AMERİKA BÜLTENİ (28 Ekim 2017)
Follow @amerikabulteni
ABD, haksız vergilere isyanla başlamış bir özgürlük mücadelesi sonucunda kuruldu. 200 yıl sonra,iç politikadaki en büyük tartışma konusu hala ‘vergi’ olarak kalmaya devam ediyor.
ABD federal hükümeti, 30 Eylül 2017’de sona eren 2016-2017 bütçe yılında 2.9 trilyon dolar vergi topladı. Ancak harcamaları da 3,5 trilyon dolara yaklaştı. Artık ülkenin normaline dönüşmüş bu muazzam açık, vergi politikalarını da sıcak bir tartışma konusu olarak gündemde kalmasını pekiştiriyor.
Cumhuriyetçi Partinin gündeme getirdiği yeni vergi reformu, öngördüğü değişikliklerle trilyonlarca doları çok yakından ilgilendiriyor ve sadece ABD bütçesini derinden etkileme değil, küresel ekonomiyi dalgalandırma potansiyeli de taşıyor.
Aslında Kongre’deki herkes, politik yelpazenin her kanadı ve iş dünyası şirketler gelir vergisi mevzuatının artık günümüzün ekonomik işleyişinin çok gerisinde kaldığı konusunda mutabık. Ancak değişim konusunda radikal bir anlayış farklılığı var.
Peki Şirketler Gelir Vergisindeki değişim neden önemli? İşte yeni başlayanlar için bu çok önemli gündemi anlama klavuzu:
Şirketler Gelir Vergisi nedir?
Şirketler Gelir Vergisi (Corporate Tax), basit anlamda bir şirketin o vergi yılı içindeki gelirinden, yani, karından alınan vergidir.
ABD’de şirketler gelir vergisi oranı nedir?
Yüzde 35.
Bu yüksek bir oran değil mi?
Evet. ABD’nin gelişmiş ülkelerdeki en yüksek şirket geliri vergi oranına sahip ülke ünvanı kazandıran şey bu.
Peki uygulamada şirketler gelirlerinin yani karlarının yüzde 35’ini vergi olarak ödüyor mu?
Hayır. Şirketlerin gerçekte ödedikleri miktar, orana vurulduğunda ortalama yüzde 20 civarı bir vergi oranı karşımıza çıkıyor. İşte Şirketler Gelir Vergisi kanununu önemli kılan, tartışmalara ve nihayet reform tasarısına konu eden şey bu kağıt üstündeki yüzde 35 ile uygulamadaki yüzde 20 arasındaki fark.
Yani?
Yani, şirketlere gelir vergisi mevzuatında vergi muafiyetleri, vergi indirimleri, ayrıcalıklar ve krediler getiren çok sayıdaki mevzuat düzenlemesi. ABD’de bu ayrıcalıklara itiraz edenlerin taktığı isimle ‘loopholes’ yani ‘yasal boşluklar’. İşte uygulamada bu yasal boşluklar faktörü devreye giriyor ve yüzde 35 oldukça aşağılara iniyor.
Bu yasal boşluklar neyi teşvik ediyor?
En başta, şirketlerin normalde vergi olarak ödeyerek kamu hizmetinde kullanılabilecek toplamda milyarlarca doları, vergi mevzuatında yasal boşluklardan nasıl yararlanabileceği konusunda yol gösteren hukuk firmalarına veya muhasebe oyunlarına harcamasını teşvik ediyor. Bu da gelirden vergilendirilen kısmın yıllar içinde düşmesinin en önemli nedeni. 1980’lerde şirketlerin gelirlerinin yüzde 80’i vergiye konu oluyordu. Ancak günümüzde gelirlerinin sadece yarısı vergiye tabi oluyor.
Yine, demode mevzuatın olanak vermesi ile bazı şirketler diğerlerinden çok daha fazla vergi indirimine sahip olabiliyor. Bu da adil olmayan bir tablo çıkarıyor ortaya.
İşte, Cumhuriyetçi ve Demokrat bütün politikacıların, seçim kampanyalarında hep şikayet ettiği ve yıllardır değiştireceklerini vaat ettikleri tablo bu. Birkaç yıl önce Obama vergi mevzuatı reformuna girişti ancak başaramadı. Şimdi de Trump ve Kongre Cumhuriyetçileri yeni bir girişim daha başlattı.
Cumhuriyetçi plan ne içeriyor?
Trump ve Cumhuriyetçiler birkaç hafta önce bu konuyu ilk gündeme getirdiklerinde 9 sayfalık bir doküman yayınladılar. Buna ‘çerçeve çalışma’ dediler. Tipik bir Cumhuriyetçi Parti vergi planı olarak, gelir vergisi oranını düşürüyor. Bu, sürpriz olmayacak şekilde, şirketlerin bu planda en sevdiği kısım oldu. Planın yedinci sayfasında Şirketler Gelir Vergisi oranının yüzde 20’ye indirileceği kaydediliyor.
