CEMAL TUNÇDEMİR
Follow @CemalTdemir
28 Temmuz 2017
Donald Trump, daha başkanlığının yedinci ayında büyük bir tıkanıklık yaşıyor. En büyük seçim vaadi olan Obama’nın Sağlık Sigortası Reformunu, Kongre’de aylardır sayısız girişime rağmen yürürlükten kaldıramadı. Diğer vaadi olan (zengine) vergi kesintisine, kendi yoksul tabanında yaratabileceği sonuçları kestiremediği için cesaret edemiyor. Göçmen karşıtlarını cezbeden Meksika sınırına duvar vaadi, altı ay sonra projesi bile yapılamayacak bir fantezi olarak kalmaya devam ediyor. Yönetim içinde yığınla istifa, beceriksizlik ve fiyasko, Cumhuriyetçilerin ülkeyi yönetme kapasiteleri konusunda büyük şüphe uyandırıyor.
Ve bunlar yetmezmiş gibi, Trump’ın, ailesinin ve yakın seçim ekinin Rusya ile yasalara aykırı ilişkileri iddialarını soruşturan özel yetkili bağımsız savcı Robert Mueller’in soruşturmasını, Trump’ı oldukça zor durumda bırakabilecek noktalara ulaştırdığı yönündeki haberler artıyor. Bunu, Trump’ın son günlerde, büyük tepkileri göze alarak atadığı kendi Adalet Bakanına, soruşturmalara müdahale etmediği için benzeri görülmemiş şekilde Twitter üzerinden kızgınlığını sergilemesi ve istifa etmeye zorlamasından tahmin etmek de zor değil. Damadının ve çocuklarının, ABD’nin etik yasalarını oldukça zorlayan iş ilişkileri konusunda kamuoyuna yansıyan bilgilerin artması, Cumhuriyetçiler arasında bile kafa karışıklığı yaratmaya başladı.
İşte böylesi bir ortamda Trump’ın, ona seçim kazandıran taktiğe, ‘’kültür savaşına’’ dönmekten başka çaresi kalmadı. ABD’de kültür savaşının iki hararetli başlığı ise ‘göçmenler’ ve ‘eşcinseller’.
Salı akşamı, Ohio’da yaptığı konuşmada, son günlerde artan göçmen baskınları dalgasında bütün sınır dışı edilen göçmenleri ‘kriminal suçlular’ ve ‘hayvanlar’ olarak niteledi. Göçmenlerin, genç kızları acı çekmelerini seyretmek için kurşunla öldürmediğini, bıçakla keserek öldürdüğünü detaylı şekilde tasvir etti ve bunlar acıma yok diyerek kendisini dinleyen göçmen karşıtı muhafazakar beyazlardan büyük alkış aldı.
Çarşamba sabahı ise, ‘’Trans bireylerin ABD ordusuna alınmasını yasakladığını’’ duyuran bir Tweet atarak gündemi tamamen kendi istediği yönde dağıtmayı başardı. Trump’ın parasal ilişki ağını ve hukuk dışı işlemlerini konuşan medya ve muhalif kesimler bir anda, Amerikan genel toplumunda Trump açısından çok da sorun oluşturmayacak aksine Trump’ın tabanında kendisine bağlılığı keskinleştirecek ‘’halen orduda görev yapan 20 bine yakın trans Amerikalının ordudan atılması ayrımcılığını’’ tartışmaya başladı.
Trump’ın bu kararının ordunun ihtiyaçları, düzeni, ekonomik yükü ile ilgili olmadığı aşikar. Çünkü, Trump her ne kadar Tweetinde ‘generallerimle de görüştükten sonra’’ dese de, kimse bu generallerin kim olduğunu bilmiyor. Savunma Bakanı Jim Mattis tatildeydi. Ne Pentagon’un ne de ordu komutanlıklarının konudan Çarşamba sabahına kadar haberi yoktu ve bütün kurumlar hazırlıksız yakalandı. Nitekim ABD Genelkurmay başkanı, Cuma günü yaptığı bütün ordu birliklerine gönderdiği talimatta, ‘’Kendilerine savunma bakanından resmi bir yazı gelmeyinceye kadar mevcut uygulamayı aynen sürdürüleceği’’ uyarısı yaptı. Trump, tıpkı seçimden önce gay ve translara ‘’başkan olunca haklarınızı savunacağım’’ vaadinde bulunduğu gibi, ‘’generallerimle konuştum’’ derken de açık ki yalan konuşuyordu.
