki ülke arasındaki ilişkileri askıya aldı.

 

1993 – Muhaliflerin Sınırdışı Edilmesi

Çin, 1993 yılı Eylül ayında, 1979’dan beri hapiste olan muhalif lider Wei Jingsheng’i serbest bıraktı. ABD Başkanı Clinton da 1993’ü Çin ile yapıcı ilişkiler yılı ilan etti. Ancak Çin, 2000 olimpiyat adaylığını kaybettikten kısa süre sonra Wei Jingsheng’i yeniden tutukladı. Clinton’ın kişisel çabalarıyla Çin dört yıl 1997’de Wei Jingsheng’i ve Tiananmen Meydanı protestocularının liderlerinden Wang Dan’ı hapisten çıkarıp ABD’ye sınır dışı etti.

 

1996 – Taiwan’da ilk serbest seçimler

Çin’in bağımsızlık yanlısı adaya oy vermelerine engel olmak için gerçekleştirdiği yoğun füze denemeleri altında Taiwan’da 1996 Mart ayında gerçekleşen ilk serbest seçimi milliyetçi partinin adayı Lee Teng-hui kazandı. Bundan bir yıl önce, Bill Clinton’ın ABD’nin 15 yıllık politikasını bir kenara bırakarak Lee’ye ABD vizesi vermesine tepki olarak Çin, ABD elçisini gerçi çağırmıştı. 1996 yılında iki ülke elçilerini yeniden görevlerinin başına gönderdi ve ilişki düzeyi yeniden yükseldi.

 

1999 Çin’in Belgrad elçiliğinin bombalanması

NATO’nun Kosova’da Sırp güçlerine karşı gerçekleştirdiği askeri harekat sırasında 199 Mayıs ayında Çin’in Belgrad Büyükelçiliği de bombalandı. ABD ve NATO bombalamanın istihbarat hatasından kaynaklandığını belirterek özür dileseler de Pekin’de binlerce Çinli protesto düzenledi ve ABD’ye ait resmi binalara saldırdı.

 

2000 Çin ve ABD ticaretinin normalleşmesi

Bill Clinton, 2000 yılı Ekim ayında ABD ile Çin arasındaki ticareti normalleştiren anlaşmayı imzaladı ve Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üye olmasının yolu açıldı. 1984 yılında 5 milyar dolar ABD – Çin ticaret hacmi 2004 yılında 231 milyar dolara fırladı. Çin, 2006 yılında Meksika’yı geçerek Kanada’nın ardından ABD’nin en büyük ikinci ticari partneri konumuna yükseldi.

 

2005 Çin’in küresel güç olarak tescili

2005 yılı Eylül ayında ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert B. Zoellick Çin ile stratejik diyalog başlattıklarını açıkladı. Böylece ABD Çin’i küresel bir güç olarak resmen gördüğünü gösterdi. ABD resmi açıklamalarında ‘sorumlu paydaşlık’ denildi bu statüye. ABD, ‘sorumlu paydaş’ Çin’den etkisini kullanarak Sudan, İran ve Kuzey Kore’yi uluslararası sisteme yeniden dahil olmaya yönlendirmesini istedi. Kuzey Kore, nükleer çabalarının engellenmesi nedeniyle aynı yıl altılı masadan çekildi. Kuzey Kore’nin 2006 Ekim ayında ilk nükleer denemesini gerçekleştirmesinin ardından Çin, Kuzey Kore’yi yeniden masaya oturtma konusunda arabulucu görevi üstlendi.

 

2007 Çin’in Askeri Harcamalarını Artırması   

Çin, 2007 Mart ayında o yılki askeri harcamalarını bir önceki yıla göre yüzde 18 artırarak 45 milyar dolara çıkaracağını açıkladı. 2007 yılında Asya turuna çıkan dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Çin’in bu askeri güçlenme hızının ülkenin, iddia ettiği ‘barışçıl büyüme hedefi’ ile uyuşmadığını söyledi. Çin ise savunma harcamasındaki artışın askerlerinin daha iyi eğitim ve daha yüksek maaş almasını amaçladığı şeklinde savundu kendisini.