Vergi oranı yüzde 35’ten yüzde 20’ye düştüğünde devletin vergi geliri düşmeyecek mi?
Evet. Bu doğal sonuç. Sorumlu Federal Bütçe Komitesi raporuna göre bu oran düşüklüğü ABD federel hükümetinin gelecek 10 yılda 1.9 trilyon dolar daha az vergi toplaması demek.
Peki bu zaten açık veren bütçede çok daha büyük bir delik demek değil mi?
Evet. İşte Çerçeve çalışmanın geri kalan kısmı ise bu açtığı boşluğu dolduracağını düşündüğü reformlar getiriyor. En başta vergi indirimleri ve muafiyetleri yani yasadaki ‘loophole’ların bir kısmı kaldırılıyor.
‘Loophole’ları kaldırmak yeni sorunlar çıkarmayacak mı?
Evet. Şirketler gelir vergisi mevzuatında bunlardan yüzlerce var ve hepsinin de ayrı bir varoluş nedeni, ve bazılarının oldukça makul gerekçeleri var.
Örneğin?
Örneğin 199’ncu madde ki çerçeve çalışmada özellikle anılan bir kaç ‘loophole’dan biri. Aslında 2004 yılında vergi kanunlarına eklendi. Yerli üretimi teşvik için yerli üreticilere vergi indirimi getiriyor.
Yerli üretimi teşvik amaçlı bir vergi indirimi neden kötü sonuç verebilir ki?
Vergi mevzuatında sadece belli işler için hafifçe aralayacağınız bir kapıdan işini kitaba uyduran herkes geçmek isteyeceği için. NPR radyonun gündeme getirdiği bir örneği var bunun. 2004 yılında 199’ncu madde mevzuata eklendikten sonra, bir firmanın mali sorumlusu, bir konferansta ‘yerli üreticiler’ için bu vergi indiriminden bahsedildiğini duyar. Şirket hemen konunun uzmanlarından avukatlarından Ken Silverberg’i arar ve ‘bizi de bu açıktan geçirmenin bir yolunu bul’ der. Bu şirket, çikolata, kurabiye, kraker, şarap ve bazı dekoratifler gibi ürünleri satın alarak hediye sepeti haline getiriyor. Ve bu şirket, ‘üretim’ yaptığını iddia ederek vergi indirimi talebinde bulundu. Ancak devlet bu isteğe ‘kardeşim siz ürünleri dışarıdan satın alıyorsunuz, bütün yaptığınız bir sepete doldurmak. Bu üretim o üretim değil’ diyerek itiraz etti. Konu mahkemelik oldu. Avukatlar, şirketin yeni bir ürettiğini, bunun da hediye sepeti olduğunu savundu. ‘’Gelin imalathaneyi görün aynı fabrika gibi’’ dediler. 2013 yılında yargıç şirketi haklı buldu ve üretici indiriminden yararlandılar.
Bu bir örnek. Bir çok firma bu şekilde bir kılıfını bularak madde 199’dan vergi indirimine hak kazanmaya çalıştı. Aslında bu madde yazılırken Starbucks şerhi düşülerek bu maddenin kimlere kapı aralayacağı ta başından tahmin de edilmişti. Dünyanın yoksul ülkelerinde üretilmiş kahveleri ucuza alıp kafelerinde sadece pişiren Starbucks’ın da yerli üretici olarak vergi indirimine hak kazanabileceği belirtilmişti. Gelinen noktada diş hekimleri bile ‘Biz diş kronu üretiyoruz, yerli üreticiyiz’ diyerek 199’dan vergi indirimine girmek istiyor. Yani ‘hafifçe aralanmış kapı’nın gıcırtısını duyan geldi ve kapı ardına kadar açıldı. Elbette ki bütçenin açığı da…
Madde 199 kaldırılırsa ne olur?
Federal bütçenin, önümüzdeki 10 yılda en az 160 milyar dolarlık ek vergi geliri olur. Yani tek bir ‘loophole’ kapatıldığında, sadece 1 yılda, Türkiye’nin bir yıllık toplam gelir vergisi gelirinin yarısı kadar gelir elde edilecek. İşte bunun gibi yüzlerce ‘loophole’ var. Cumhuriyetçilerin çerçeve çalışması ile reform tasarısına giren büyük ‘loophole’lardan biri ise Amerikan şirketlerinin yurt dışında tuttukları para. Para dediysek, aklınıza sizin paranız gibi bir para gelmesin. Muazzam bir para. Trilyonlarca dolar. Ve Sam Amca’nın gözü elmanın bu kıymetli diliminde. Elma demişken…
Herkes bu vergi tartışmasında neden Apple’ı konuşuyor?
