Skip to content
Menu

ABD’nin en güvenilir kurumu, bir televizyon kanalı

PBS Newshour, ABD''de en tarafsız olduğu kabul edilen ana haber programı.
ABD”de en tarafsız ana haber programı ‘PBS Newshour’ın yayın editörü Gwen Ifill bir açık oturumu yönetirken

CEMAL TUNÇDEMİR

12 Mayıs 2015

ABD, dünyada televizyon yayıncılığının devlet eliyle başlamadığı tek ülke. Diğer bütün ülkelerde televizyon yayıncılığının ilk başlatıcısı ve çoğunda uzun süre tek sürdürücüsü devletti. ABD’nin ise ülke içine televizyon yayını yapan bir devlet kanalı yok.

ABD’de Amerikan halkına hitap eden bir devlet televizyonu yok ama 1967 yılında çıkarılan bir yasa ile oluşturulan ve kar amacı gütmeyen özerk bir şirket olan Kamusal Yayın Şirketi (CPB) tarafından kurulan bazı ‘public (kamusal)’ radyo ve TV’ler var. Bu yayın ağları iki temel amaçla kuruldu: Ticari kanalların eğitici yayınlar boşluğunu doldurmak ve ticari kanalların ilgi göstermediği kırsal kesimlere de televizyon yayıncılığını ulaştırmak. Bunların hiç şüphesiz en bilinenleri NPR diye adlandırılan Ulusal Kamusal Radyo ağı ile PBS adıyla bilinen Kamusal Yayın Hizmeti televizyon ağı.

Ama her iki yayın ağı da, ‘devlet kanalı’ ve ‘devlet radyosu’ konseptinden oldukça farklı özelliklere sahip. Herşeyden önce her iki yayın ağının da merkezi bir yönetimi ve devlet yönetimi ile hiçbir kurumsal bağları yok. Çeşitli eyaletlerdeki kanalları ve istasyonları kendi programlarını hazırlıyor ve sadece bazı programları ortak yayınlıyor. Daha da önemlisi, yayıncılık ve kadro olarak ABD hükümetine bağlı değiller. Devletten aldıkları ve toplam gelirlerinde küçük bir orana tekabül eden fon desteğini de Amerikan hükümeti değil, Kongre tahsis ediyor. Kaldı ki her iki yayın ağına kamusal fondan aktarılan para kesilse bile yayınlarına devam edebilecek durumdalar. Böylece siyasetin tehditlerine karşı tamamen korunmasız değiller.

Halkın gönüllü bağışlarıyla ayakta kalan kamusal radyo

1970 yılında kurulan NPR, ülke genelinde üyesi 900 yerel ‘public’ radyoya içerik sağlayan, kar amacı gütmeyen bir medya organizasyonu. NPR’ın kültürel ve haber eksenli içeriğinin üretiminde Amerikan devletinin hiçbir yetkisi yok. NPR bir üyelik şirketi yapısına sahip. Ülkenin her yerinde yerel yayın yapan bir radyo isterse NPR ailesine katılabilir. Üye olabilmek için radyonuzun bazı şartları yerine getirmesi gerek. Herşeyden önce kar amacı gütmeyen (reklamsız) bir yayın kuruluşu olmalısınız. En az 5 tam zamanlı profesyonel çalışanınız ve günde en az 18 saat yayınınız olmalı. Ayrıca, tamamıyla dini yayın endeksli olmamanız da bir başka şart. Her üye radyo, NPR’ın yıllık genel kurulunda bir oya sahip. NPR’ın günlük işleyişini sürdürmek ve bütçesini hazırlamakla görevli yönetim kurulu üyeleri, genel kurul üyelerinin oylarıyla belirleniyor. Yönetim kurulunda bu şekilde seçilen 10 üyenin yanı sıra, ülkenin önde gelen aydınlarından 5 üye ve bir de NPR Vakfı başkanı yer alıyor.

NPR’ın gelirlerinin yarısı üye radyoların içerik karşılığı ödedikleri paradan ve geri kalanı da çoğunlukla bağımsız haberciliği desteklemek isteyen vakıflar, üniversiteler, kar amacı gütmeyen organizasyonların bağışları ile dinleyicilerin bağışlarından oluşuyor. Dinleyici bağışı, kanalın en önemli gelir kaynağı. Gelirin sadece yüzde 2’sini CPB fonu karşılıyor. Bununla ilgili düzenleme yetkisi de tamamen Kongre’de. Politik iktidarın bir etkisi ve yetkisi yok.

PBS televizyon ağı ise tüm dünyada fenomen olan Susam Sokağı, Frontline, Charlie Rose, Nature gibi programları da üreten saygın bir televizyon ağı. Ülke genelinde PBS ağına üye 354 TV kanalı var. Bunların en ünlüsü New York metropolitan bölgesine yayın yapan Thirteen adıyla da bilinen WNET. PBS’in NPR’dan en önemli farkı, merkezi bir içerik üretiminin olmaması. PBS’in bütün içeriğini üye mahalli PBS kanalları üretiyor. ABC, NBC ve CBS’in bile 50 eyaletin hepsinde mahalli içerik ortağı yokken, PBS’in var. PBS gelirlerinin büyük bölümü, bağışlar, kişisel bağış vaatleri ve ‘telethon’ yöntemiyle yayında para toplamaya dayanıyor. PBS gelirlerinin en fazla yüzde 15’i kamusal fondan geliyor.