 

2008 Çin’in ABD’nin en büyük alacaklısı olması

Çin’in 2008 yılı Eylül ayında Japonya’yı geçerek, elinde en fazla ABD hazine bonosu ve tahvili bulunduran ülke konumuna yerleşti. O ay itibarı ile Çin’in ABD Hazinesinden alacağı 600 milyar doları geçti. ABD ve Çin ekonomilerin birbirine bu bağımlılık hali, küresel ekonomiyi tehdit eden bir kriz potansiyeli olarak görüldü.

 

2010 – Çin Dünyanın İkinci Büyük Ekonomisi Oldu

2010 yılının ikinci çeyreğinde 1.33 trilyon dolarlık değere ulaşan Çin ekonomisi, 1.28 trilyon dolarlık değere sahip Japon ekonomisini geçerek kürenin ikinci büyük ekonomisi ünvanını kazandı. Çin’in 2020’li yılların ortasında ABD’yi de geçerek dünyanın en büyük ekonomisi olacağı tahmin ediliyor.

 

2011 ABD’nin ‘Asya’ açılım politikası

2011 Kasım ayında dönemin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Foreign Policy dergisinde yayınlanan makalesiyle ABD’nin dış politikadaki önceliğinin Asya – Pasifik bölgesi haline geldiğini ilan etti. Bu, Çin’in hızlı büyümesine karşı bir hamle olarak görüldü. Aynı ay Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği zirvesine katılan Barack Obama, ABD’nin ve 8 Asya Pasifik ülkesinin ticari ortaklık getiren Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) anlaşmasını imzaladığını açıkladı.

 

2012 İlkabahar- Ticaret Tansiyonu Büyüyor

ABD’nin Çin ile ticaretindeki açığı 2010 yılında 273 milyar dolar olduktan sonra 2010 yılında tüm zamanların rekorunu kırarak 295 milyar doları geçti.  2012 Mart ayında ABD, AB ve Japonya, Dünya Ticaret Örgütüne başvurarak Çin’in nadir bulunan bazı metal ihracatı hakkında şikayet ettiler.

 

2012 sonbahar-  Çin’de yeni yönetim

Çin Komünist Partisinin 2010 Kasım ayındaki 18’nci Kurultayında komünist yönetim tarihinin en geniş kapsamlı kadro değişimine gitti. Polüt Büronun, parti yönetiminin, askeri yönetimin yüzde 70’i değişti. Xi Jinping, Hu Jintao’nun yerine ülkenin yeni devlet başkanı oldu. Xi, Çin ve parti yönetimini ‘gençleştirme’ politikasını sonraki yıllarda da sürdürdü.

 

2013 Sunnylands zirvesi

Barack Obama ve Xi Xinping’in California’daki Sunnylands Estate’ta sıcak zirvesi iki ülke arasındaki tansiyonu oldukça düşürdü. Çin ve ABD arasında güyük güçler ilişkisinin yeni bir modelinin başladığı açıklandı. İki lider 2014 yılı Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesinde, ortak bir açıklama ile küresel ısınma konusuna karşı mücadele ve karbon salınımını azaltma için çalışma sözü verdiler. Kürenin iki büyük gücünün bu ortak niyeti 2015 Paris İklim Zirvesine dönük umutları artırdı.

 

2017 Trump’ın Taiwan devlet başkanı ile görüşmesi

ABD’nin yeni başkanı Trump, başkan seçildikten sonra Taiwan devlet başkanı ile telefonda konuşarak 1979 yılından beri bu doğrudan teması gerçekleştiren ilk Amerikan başkanı oldu ve Çin’in büyük tepkisine yol açtı. Ancak Trump daha sonra Xi Xinping’i telefonla arayarak ABD’nin ‘tek Çin politikası’na sadık kalacağı sözü verdi. Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Mart ayında Pekin’i ziyaret etti ve burada Çin – ABD ilişkisini, ‘’çatışmama olmaması üzerine kurulmuş, karşılıklı saygıya dayanan ve sürekli kazan-kazan arayışında bir ilişki’’ olarak tanımladı.
AMERİKA BÜLTENİ‘ni Twitter’dan takip edebilirsiniz

Kuzey Kore devletinin aniden çökmesi neden endişe verici bir senaryo?