Apple dünyada en fazla nakiti olan şirket. Kendisi bir Amerikan şirketi. Merkezi Cupertino’da (California). Ama İstanbul’da size iPhone 8 sattığı zaman o para ‘Cupertino’daki muhasebenin kasasına gitmiyor. Önce, Apple’ın yurtdışında kurduğu çoğu kağıt üzerinde yan şirketlerin kasasına gidiyor. ABD vergi kanunlarına göre de para Cupertino’daki muhasebeye ulaşmadıkça vergilendirilemiyor. Apple da uyanık her tüccar gibi parayı ana muhasebeye ulaştırmayıp sıfır vergili adalarda kurulmuş yan şirketlerinde bekletiyor. Apple’ın bu şekilde ABD dışında tuttuğu en az 200 milyar doları var. Bunu diğer birçok büyük şirket de yapıyor. ABD şirketlerinin ‘’ABD dışında tutup ülke içine getirmedikleri’’ paranın 2,5 trilyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Trump ise bunun en az iki katı olduğu görüşünde.
Apple’ın yurtdışındaki parası gerçekte nerede?
Dartmouth Üniversitesi ekonomisti Leslie Robinson’a göre bu para, Amerikan hükümetinin burnunun dibinde, New York’ta. En azından bu paranın çoğunun New York’ta olduğunu düşünüyor. Robinson, NPR’a yaptığı açıklamada, insanların ‘New York’u duyunca şaşırmalarının, bu paraya ‘yurtdışında tutulan para’ şeklinde yanıltıcı bir isim verilmesinden kaynaklandığını belirtiyor. Şirketlerin ‘yurtdışı’ parası gerçekte New York’taki bankalarda.
Peki para New York’ta ise devlet neden vergisini alamıyor?
Çünkü vergi mevzuatına göre şirketin yan şirketi parayı ”ABD içine gönderdiğinde” değil, ”şirketin merkezine ulaştırdığında” bu gelir vergilendiriliyor. Eğer yurtdışındaki yan şirket bu parayı şirket merkezine göndermek yerine New York bankasına yatırırsa yapacak pek fazla bir şey yok. Mevcut mevzuata göre bu para orada sonsuza kadar durabilir ve hükümet hiçbir zaman vergilendiremez. İşte ABD’de şirketler gelir vergisi sistemi böyle işliyor.
Reform tasarısı buna bir şey diyor mu?
Evet. Çerçeve metnin dokuzunca sayfası, şirketlere, ‘Bak güzel kardeşim, artık beni bağlamaz. İster İsviçre bankalarında külçe altın olsun ister New York bankalarında mevduat, ben senin açıkladığın gelirini vergilendireceğim’ diyor.
Peki Cumhuriyetçiler şirket dostu değil miydi?
Evet, hala öyleler. Bu reform er veya geç yapılacaktı. Şirketler de bunun Cumhuriyetçi bir Kongre tarafından ve iş dünyasından gelip de bu vergi oyunlarından ‘iyi anlayan’ bir başkan döneminde yapılmasını tercih eder. Bu yığılan muazzam para nihayetinde vergilendirilecek. Sam Amca payını alacak. Ama mevcut tasarı ile ‘büyüklük bende kalsın’ deyip oldukça düşük bir oran üzerinden. Çerçeve metin bu oranı yazmamış. Yani pazarlığı açık. Obama yönetiminin vergi danışmanı Michael Mundaca, NPR’a yaptığı açıklamada, ‘yüzde 10’ civarında bir oran tahmini yapıyor. Bu bile, bir çırpıda bir kaç yüz milyar dolarlık bir ek gelir demek. Çerçeve metne göre bu bir seferlik bir vergilendirme. Yani halen ‘’ABD dışında olduğu kabul edilen’’ birikmiş para için getirilen bir düzenleme.
Gelecekte bu nasıl olacak?
Çerçeve metin, şirketlerin bundan sonra yurt dışında kazandıkları gelirden de geliri kazandıkları dönemde asgari bir gelir vergisi alınacağını belirtiyor. Metnin dilinden yurt dışı gelir vergisi oranının düşük bir oran olacağı öngörülüyor ama artık vergisi alınmamış para yığılması oluşmasına müsaade edilmeyecek.
Peki öngörülen bu reformun bakkal hesabı tutar mı?
