Skip to content
Menu

Yüksek Mahkeme, demokrasiyi tehdit eden muhafazakar teoriyi reddetti

AMERİKA BÜLTENİ (27 Haziran 2023)

ABD Yüksek Mahkemesi, Amerikan demokrasi tarihindeki en önemli kararlarından birini vererek, ‘Eyaletlerin Bağımsız Yasama Yetkisi (ISLT)’ adı verilen radikal teoriye kapıları kapattı.

Trumpçı Cumhuriyetçi kesimlerin sonucunu umutla beklediği Moore v. Harper adlı davanın nihai kararında Yüksek Mahkeme, 3’e karşı 6 oyla, birçok eyalette seçimlerde sandığın gücünü tamamen yok edebilecek teoriyi reddetti. Mahkemenin muhafazakâr başkanı John Roberts’ın yanı sıra Trump’ın mahkemeye seçtiği üç yüksek yargıçtan ikisinin de Demokrat başkanlar tarafından atanmış azınlıktaki üç solcu üyeye katılarak çoğunluk oyunu oluşturması Washington DC’de şaşkınlığa yol açtı. 

Yüksek Mahkemenin reddettiği Moore v. Harper davası, Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasında eşit bölünmüş ve son yıllarda Demokratlar lehine seçmen sayısı artan North Carolina eyaletinde Cumhuriyetçi çoğunluklu eyalet Kongresinin, eyalet seçim haritasını Cumhuriyetçilere kazandıracak şekilde değiştirmesiyle başladı. Siyahların çoğunlukla yaşadığı Demokrat seçim bölgelerinin bölünüp beyaz Cumhuriyetçi oyların yoğunlukta olduğu bölgelere eklenmesi suretiyle oluşturulan yeni seçim bölgeleri, eyalet ve federal Kongre seçimlerinde Demokratların çıkaracağı milletvekili ve senatör sayısından çok daha azını çıkarmasına yol açıyordu. 14 seçim bölgesinin her iki partiye yaklaşık yarı yarıya federal milletvekilliği sandığı kazandıracak normal seçim haritası yerine Cumhuriyetçilerin hazırladığı yeni partizan seçim haritası en az 10 bölgenin milletvekilliğini Cumhuriyetçilere kazandıracak şekilde belirlendi. North Carolina Eyalet Yüksek Mahkemesi, 2022 yılında aldığı karar ile eyalet seçim bölgeleri haritasının partizan çıkarlarla çizilmesinin anayasaya aykırı olduğu hükmüne vararak Eyalet Kongresinin yasasını iptal etti ve seçim bölgeleri haritasının eyalette seçmen iradesini yok etmeyecek şekilde yeniden çizilmesini istemişti. 

North Carolina eyalet Kongresinin muhafazakar başkanı Timothy Moore ise eyalet yüksek mahkemesinin kararını, Trump’ın atadığı 3 üye sonrası 3’e karşı 6 oyla muhafazakâr üyelerin çoğunluğuna geçmiş ABD Yüksek Mahkemesine taşımıştı. Duruşma oturumları 2022 Aralık ayında yapılan davada Cumhuriyetçiler, ‘Eyaletlerin Bağımsız Yasama Yetkisi (ISLT)’ adı verilen ve hukuk otoritelerinin çoğunluğunun demokrasiyi sona erdirebilecek marjinal bir çılgınlık olarak yorumladığı teoriyi savundular. Bu teori, ABD Anayasasının, federal seçim bölgelerinin belirlenmesinden, kimin nasıl oy kullanabileceğine ve federal seçimlerde sonucun nasıl belirleneceğine kadar bütün süreçlerde Eyalet Kongrelerinin tek yetkili olduğunu öngördüğünü iddia ediyor. Buna göre mahkemeler, eyalet kongrelerinin seçimle ilgili yasa ve kararlarına yargısal veya anayasal denetim yapamaz.  

Ancak Yüksek Mahkeme, 27 Haziran 2023 günü açıkladığı nihai karar ile federal seçimlerin işleyişinde Eyaletlerin Bağımsız Yasama Yetkisi olmadığına, işleyişin yargısal ve anayasal denetime tabi olduğuna hükmetti. Mahkemenin George W. Bush tarafından atanmış muhafazakar başkanı John Roberts ile Trump’ın atadığı üç üyeden Bret Kavanaugh ve Amy Coney Barrett, mahkemenin azınlıktaki üç solcu üyesi ile aynı oyu kullandılar.

Bir başkan adayı sandıkta kaybetse de eyaletler onu kazanmış ilan edebilecekti

Eyaletlerin Bağımsız Yasama Yetkisi teorisinin, 2024 seçimlerini ABD tarihinin en tartışmalı seçimine dönüştürme potansiyeli taşıması nedeniyle, yüksek mahkemenin vereceği karar endişeyle bekleniyordu. Yüksek Mahkemesinin teoriyi olumlu oy vererek içtihat haline getirmesiyle, büyük bölümü Cumhuriyetçilerin çoğunluğuna sahip eyalet kongreleri, 2024 seçimlerinde Demokratların kazandığı eyaletlerde seçim sonucunu kongre kararıyla geçersiz hale getirebilirdi.

Örneğin teori yasal işlev kazansaydı, 2020 seçimlerinde Joe Biden’ın halk oyunu kazandığı Wisconsin, Pennsylvania, Arizona, Georgia gibi eyaletlerin Cumhuriyetçilerin çoğunluğundaki kongreleri, eyaletin başkan seçen seçici delege oylarını halk oyunu almış Biden yerine, Trump’a verme kararı alabilir ve bu kararlar yargı konusu olamazdı. 

“ABD’yi tek parti ülkesine dönüştürebilirdi”

Hukuk çevreleri, Eyaletlerin Bağımsız Yasama Yetkisi teorisinin, ABD’yi tek parti devletine dönüştüreceğini de savunuyordu. Bu çevreler özellikle Wisconsin eyaletini örnek gösteriyordu. Federal seçimlerde her iki parti arasında gidip gelen bölünmüş eyaletlerden olmasına rağmen Wisconsin Eyalet Kongresi ile eyaletin yüksek mahkemesi tamamen Cumhuriyetçilerin tek parti hakimiyetine girmiş durumda. Bu partizan Kongre ve eyalet mahkemesi her 10 yılda bir eyaletin eyalet seçim bölgeleri haritasını bu tek parti iktidarını sürdürecek şekilde yeniden çiziyor. Ancak ABD Kongresi, senatosu ve başkanlık seçimi ile ilgili seçim bölgeleri federal yargı denetimine tabi olduğu için aynı partizanlık orada gerçekleştirilemiyor. Demokratlar, eyalet geneli senato, halk oyu, valilik ve başkanlık seçimlerinde sıklıkla kazanmalarına rağmen eyalet Kongresinin süper çoğunluğu, haritada yaratılan fiili durum nedeniyle sürekli Cumhuriyetçilerde kalıyor.