Halkın en güvendiği kurum PBS

PBS televizyon ağı, son 12 yıldır üst üste yapılan bütün kamuoyu yoklamalarında, her yıl ‘ABD’nin en güvenilir kurumu’ seçiliyor. PBS, Amerikan halkının, mahkemelerden bile fazla güvendiği bir kurum.

PBS yayın ağına bütçeden aktarılan küçük pay, her görüşten Amerikalı vergi mükellefine göre ‘verginin en yararlı kullanımı’. Televizyon izleyicilerinin yüzde 90’ı düzenli olarak PBS’i de izlediklerini belirtiyor.

Aslında İngiltere’de de buna benzer bir durum var. İngiltere’de YouGov anketine göreBBC ülkenin en güvenilir kurumu. Daha da dikkat çekici olanı ise, ‘upmarket’ gazetelerin de (tabloid olmayan gazeteler: Times, Telegraph, Guardian, Independent ve Financial Times) ikinci sırada yer alması.

ABD’nin Meclis TV’si bir ‘özel kanal’

ABD’nin Meclis TV’si diyebileceğimiz C-SPAN kanalı ise, PBS ve NPR’ın aksine özel bir yayın kuruluşu. Kar amacı gütmeyen bu TV kanalının yayın kurulunda ülkenin en önde gelen kablolu yayın ağlarının temsilcileri var. İçeriğine ve yayın akışına ABD Kongresi ya da hükümetinin karışma yetkisi ise kesinlikle yok. 1979’da yayına başlayan C-SPAN’ın bugün üç kanalı (C-SPAN, C-SPAN2 ve C-SPAN3) ile bir radyosu var.

C-SPAN, hiçbir yorum, yönlendirme katmadan, Amerikan devletini(yasama-yürütme-yargı) neyse o şekilde gösteriyor.

ABD Kongresi’nin hem Temsilciler Meclisi hem de Senato’nun bütün genel kurul oturumlarını, tartışmalarını kesintisiz sansürsüz canlı yayınlıyor. Yaşanan bir kriz, gelişme veya tartışma hakkında, Kongrenin ilgili komitelerinde, askeri ve istihbarat kurumlarının yöneticileri de dahil her devlet yetkilisinin halk adına Kongre üyelerince açıkça sorgulandığı, bilgilendirildiği veya ABD başkanının her hangi bir atamasının Senato’daki onaylanma oylaması öncesi mülakatını da aynı şekilde yayınlıyor. Bunları sadece ABD’de C-Span’ın izlenebildiği 100 milyon hane değil, internet yayını nedeniyle bütün dünya da seyredebiliyor.

Bunun yanı sıra İngiliz, Kanada ve Avustralya parlamentolarının bazı oturumları da canlı yayınlanıyor. Seçim kampanyası çalışmaları, politik kurultaylar, paneller, basın toplantıları da canlı yayınlar arasında. Üniversitelerdeki bilimsel panel ve konferansların da yayınlandığı C-SPAN2 kanalı haftasonları tamamen ‘kitap kanalına (Book TV)’ dönüşüyor. Edebiyat dışı kitaplar ve yazarları konu ediliyor, etkinlikler canlı yayınlanıyor. C-SPAN3 kanalı ise, kamuyu ilgilendiren bütün önemli etkinliklerin canlı yayınlarını ve ilgili programlarını gerçekleştiriyor. C-SPAN’ın geliri ülkedeki her kablolu TV abonesinin faturasına eklenen ‘6 cent’lik ücretten oluşuyor.

PBS, NPR ve C-SPAN, neredeyse bütün siyasal kesimlerce ülkenin görece en bağımsız ve güvenilir haber kaynakları olarak görülüyorlar. Bu yapılarıyla haber medyasındaki keskin siyasal kutuplaşmaya da bir alternatif oluşturuyorlar. PBS ve NPR’ın kurulmasına yol açan ünlü Carnegie Komisyonu raporunda kamu yayıncılığının özellikleri olarak, ‘’başka türlü keşfedilemeyecek yeteneklere keşfedilme imkanı sağlaması, başka türlü sesleri duyulmayacak gruplara seslerini duyurmayı sağlaması, ülke gündemindeki tartışmaların bağımsız platformu olmaya, cesur yayıncılığa, insan ve dünya merkezli bir bakışa sahip olması…’’ sayılmış.

Bununla beraber, siyasi yelpazenin zıt uçlarında zaman zaman tenkitlere uğrasalar da NPR ve PBS gibi kamu yayınlarının korunması konusunda da hala bozulmamış güçlü bir konsensus var. Uzun yıllar PBS’te program yapmış gazeteci Bill Moyers, ‘devletin’ değil ama ‘toplumun’ malı olan böylesi kamu yayıncılığını vazgeçilmez görenlerden. Propagandanın ötesinde gerçekten bilgi ve haber sahibi olmak için önemli bir fonksiyonları olduğuna inanıyor. Peki ‘gerçek haber’den kastı ne? Gazeteci ve tarihçi Richard Reeves’in, kendisine ‘gerçek haberin‘ tarifini soran bir öğencisine yanıtını aktarıyor Moyers:  ‘’Devlet gücü karşısında özgürlüklerimizi korumak için ihtiyacımız olan haberler, gerçek haberlerdir’’.

CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz

ABD’nin neden devlet televizyonu yok?