Skip to content
Menu

Birliği pekiştirsin diye icat edilen Euro, Avrupa’yı bölüyor mu?

AMERİKA BÜLTENİ (4 Haziran 2018)

İtalya’da seçimler sonrası hükümet kurma sürecinde başlayan İtalya – Almanya atışması, Avrupa’yı birleştirsin diye oluşturulan ortak para Euro’nun Avrupa’yı bölen bir güce dönüştüğü yorumlarına neden oluyor. Alman ekonomi gazetesi Handelsblatt’ın yayın yönetmeni Andreas Kluth, gazetesinde yayınlanan ‘Tembel İtalyanlar ve Çirkin Almanlar; Euro’nun dikişleri nasıl attı” başlıklı yorumunda, ‘’İtalya, bu hafta Almanlara ve bütün Avrupalılara şunu öğretti; Avrupalıları bugüne kadarki en yakın birliği kurma yoluna soksun diye oluşturulan Euro, bunun yerine artan oranda onları bölüyor. Entegrasyon yerine ayrılığı, harmoni yerine uyumsuzluğu ve liberal demokrasi yerine populist öfkeyi tetikliyor’’ diye yazdı.

İtalyan sağcı ve solcu populist politikanın yükselen Almanya karşıtı retoriklerine dikkat çeken Kluth, Almanya’nın İtalya’da seçim sonrası yaşanan politik dramada doğrudan bir dahlinin olmamasına rağmen neden Almanya karşıtı bir nefretin politik dile hakim olduğunu şöyle açıklıyor:

‘’Bu görüntünün altına inildiğinde aslında Almanya’nın İtalya’da yaşanan politik krizle çok ilgisi var. Bunun temel nedeni ise Almanya’nın, Yunanistan’dan, İtalya ve Fransa’ya kadar Avrupa’nın güneyini belli ölçülerde buluşturan fikrin zıddını temsil etmesi. Güney ‘dayanışma’ talep ederken, Almanya, ‘birlik transferi’ durumu oluşmasından korkuyor. Kuzey Avrupa’nın bütçe fazlasından oluşturduğu paranın, güney Avrupa’nın kötü krediler ve usülsüz mali yaklaşımlarıyla oluşan açıklarının sürekli kapatılmasında kullanılması yani. Güney Avrupa, ekonomiye para pompalanması için feryat figanken, Almanya, kemer sıkma talep ediyor. Güney, mali harcamalarda daha fazla takdir yetkisi talep ederken, Almanya, Alman ordoliberal sosyal piyasa kurallarına, yani ayağını yorganına göre uzatmaya sıkı sıkıya uyulmasını istiyor.’’

Bu derin bakış farklılığı Avrupa’nın iki evreninin birbirine bakışındaki her türlü önyargıyı da pekiştiriyor. Örneğin Alman Der Spiegel dergisi bu hafta ‘Roma’daki Beleşçiler’ başlıklı bir yazı yayınlayabildi. Güney Avrupalılar ise, kendilerine yukarıdan bakıp sürekli talimat veren Alman tipine işaret ederek bundan yakınıyorlar. Almanya’nın sıkça AB kurallarını ihlal ettiğini vurgulayarak ‘’iki yüzlülük’’ eleştirisinde bulunuyorlar.

Bu psikolojik ortam da, Fransa lideri Macron’un ‘güneyin bakışından esintiler taşıyan‘ Euro Bölgesi reform paketinin yol almasını engelliyor. Kuzey ülkeleri, böyle bir reforma yanaşmayacaklarını net şekilde belirtiyor. Ancak her hangi bir reform yapılmaması da Avrupa Birliğini sürekli yeni krizlere gebe hale getiriyor. Peki ne yapılmalı?

Andreas Kluth şöyle yazıyor:

‘’Avrupa Birliğine karşı olanların değil, Avrupa Birliğinden yana olanların, Avrupa fikrini gevşetmeyi, Euro Bölgesini daraltmayı istemesinin zamanı geldi. Euro bölgesinde kalmanın kendi ekonomik çıkarlarına veya felsefelerine aykırı olduğu düşünen üye ülkelere, Euro Bölgesinin tamamını riske atmadan, geçici ve daimi olarak kendi milli paralarına dönme olanağı sağlanmalı. Öte yandan güvenlik, dış politika ve savunma gibi diğer alanlarda Avrupa entegrasyonu da Euro bölgesindeki gelişmelere hiç bakmaksızın sürdürülmeli.

Avrupa Birliği İkinci Dünya Savaşının enkazından doğdu ve hiç şüphesiz insanlık tarihinin en büyük barış projesine dönüştü. Ortak para biriminin doğurduğu soru da dahil bunun hiçbir unsuruna, çok daha büyük bir fikri sabote etme ve bir barış projesini bir çatışma düzenine dönüştürme izni verilmemeli.’’

AMERİKA BÜLTENİ‘ni Twitter‘dan ve Facebook‘tan takip edebilirsiniz