Trump’ın adalet bakanlığı da aynı gün, ABD Temyiz Mahkemesine gönderdiği yazı ile, Amerikan devlet kurumlarının, yurttaşlar arasında ‘ırk, renk, cinsiyet, din ve etnik kimlik ayrımı yapmasını yasaklayan’ 1964 tarihli Sivil Haklar Yasasının, ‘gay ve lezbiyenleri içermediğini, dolayısıyla gay ve lezbiyenlere karşı uygulamaların ayrımcılık yasağına konu olmayacağını’ savundu. Tartışmayı daha da alevlendirdi.
New Yorker dergisinden David Remnick, ‘’Trump’ın tweetleri, skandalları üzerindeki dikkatleri dağıtmaya yönelik olduğu çok açık’’ yorumu yaparak, Trump’ın ‘kültür savaşı’nı yükseltme stratejisine dikkat çekiyor. Bu stratejiyi aslında Trump’a yakın isimler de doğruladı. Gazeteci Jonathan Swan, görüştüğü Trump’a çok yakın bir yetkilinin kendisine, Trump’ın bu hamlesiyle, Ohio, Michigan, Wisconsin gibi eyaletlerde, Demokratları, trans tartışmasını sahiplenmeye mecbur edeceğini ve bunun da yaklaşan Kongre seçimlerinde onları, bu eyaletlerde önceliği ekonomi olan seçmen kitlesine yabancılaştıracağını hesapladıklarını itiraf ettiğini aktardı.
Trump, ABD’de politik tartışmayı bir demokrasi, hukuk ve ekonomi tartışması olmaktan çıkarıp bir kimlik ve yaşam tarzı tartışmasına dönüştürme stratejisi izliyor. Muhaliflerini, kendisine zarar vermeyecek konularla meşgul ettiğini düşünüyor. Kısa vadede Kongre’deki aşırı sağcı bloku bütçe oylamaları öncesi ateşliyor. En büyük hedefi ise 2018 Kongre seçimi. Özellikle de Midwest bölgesinden yeniden seçime girme sırası gelen bazı Demokrat senatörlerin koltukları… Trump, kültür savaşı ile Midwest eyaletlerindeki bu Demokrat senatör koltuklarını kazanacağını hesaplıyor. 2018 seçiminde 10 Demokrat senatörün koltuğu seçime konu olacak ve bu 10 senatör de, anketlere göre trans haklarına karşıtlığın fazla olduğu, çoğunlukla beyaz Hristiyanlardan oluşan eyaletler. Örneğin, 2012’de, Amerikan tarihinde senatörlüğe seçilen ilk açıktan gay olan Wisconsin Senatörü Tammy Baldwin de 2018’de yeniden seçilme mücadelesi verecek isimlerden biri. Baldwin, 2016 başkanlık seçiminde Trump’ın kazandığı eyaletinde, ironik olarak 2012’de ilk seçildiğinden farklı olarak bu kez gay hakları üzerinden bir tartışmanın ortasında bulacak kendisini.
Trump’ın bu 10 Demokrat senatöre karşı aday olacak Cumhuriyetçi adayların belirlenmesinde en etkili figür olacağı açık. Böylece Trump, Senato’da John McCain gibi hazzetmediği birkaç Cumhuriyetçi senatöre mahkum olmaktan da kurtulmak istiyor.
Peki Demokratlar kendi tabanlarında etkili olan gay, siyah ve Hispanik göçmen hakları aktivistleri ve onların eşitlik ve yaşam tarzı talepleri ile bu eyaletlerdeki kamuoyunun öncelikleri arasındaki dengeyi nasıl kuracak?
Demokrat Partinin, 2018 seçiminde Trump’a ve Cumhuriyetçilere karşı ajandalarını içeren ve bu hafta açıkladığı ‘’Better Deal (Daha İyi Bir Sözleşme)’’ adlı metin aslında Demokratlar açısından bu sorunun yanıtını veriyordu. Sözleşme metni, asgari ücretin yükseltileceği, ticari tekellerin dağıtılacağı, çalışan haklarının güçlendirileceği gibi çok önemli yığınla ekonomik vaadi içeriyor, siyahların, gaylerin sorunlarına atıfta bulunan özel bir bölüm içermiyordu. Ve bu nedenle de sol ve liberal çevrelerden yoğun eleştiri de gördü. ‘’Better Deal’’ sözleşmesinin Demokrat Partide estirdiği hava iki gün sürdü. Trump attığı iki Tweet ile Demokratları yeniden kimlik politikalarına ve kültür savaşına çekmeyi başardı.
