Skip to content
Menu

Çin başbakanının basın toplantısının iptal edilmesi ne anlama geliyor?

(Çin lideri Şi Cinpin, parlamentonun ona tam sadakat ilan ettiği parlamento oturumunu ana podyumdaki masasında dinledi ve konuşma yapmadı.)

AMERİKA BÜLTENİ 

Çin’de Parlamento bir hafta süren yıllık oturumunu bugün devlet başkanı Şi Cinpin’in fikriyatına tam sadakat ilanı kararı ile sona erdirdi. Bu yılki parlamento toplantısı, Çin’in tek parti rejiminden, tek adam rejimine geçişinin yeni işaretlerine sahne oldu.

Bu değişimin en dikkat çekicisi göstergesi ise Çin Başbakanının, Parlamento toplantısı sonrası yaptığı basın toplantısının 1988’den beri ilk kez yapılmaması oldu. Başbakanın basın toplantısı gazetecilerin yıl boyunca Çin yönetimine doğrudan soru sorma imkânı bulduğu tek etkinlikti.

Başbakanın basın toplantısı, Çin’e ve dünyaya ülkenin bir iki numarası olduğun hatırlatması açısından da önemliydi. Ancak, devlet başkanlığında iki dönem bulunma sınırını kaldırtarak üçüncü dönemine geçen Şi Cinpin, ülkede kendisinden başka kimsenin yetkili görünmesini istemiyor. Bu çerçevede başbakanlık makamının önemsizleştirme çabasına da hız verildi. Geçtiğimiz hafta Parlamento oturumunda kabul edilen yasa ile Çin kabinesinin birçok önemli yetkisini, Komünist Partisine devreden değişikliğe gidildi. Kabul edilen kararlardan birinde, “Devlet Konseyi (Başbakan ve devlet kabinesi), Çin Komünist Partisinin liderliğine itaat ve Şi Cinpin Fikriyatına Sadakatle yükümlüdür” maddesi yer alıyor. Komünist Partinin bütün kontrolü ise, 2018 değişikliğinden beri, aynı zamanda partinin lideri de olan devlet başkanı Şi Cinpin’in elinde toplanmış durumda.

(Çin Başbaklanı Li Qiang)

Parlamentonun açılışında hükümetin raporunu okuyan Başbakan Li Qiang’ın, “2023 yılındaki bütün başarılarımızı yolumuzun dümenbaşı Şi Cinpin’e borçluyuz.” İfadeleri dikkat çekti. Bu ifadeler, Komünist Çin’in kurucusu Mao’ya hitap edilirken kullanılan ‘Büyük Dümencimiz’ lakabını anımsattı.

Singapur Ulusal Üniversitesinden Alfred Whu da Financial Times gazetesine yaptığı açıklamada, “Eskiden Komünist Partinin her zaman iki lideri olurdu. Partinin lideri ve hükümetin lideri.” diye paylaşıyor görüşlerini ve ekliyor: “Ama artık sadece Şi Cinpin var. Kimse iki numara değil artık.

The Diplomat’tan Chauncey Jung, Başbakanın yıllık basın toplantısının, 2013-2023 yılları arasında başbakanlık yapan Li Keqiang’ın, medyada Şi Cinpin yerine yer bulabildiği tek zaman olduğuna dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıl ölen Li Keqiang, basın toplantıları aracılığı ile ekonomik duruma açıklık getiriyor bu da öngörebilirliği artırıyordu.   

Financial Times gazetesi adına Çin Parlamentosunun geçtiğimiz Salı günü başlayan ve bugün sona eren yıllık toplantısını Pekin’de takip eden Joe Leahy de, Başbakanın basın toplantılarının zaten yanıtları önceden hazırlanmış kontrollü sorularla Çin yönetimi açısından güvenli bir etkinlik olmasına rağmen yine de iptal edilmesinin, sembolik bir anlamı olduğuna dikkat çekiyor. Ona göre de konu başbakanlığın önemsizleştirilmesiyle doğrudan ilgisi var.

Çin’in tek adam ağırlığı artıkça bir kara kutuya dönüşmesi, Çin yönetimi ve ekonomisi hakkında bilgilere ulaşmanın oldukça güçsüzleşmesi, Çin’e yatırıma ve Çin ekonomisine güveni daha da aşındırıyor.

Natixis’in Asya pasifik ekonomisti Alicia García-Herrero, mevcut Başbakan Li Qiang’ın medyanın karşısına çıkmayı başaramasının, resmi ve sektörel verilerle ulaşmanın son yıllarda sıkılaştırılmasıyla oluşan Çin ekonomisine güvensizliği daha da derinleştireceği görüşünde:

“Çin ekonomisinin büyüklüğünü düşündüğümüzde bu tutum akıl alır gibi değil. Kimse ekonomik olarak nerede olunduğunu bilmiyor”.

Aslında bu gidişatın Çin’e ve ekonomisine maliyetinin büyük olacağını dillendiren Çinliler de var. Başkentin elit eğitim kurumu Pekin Üniversitesinin Uluslararası İlişkiler Profesörü Jia Qingguo, bu yıl yapılan Politik Danışma Konferansında (CPPCC), devlet yetkililerine ve akademisyenlere getirilen yabancı gazeteciler ve diplomatlarla iletişim yasaklarında acilen değişikliğe gidilmesi teklifinde bulunmuştu:

“Dünya Çin’in yükselişini yakından izliyor. Herkes Çin’in fikirlerini ve düşüncelerini anlamak istiyor. Ancak böyle bir zamanda Çin’in sesini yükseltmesi gerekirken aksine kendi sesini kısıyor. Bu da Çin’in dünyadaki negatif imajını daha da güçlendiriyor.”