Skip to content
Menu

Yeni vergi yasası, zenginleri vergiden koruma yasası mı?

AMERİKA BÜLTENİ (18 Aralık 2017)

Her ikisinde de Cumhuriyetçi Partinin çoğunlukta olduğu Senato ve Temsilciler Meclisi, şirketlerin gelir vergisinde büyük kesinti dahil vergi kanunlarında değişiklikler yapan tasarılarını ortak bir metne dönüştürmeyi başardı. Ortak metin her iki meclisin genel kurullarında ayrı ayrı oylanıp kabul edildikten sonra imza için Trump’a gidecek.

Cumhuriyetçi Partililerin, bu kadar önemli bir yasa değişikliğin içeriğini, kamuoyunda sağlıklı bir tartışmaya olanak vermeden birkaç ayda hızlıca yasalaştırması, eleştirilere neden oluyor.

Cumhuriyetçiler, tasarıyı hazırladıkları ilk günde, daha basit ve adil bir vergi düzeni getireceklerini vaat etmişlerdi. Ancak mevcut ortak metnin, müphem ifadeleri, yeni karmaşıklıkları, istismara açık yönleri ile mevcut yasayı bile gölgede bırakacak gibi görünüyor.

En büyük eleştiri bu vergi reform paketinin getirdiği faydaların neredeyse tamamının, ülkenin en üst düzey gelir grubuna ait olması. Aslında Senato’nun geçirdiği versiyonun getirdiği vergi avantajlarının yüzde 61’i, toplumun yüzde 1’lik en üst düzey kesimine aitti. Bu adaletsiz yaklaşım eleştirilere uğrayınca ve anketlerde tasarıya kamuoyu desteği düşük çıkınca bazı değişikliklere gidildi. Fakat, yapılan bu değişiklikler, yüzde 1’lik en üst kesimin yüzde 61’lik avantajını genele yaymak yerine, yüzde 81’e çıkmasıyla sonuçlandı. Ülke nüfusunun yüzde 1’ini oluşturan en zengin kesimin avantajları çok daha artmış durumda.

Aslında mevcut tasarı ilk bakışta herkesin vergi oranını düşürmüş görünüyor. Şirketlerin gelir vergisi oranı yüzde 35’ten yüzde 21’e düşürülüyor. Bireysel gelir vergisinde de indirimler getiriliyor. Cumhuriyetçiler, bireysel gelir vergisindeki mevcut 7 gruplandırmayı, 3 veya 4’e düşürmek istiyordu. Ancak sonunda mevcut yedi grup bazı oran değişklikleri ile korundu. Buna göre en düşük gelirlilere uygulanan yüzde 10 gelir vergisi oranı değişmedi. Diğer grupların gelir vergisi oranında ise, yüzde 12 (mevcut yüzde 15), yüzde 22 (mevcut yüzde 25), yüzde 24 (mevcut yüzde 28), yüzde 32 (mevcut yüzde 33), yüzde 35 (mevcut yüzde 35) olarak küçük vergi indirimleri yapıldı. Bireysel gelir vergi oranlarında en önemli değişiklik ise en üst gelir grubunun, yani yıllık 500 bin dolardan fazla geliri olanların yüzde 39.6 olan gelir vergisi oranı, yüzde 37’ye düşürülmesi oldu.

Bu indirimde sorun ise şu; Alt ve orta sınıf Amerikalılara getirilen vergi indiriminin bir süresi var. 2025’te bu tablo tamamen değişecek. Vergi Politikaları Merkezinin raporuna göre 2025’ten sonra Amerikalıların alt ve orta sınıfa mensup yüzde 57’sinin gelir vergisi oranı yine artacak. Şirketlerin gelir vergisi oranı ise sürekli olarak yüzde 21’de kalacak.

Vergi uzmanlarına göre bu çarpık tabloda bir başka sıkıntı ise, yeni düzenlemenin, zenginleri adeta vergi kaçırmaya teşvik etmesi. Peki bu nasıl olacak?

