AMERİKA BÜLTENİ (18 Mart 2015)
Follow @amerikabulteni
Hindistan’da sağcı Narendra Modi hükümeti, Pekin’in ünlü Çin İletişim Üniversitesi benzeri bir gazetecilik üniversitesi kurmayı planladığını açıkladı. Hükümet kaynaklarının verdiği bilgiye göre bunun için 32 milyon dolarlık kaynak ayrıldı. Economic Times gazetesine konuşan adı açıklanmayan yetkili, Batı dünyasındaki temel medya kurumlarının gazetecilik okulları olduğuna dikkat çekti ve ekledi, ‘’Ama hükümet olarak biz bu okulu kapsama alanımızda tutmak istiyoruz. Bu nedenle de Pekin modeli bize cazip geldi’’ dedi.
Peki Pekin modeli nasıl işliyor?
Çin’de, Çin İletişim Üniversitesi gibi devlete bağlı gazetecilik okulları, öğrencilerini, video editinden, televizon yayıncılığına kadar birçok konuda yetiştiriyor ama eğitim bununla sınırlı değil. Komünist Parti tarafından belirlenmiş müfredat öğrencilere empoze ediliyor ve hükümet bültenlerini ve basın toplantılarını hükümetin istediği soru ve bilgilerin dışına çıkmadan olduğu gibi yansıtan ‘gazeteciler’ yetiştiriliyor. Belki de bu okulların rolünü netleştirmek için olsa gerek, Çin hükümeti, 2013 yılında Propaganda Bakanlığı’nın illerdeki müdürlerini, gazetecilik okullarının rektörü yapmıştı.
Ülkenin en iyi medya okulu kabul edilen Pekin’deki 15 bin öğrenciye sahip ünlü Çin İletişim Üniversitesi, medya eğitiminin yanı sıra, sanat, tasarım, halkla ilişkiler ve reklamcılık da okutuyor. Ancak Çin dışındaki birçok iletişim okulu, bu okulu propaganda enstitüsü olarak gördüğü için denklik vermiyor. Bu okulun mezunları çoğunlukla, resmi kanal CCTV gibi devlet medyasında istihdam ediliyor. CCTV’den 2013 yılında istifa eden bir yapımcı, istifa mektubunda hükümetten yılda 1000’den fazla propaganda emri almalarından yakınmıştı.
Gazeteci Heather Timmons, Çin usulü gazeteciliğe dikkat çekerken şöyle yazıyor:
‘’Ülkeyi yöneten isimlerle ilgili, yetkililerce izin verilmemiş haberler yapmak yasak. Hatta kendilerine ve ailelerine muazzam bir servet yığsalar, aşırı derece yolsuzluğa bulaşsalar, veya çocukları ölümlü trafik kazalarına sebebiyet verseler bile…’’
‘’Çin’de medya işçiliği bir devlet memurluğu olduğu için, aykırı yorumlara çok az veya hiç yer ayrılmamakta ya da diğer hükümetlerin açıklamalarına yer verilmemekte…Ama buna rağmen 1,3 milyar insanın tek bilgi kaynağı olmaya devam etmekte.’’
Örneğin, yakın zaman önce Hong Kong’da aylar boyunca gerçekleşen ve bütün dünyada kendine yer bulan demokrasi yanlısı gösterilerden, Pekin’de yaşayanların haberi bile olmadı. Çünkü, CCTV ve diğer hükümet medyası, aldığı talimatla, bu gösterileri ve olayları tamamıyla görmezden geldi.
Hindistan’da sivil gazetecilik eriyor
Hindistan Anayasası, ‘düşünce ve ifade özgürlüğü’nü bütün yurttaşlar için garanti altına alıyor ama bu özgürğe ‘basın’ın da sahip olduğuna dair somut bir kayda sahip değil. Yerel ve eyalet yönetimleri ile merkezi yönetim son yıllarda sık sık sosyal medyaya sansürler uygulayarak, ‘’devlet güvenliği ve kamu düzeni’’ sözkonusuysa sansürün anayasal istisnadan yararlanacağını savundular. Bir Hindu milliyetçisi olan Modi’nin iktidarında, sansürün genişlediği ve ana akım medyayı da etkiler hale geldiğine yönelik endişeler var.
Modi, iktidara geldiği 2014 Mayıs ayından itibaren, medyanın bakanlıklara ve bürokratlara ulaşmasını kısıtladı. Başbakan Modi, sık sık çıktığı yurtdışı seyahatlere, sadece devlet gazetecilerini götürüyor. Bu ortamda, Çin’in propaganda temelli modeli gazetecilik eğitiminin model alınacağının açıklanması da, Hindistan’ın halen zayıflamaya başlamış sivil gazeteciliğini daha da geriletecek.
İLGİLİ İÇERİKLER