Skip to content
Menu

Macron’un kabinesi Merkel’in dilini konuşuyor

AMERİKA BÜLTENİ (28 Mayıs 2017)

Fransa’nın yeni devlet başkanı Emmanuel Macron seçildikten sonra, Amerikan medyasında sık sık, Fransa’nın yeni devlet başkanının ABD’nin yeni devlet başkanından daha iyi İngilizce bildiği şakası yer alıyor. Macron adaylık sürecinden itibaren, Amerikan ve İngiliz haber organlarına akıcı ve düzgün İngilizcesi ile verdiği röportajlarla dikkat çekmişti. Bu durum dil konusunda tutucu Fransa’da özellikle dikkat çekti. Nitekim Macron, 2017 yılı Ocak ayında Berlin’deki Humboldt Üniversitesinde İngilizce bir konuşma yaptığında, rakibi Marine le Pen attığı Twitter’da, Macron’u ‘dilsel vatanseverlikten yoksunluk’ ile itham edecek ve ekleyecekti; “Pauvre France!” (Zavallı Fransa). Le Pen’in yardımcısı Florian Philippot da, ‘’Macron sadece dilimize saygısızlık etmiş olmakla kalmıyor, Fransa’ya inanmadığını da sergilemiş oluyor’’ diye yazacaktı.

Ancak birçoklarına göre ise bu Macron’un aynı zamanda bir dünya vatandaşı olduğunun da göstergesi.  Macron ana dil seviyesindeki İngilizcesinin yanı sıra belli ölçüde Almanca da konuşabiliyor.

Bununla beraber, yabancı dillere hakimiyet, Fransa’nın yeni yönetiminde Macron ile sınırlı bir yetenek değil. Fransa’nın yeni kabinesi farklı yabancı dillere hakimiyetleri ile de dikkat çekiyor. Kabinesinin en az altı üyesinin akıcı şekilde Almanca konuşabilenlerden oluşması ise Avrupa politikası açısından çok daha özel bir anlam ifade ediyor.

Macron’un başbakanlığa atadığı Édouard Philippe, çocukluğu Bonn kentinde geçmiş ve Almancayı ana dili gibi konuşan bir isim. Almancayı ana dil seviyesinde konuşabilen bir diğer isim ise Fransa’nın yeni Savunma Bakanı Sylvie Goulard. İngiliz medyası Goulard’ın İngilizceyi akıcı şekilde konuşabilmesinin, Brexit pazarlıklarında önemli rol oynayacağına dikkat çekse de Avrupa Birliğini yakından takip eden birçok uzmana göre, Goulard’ın Almancası, Macron yönetiminin önceliğini sergilemesi açısından çok daha önemli. Macron’un partisini kurmasına yardım eden eski sosyalist politikacı Richard Ferrand da liseyi Almanya’da okumuş bir isim.

Almancaya hakim bir başka isim Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire da yeni dönemde paris ve Berlin arasındaki yakınlığın bir başka kaynak noktası olacak.

Macron’un dış politika danışmanı olarak seçtiği Philippe Étienne de Almanya ile yakınlığın bir başka ifadesi. 2014 – 2017 yılları arasında Fransa’nın Berlin büyükelçisi olan Étienne, Fransa diplomasisindeki en ‘Almancı’ isimlerden biri olarak biliniyor. Önümüzdeki 5 yılda ise Fransız dış politikasının oluşturulmasından en kritik isimlerden biri olacak. Belgrad büyük elçiliği de yapan Étienne aynı zamanda Rusça’ya da hakim.

Eylül ayındaki Almanya seçimleri, Fransa – Almanya ilişkileri açısından da önemli. Dördüncü kez seçimleri kazanmaya yakın gözüken Merkel’in başbakanlığının devamı halinde, Fransa-Almanya dostluğunun omurgasını oluşturduğu yeni bir Avrupa Birliği oluşacağı değerlendiriliyor. Nitekim Fransa’nın yeni Maliye Bakanı Bruno Le Maire, koltuğuna oturduğu ilk gün, ‘’Güçlü bir Alman-Fransız ilişkisi olmadan Avrupa’da büyük hiçbir iş olmuyor’’ diye konuşacaktı.

AMERİKA BÜLTENİ‘ni Twitter’dan takip edebilirsiniz

İLGİLİ HABERLER

FP: Almanya sessizce, kendi kumandasında bir Avrupa Ordusu kuruyor