Apple’ın parası çenemizi yordu. Unutmuş olabilirsiniz. Çerçeve metin şirket gelir vergisini bugünkü yüzde 35 oranından tahmini yüzde 20’ler civarına indirecek. Yani dev bir delik oluşacak. Bu deliği de, madde 199 gibi bazı ‘loophole’ları kaldırarak veya şirketlerin yurtdışında olduğu sanılan dev para yığınından pay alarak doldurmaya çalışacak. Hesaba göre, hem reform tasarısının açtığı çukur dolacak hem de bütçede yıllardır süren açık kısmen kapatılcak.
Ancak vergi uzmanları, matematikçiler, meraklı gazeteciler, bu bakkal hesabını alt alta yazıyor olmuyor, üst üste yazıyor dolmuyor. Hükümetin vergi indirimleri ve muafiyetlerini kaldırarak kazanacağı para, vergi oranını indirerek kaybedeceği parayı karşılamaya yetmiyor. Başarı için bütün ‘loophole’ların, bütün imtiyazların, bütün yasal boşlukların gözden geçirilmesi gerekecek.
İşte kamuoyunun dikkatini yeterince çekmese de Kongre’yi bugünlerde ziyaretçi akınına maruz bırakan şey bu gerçek. Her lobiciyi anası böyle günler için doğurur. Şirketler onlardan en yüksek performanslarını bekliyor. Çünkü yasa metnine girecek her yüzde 1’lik oran, kapatılacak her boşluk muazzam para demek.
Kongre’den geçer mi?
10 civarında siyasi grubun koalisyonu olan Cumhuriyetçi Partinin tamamını bir araya getirecek bir sihirli söz varsa o da ‘vergi oranları kesintisi’dir. Bu yüzden de Temsilciler Meclisinden bu reform kolaylıkla geçer. Ancak, Senato’da Trump’ın canını sıkacak senatörler var. Normalde halen Senato’da Cumhuriyetçilerin 52-48 üstünlüğü var. Öncelikle Trump’ın iki baş belası, senatörler John McCain ve Bob Corker’‘ın oyları belirleyici olacak. İkisinin de Trump’a hiçbir sadakatleri yok. Yeniden seçilme endişeleri de yok. Senatör Corker, bu Kongre’nin ‘özel çıkarlardan’ bağımsız şekilde vergi reformunu ele alamayacağı endişesini deklare etti bile. Ona göre vergi kesintisi yasa reformunun getireceği 1 trilyon dolar, en iyi olasılıkta yine bu yasanın neden olacağı açığı kapatabilecek. Senatör McCain de ‘bütçe şahini’ olarak bilinen isimlerden. George W. Bush’un vergi kesintisi yasalarına da 2001 ve 2003’te ret oyu vermişti.
Bu da Senato’daki oy hesabını 50-50 üzerinden okumayı gerektiriyor. Normalde 50-50 olduğunda Başkan Yardımcısı (Pence) da oy kullanabiliyor ve yine bir sorun olmaması gerek. Ancak bu olasılık da, bu hafta Trump’ı sert şekilde eleştirerek bir daha aday olmayacağını açıklamış Senatör Jeff Flake’e mecbur olmak demek. Ayrıca Maine Senatörü Susan Collins’in de sağı solu belli olmaz diyen çok. Yani, Cumhuriyetçiler ve Trump’ın 2017’de bir büyük reform geçirme hevesi, tıpkı Obamacare’i yürürlükten kaldırma çabalarındaki gibi acı bir fiyasko ile de sonuçlanabilir.
Peki yasa geçerse olacak?
Trump yönetimine göre ‘harika güzel şahane olacak’. Beyaz Saray ekonomi danışma konseyi raporu, şirket gelir vergisi oranının yüzde 20’ye indirilmesi ile yaşanacak canlanmanın ABD ekonomisini yüzde 2-3 oranında büyüteceğini iddia etti bile.
Vergi uzmanı Michael Mundaca’ya göre ise, şirketlerin gelir vergisi oranı düşürülecek (ona göre 21-25 arası bir orana), madde 199 kaldırılacak, şirketlerin ‘yurtdışındaki parası’ vergilendirilecek. Sonra? Sonrası canınızın sağlığı. Mundaca’ya göre, şirketlerin vergi mevzuatında yararlandığı diğer birçok açık kapı, boşluk ve ayrıcalık mevzuatta kalmaya devam edecek. Ekonomistlerin genel öngörüsü de bu yönde. Yani günün sonunda vergi gelirleri artmayacağı gibi daha da azalacak. Ronald Reagan’ın ünlü vergi kesintisinden George W. Bush’un vergi kesintisine kadar bütün vergi kesintileri, iddia edilenin aksine ekonomiyi canlandırmak bir yana ABD’nin bütçe açığını daha da büyüttüler. Bu kez farklı olması için görünür bir neden yok.
AMERİKA BÜLTENİ‘ni Twitter’dan takip edebilirsiniz