Mevcut vergi yasaları, çok zengin bireylerin, kendilerini şirket kılıfına sunarak ödeyecekleri gelir vergisini oldukça düşürmelerine zaten imkan hazırlıyor. Örneğin, bireysel mükellef kendisini şirketleştirdiği zaman, işveren şirketi ile belli bir ücret karşılığında iş sözleşmesi yapıyor ve bu sözleşmeden kazandığını da bireysel gelir olarak değil, şirket geliri olarak kaydettirebiliyor. Böylece gelir vergisini, şirket gelirleri vergi oranı üzerinden ödüyor, bireysel vergi geliri oranı üzerinden değil.

Halen ABD’de şirket gelir vergisi oranı yüzde 35. En yüksek bireysel gelir vergisi oranı ise yüzde 39.5. İkisi arasında en azından kağıt üzerinde çok büyük fark yok. Yani yıllık geliri 500 bin dolardan fazla bir çok bireysel gelir vergisi mükellefi için şirket statüsüne geçme masrafı sonuçta çok da gerekli gözükmüyordu.

Ancak yeni vergi düzenlemesi ile şirket gelirleri vergisi yüzde 21’e indiriliyor. Bununla beraber bireysel gelir vergisinin en yüksek oranı yüzde 37’de kalıyor.

Yani, mevcut uygulamanın aksine, en üst gelir grubundan birinin ödeyeceği bireysel gelir vergisi oranı (yüzde 37) ile şirketlerin gelir vergisi oranı (yüzde 21) arasındaki makas müthiş açılacak. Bu da, iyi bir avukat veya muhasebeci tutmaya gücü yetecek zengin herkesi, kendi gelirini bir şekilde şirket geliri statüsüne sokarak, vergi oranını oldukça düşürmeye teşvik edecek.

Eyalet ve belediye emlak vergisi indirimleri sistemi yine zenginlerin istismarına imkan hazırlayacak şekilde değiştiriliyor. Bu vergi indirimleri, özellikle de vergi oranları yüksek eyaletlerde oldukça destek gören uygulamalar. Ancak, yeni tasarı, devletin vergi gelirini artırmak bahanesi ile bu indirimlerin bir kısmını ortadan kaldırıyor. Ancak tasarı, bir yandan da şirketlere, bu indirimlerden yararlanmaya devam hakkı getiriyor.

Avukatlar, doktorlar, emlakçılar vs vergi indirimlerinden yararlanamayacak. Ancak, hisse sahipleri şirket statüsüne geçip yararlanabilecek. Yani adında ‘istihdam yaratma’ da olan bu yasa ile oturduğu yerden paradan para kazananlar büyük kazanca uğrarken, gerçekten bir iş ve istihdam üreten insanlar ise zarara uğrayacak.

Devletin, daha fazla vergi geliri elde edebileceği kesimlere, vergi yasalarındaki açıktan yararlanma olanağı sunmasıyla, vergi gelirinin artması bir yanda mevcudun bile altına düşmesi söz konusu olabilecek. Orta vadede ülke bütçesindeki açık çok daha büyüyecek.

Yine tasarının, iddiasının aksine, şirketlerin istihdam ve üretimini yeniden Amerika’ya getirme hedefini de teşvik etmediği eleştirisi de yapılıyor. Cumhuriyetçiler, şirketlerin yurt dışında elde ettikleri gelir ve kara uygulanan vergiyi düşürüyor. Yine bu, yasaları basitleştirme ve şirketlerin üretim ve istihdam olanaklarını ABD’ye çekme iddiasıyla yapılıyor. Bununla beraber Cumhuriyetçiler çok fazla da pişkin görünmemek için en az yüzde 10 vergi oranı getirdiler.

