Skip to content
Menu

Dünya Bankası, ‘yoksul’ tanımını neden değiştirdi?

yoksul

AMERİKA BÜLTENİ (7 Ekim 2015)

Eylül ayında New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna katılan küresel liderler bir vaat sözleşmesine imza attılar: ‘’2030 yılına kadar dünyadaki, bugünkü hesapla günde 1.25 doların altında yaşayan insanların dahil olduğu aşırı yoksulluk tamamen yok edilecek.’’ Ancak bu sözleşmeden sadece 10 gün sonra bu hedefte çok önemli bir değişiklik oldu. Küresel yoksulluk standarlarını belirlemekle görevli Dünya Bankası, aşırı yoksulluk sınırını günde 1.25 dolardan 1.90 dolara yükseltti.

Peki amaç neydi?

Dünya Bankasına şüpheyle bakan görüşe göre, aşırı yoksulluğun tarifini değiştirerek aşırı yoksul nüfusunu çok artırdı ve bu amaca ulaşılmasını daha da zorlaştırmak istedi. Teknik açıklamaya göre ise Dünya Bankası sadece, aşırı yoksulluk sınırının bu süre içinde makul kalabilmesi için bu değişikliği yaptı.

Aslında bu Dünya Bankasının aşırı yoksulluk sınırını ilk yükseltişi değildi. 1990 yılında aşırı yoksulluk günde 1 doların altında gelir sahibi olmak demekti. 2001’de 1.08 dolar ve 2008’de 1.25 dolar olmuştu.

Dünya Bankasının aşırı yoksulluk sınırı, dünyanın en yoksul ülkelerinde asgari yaşam giderlerini karşılayabilecek bir günlük gelir sınırı anlayışına dayanıyor. Bu teorik bir bakış elbette. Gerçekte aşırı yoksulluğu böyle genel bir ölçüyle belirlemek çok zor. Ekonomist Mattias Lindgren’in hesaplamasına göre fiziksel asgari limit, ‘yaşamak için gerkeli temel besin, su ve yaşayabilmek için gerekli ısıya sahip barınma imkanı’ sağlayacak limit olmalı.

Dünya Bankası bu ihtiyaçları, dünyadaki bazı en yoksul ülkelerin ortalamasını alarak belirliyor.  1990 yılında aşırı yoksulluk günde 1 dolardı ancak Çin ve Hindistan gibi ülkeler hızlı bir gelişme gösterince 2005 yılında ortalamayı hesaplama listesinden çıkarıldı ve liste 14 Afrika ülkesi ve Nepal’den oluşturuldu. Sadece bu değişiklik, dünyadaki aşırı yoksul nüfusunda yarım milyarlık değişiklik getirdi. Bu yıl da yoksulluk sınırı 2005 yılında olduğu gibi 14 Afrika ülkesi ve Nepal’in ortalamasıya belirlendi.

Aslında yoksulluk sınırı ülkelerdeki fiyat farkları düşünüldüğünde hassas bir konu. Uluslarası yoksulluk hesaplamaları genellikle ‘satınalma gücü paritesine (PPP)’ göre hesaplanıyor. Yani aynı para birimi ile hangi ülkelerde ne kadar alışveriş yapabildiğinizin karşılaştırması. PPP’nin en popüler versiyonlarından biri Economist dergisinin, dünyanın farklı ülkelerindeki alım gücünü tespit için kullandığıBig Mac Endeksi’. Bir McDonalds hamburgerine dünyanın farklı ülkelerinde ne kadar para ödüyorsunuz, ona bakılıyor. Ancak sorun şu ki dünyadaki herkes ‘big mac’ yemiyor veya sadece ‘big mac’ yiyerek yaşayan kimse yok.

Dünya Bankası bünyesindeki Uluslararası Karşılaştırma Programı ise çok daha geniş bir yelpazede ürün ve hizmetlerin satışını karşılaştırarak bu pariteyi oluşturmaya çalışıyor. Tanzanya’nın kırsal kesimi ile Manhattan’daki bir yoksulun tükettiği ortak ürünleri bulmak amaçlanıyor. Böylesi bir araştırma 2005 yılında ve son olarak 2011 yılında tamamladı. Yani, dünyadaki ülkeler arasındaki fiyatları nasıl hesapladığınız, bulduğunuz sonuçları çok farklı hale getirebiliyor. Örneğin, Dünya Bankasının son PPP hesaplamasına göre, öngörülen 2019 yerine 2014 yılı sonunda Çin ABD’yi geçerek dünyanın en büyük ekonomisi haline gelebildi.

Dünya Bankasının küresel aşırı yoksulluk sınırını, günde 1.25 dolardan 1.90’a taşıması son 25 yıldaki en yüksek artış oldu. Dünya Bankası ayrıca, dünyadaki aşırı yoksul insan sayısı tahminini de revize ederek 2011’dekinden aşağı çekti. Aşırı yoksul nüfusu 1 milyar 10 milyon civarından 987 milyona geriledi. Yani küredeki insan nüfusunun yüzde 14’ü aşırı yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Bu ilk bakışta çelişki gibi görünüyor. Yani eğer aşırı yoksulluk sınırı yukarı çekiliyorsa daha fazla insanın aşırı yoksul sayılması gerekirken nasıl oluyor da aşırı yoksul sayısı düşüyor?

Bunun açıklaması ise alım gücü ile ilgili yeni bilgiler. Son yapılan araştırmalar ve hesaplamalar, yoksul ülkelerdeki para birimlerinin, bugüne kadar tahmin edilenden daha fazlasını alma gücüne sahip olduğunu gösteriyor. Yoksulluk sınırını belirleyen dolar limiti yükseliyor ancak yoksulların tüketiminin dolar değeri de yükseliyor. Hesaplamalar ikincisinin etkisinin birincisinden daha fazla olduğunu gösteriyor. Yani, yoksullar sanılandan daha fazla satın alabiliyor. Daha az sayıda insanın tüketimi günlük 1.90 doların altına düşmüş oluyor. Bu da Dünya Bankası istatistiklerine yoksul sayısının azaldığı hissi yaşatıyor.

Nihayetinde, yoksulluk sınırını belirlemek oldukça keyfi bir yöntem. Nasıl bir hesaplama yapacağınıza bağlı olarak bu sınırı değiştirebilirsiniz. Dünya Bankası da yoksulluk sınırını 1.90’a taşırken öncelikle politik bir amaç güttü. Dünyadaki yoksul sayısını, BM zirvesinin yapıldığı Eylül ayındaki gibi 1 milyar civarında tutacak bir hesaplama yaptı. Bunu yoksulluk sınırını yukarıya taşıyarak yaptı ki önümüzdeki 15 yılda döviz kuru değişikliğinden çok da etkilenmeyecek bir yoksulluk sınırı olsun.

Center for Global Development düşünce kuruluşundan Charles Kenny ve Justin Sandefur’un da dikkat çektiği gibi, 2005 dolar hesaplamasıyla günde 1.25 doların veya 2011 dolar hesaplamasıyla günde 1.90 doların altında yaşayan insan sayısı hızla düşüyor. Ancak bu, günde 1.90 doların insan için hala rencide edici derecede düşük bir sınır olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Küre liderlerinin 2030 yılına kadar aşırı yoksulluğu yok etme kararının yaşama geçmesi tamamen olanaksız değil. Fakat bu hiçbir ülke veya liderin tek başına elde edebileceği bir sonuç değil. Sadece imzayı atan dünya ülkelerinin, bu imzaya sadık kalmalarıyla doğacak ‘ortak’ çabayla ulaşılabilecek bir hedef.