Fakat sorun şu ki bu vergi sadece, şirketlerin, marka değeri, telif geliri, finansal varlıkları gibi maddi olmayan varlıklarına uygulanacak. Yani halen henüz kasalarına girmiş göstermedikleri ama sahip oldukları sermayeye. Fabrika yatırımları, fiziksel sermaye ve istihdam gibi somut varlıklar ise muaf olmaya devam edecek. Bu da şirketleri, bu tür varlıklarını yurt dışına taşımaya daha da teşvik edecek. Trump’ın aylardır sürdürdüğü şirketleri ABD’ye getirme ve istihdamı artırma şovu ile taban tabana zıt bir tablo yaratılıyor.

Yine, şirketlere ihracat gelirinde getirilen vergi istisnasının da, şirketleri ‘çift yönlüleştirme’ denilen uygulamaya yönlendireceği iddia ediliyor. Örneğin şirket bir ürünü yurt dışına satarak, ihracatla bu ürünü vergi muafiyetine sokacak, sonra da o ürünü ABD’ye geri satacak. Veya, üretimi son aşamaya kadar gelmiş bitmemiş ürünü, son aşama üretim için yurtdışına gönderecek, bitirtip, ABD’ye geri getirecek.

Avukat ve muhasebeci kiralayabilene vergi az

Yasanın müphem ifadeleri ve açıklarından gelir durumu yüksek kişi ve şirketler, oldukça orantısız şekilde fazla yararlanacak. Çünkü, bütün bu evrakları hazırlayabilecek muhasebeciler ve avukatları kiralayabilirler. Yine bu kişiler, gelirlerinin bir kısmını, vergi konusunu çözünceye kadar elde etmeyi bekletme lüksüne sahipler. Bireysel gelir vergisinden kurtularak çok daha fazla yüksek bir oranda geliri vergiden koruma şansına sahipler.

Aslında orijinal tasarıda, zenginlerin ve büyük şirketlerin vergi yükünü azaltmak yerine artırabilecek birkaç madde vardı. Ancak yasalaştırma sürecinde değişiklik önergeleriyle bütün bu maddeler milyoner ve milyarderler lehine düzeltildi. Örneğin sadece ABD Başkanı Trump’ın bu yeni düzenleme sayesinde yılda 11 milyon dolar cebinde kalacak. Bu düzenlemenin partinin milyarder bağışçılarını mutlu ettiği de bir sır değil. Partinin yoksul muhafazakar tabanına ise sus payı olarak, bir şekilde bu tabanın gözünde şeytanlaştırılmış ‘Obamacare’ yasasının, sağlık sigortası sahibi olmayı her yurttaş için zorunlu yapan maddesinin kaldırılması oldu. Fakat bunun da beyaz muhafazakar yoksullara, hep yakındıkları ‘tembel siyahlar bizim paramızla sağlık sigortası sahibi olmuyor’ psikolojisi yaşatması dışında, 10 yıllık süreçte tek getirisi, en az 13 milyon insanın yeniden sigortasız hale gelmesi olacak.

Cumhuriyetçilerin, Gelir Vergisi Dairesi IRS’in bütçesini de önemli oranda kısmasıyla bu kurumun, vergi denetim olanağı ve personel sayısı da, yeni vergi tasarısının zenginlere açtığı vergiden kaçış yollarını denetlemeye yetmeyeceği belirtiliyor.

Amerikan ekonomisinin getirdiği refahın yüzde 90’ı, nüfusun yüzde 5’ine gidiyor. Yeni vergi tasarısı ise bu eşitsizliği daha da derinleştirme potansiyeline sahip. Sonuçta, süper zenginlerin vergi yükünü ve yoksulların gördüğü hizmetleri kesen bir ”anti-Robin Hood” tasarısı ortaya çıktığı eleştirisi yapılıyor.

Bu eleştirileri dile getiren, vergi uzmanları, analistler ve politik stratejistlerin tartıştığı soru ise şu:

Cumhuriyetçi Kongre bütün bunları, kapsamlı bir değişikliği bir an önce gerçekleştirme acelesinde yanlışlıkla mı yaptı yoksa zaten amacı da bu muydu?

AMERİKA BÜLTENİ’ni Twitter’dan takip edebilirsiniz

Kongre’nin gündemindeki trilyon dolarlık vergi reformunu anlama klavuzu