Peki Trump’ın bu stratejisi işe yarayacak mı?
Bazı analistlere göre eğer ‘’Demokratlar bu tuzağa düşer ise evet’’. Onlara göre, Demokratlar, LGBT toplumuna tam destek vermeli ve haklarını savunmalarına yardımcı olmalı. Ancak bu konuyu politikanın ana tartışmasına dönüştürmemeli. Demokratlar Trump’ı hedef almalı, seçmen kitlesini değil. Kültür Savaşı, sadece Trump’ı değil kaçınılmaz şekilde Trump’ın kitlesini de hedef yapar ve Trump’ın istediği de bu.
Bazı analistlere göre ise ‘bu kez hayır’. Gazeteci Joel Mathis’e göre Demokratlar için, bu konuda sessiz kalmak yerine çok daha güçlü şekilde bu eşitliği, hakları ve adaleti savunmak çok daha akıllıca olacak. ‘’Bu, George W. Bush’un gay evliliğine karşı değişiklik teklif ederek ülkeyi kültür savaşında kutuplaştırmayı başardığı ve bu strateji ile seçimi kazandığı 2004 yılı değil. Aradan geçen 13 yılda gaylerin haklarının toplumdaki kabul oranı oldukça arttı. Anketler Amerikalıların çoğunun translığın bir ‘tercih’ veya ‘bir hastalık’ olduğuna inanmadığını ortaya koyuyor. Eğer tarihin akışı bir ölçüyse, Trump’ın bu girişimi ona kısa vadede tabanında kendisine karşı bir bağlılık yaratacak ancak önümüzdeki yıllarda işlevsiz kalacak bir strateji’’.
Nitekim Trump’ın Tweet’lerine Cumhuriyetçi Partiden de önemli itirazlar yükseliyor. Eski bir asker olan Vietnam savaşında 5 yıl esir kalmış, aynı zamanda partinin 2008 başkan adayı da olan Arizona Senatörü John McCain, Trump’ın kararını eleştirenlerin başında geldi. North Carolina Senatörü Thom Tillis de McCain’in eleştirilerine katıldığını açıkladı. Iowa Senatörü Joni Ernst ile Colorado Senatörü Cory Gardner da, ‘’isteyen her Amerikan vatandaşının orduda görev yapabilmesi gerektiğini’’ savunarak Trump’ın kararına karşı çıktılar. En dikkat çekici olanı ise gay hakları konusundaki karara eleştiren Cumhuriyetçilere en muhafazakar eyaletler arasında olan, Alabama senatörü Richard Shelby ve Utah senatöür Orrin Hatch gibi isimlerin de katılması oldu.
Kültür Savaşı yanlısı Demokratlar, gay haklarını savunmanın, Michigan, Ohio, Wisconsin gibi eyaletlerde artık aleyhlerine olmayacağına inanıyorlar. Demokrat stratejist Ron Klain, CNN’e yaptığı açıklamada, ‘’Demokratların, aynı anda hem adil hem de müreffeh bir toplum için mücadele edebileceklerini göstermeye ihtiyaçları var. Bunu yapabilirler çünkü Trump’ın bu iki alanda da vaat ettiği bir şey yok’’ diyor. Politico’dan Bill Scher da, ‘’Demokratların kültür savaşından kaçınmasının mümkün olmadığını’’ savunduğu yazısında, Demokratların aynı anda hem kültürel çoğulculuğu hem de ekonomik hakları savunarak bir koalisyon kurabileceğini ve Trump’ın sadık ama oldukça sınırlı bir tabana hapsedileceği düşüncesini dile getiriyor.
Trump’ın, Demokratları bir iç çatışmaya da süreklemeyi hedefleyen kültür savaşı stratejisi, bu açıdan ise şimdilik tam ters etki yapmış görünüyor. Trump hamlesiyle, Demokratları, çok kültürlülük, özgürlük ve eşitliği savunan parti olmaya mecbur etti ve parti içinde ‘’LGBT haklarını savunmanın kendilerini muhafazakar seçmene yabancılaştırıp yabancılaştırmadığı tartışmasını’’ şimdilik durdurdu.
Kimlik politikaları, konuşulmasalar bile etki doğurmaya devam ediyor ve edecek. Kültür Savaşı yanlısı Demokratlara göre, ‘’Cumhuriyetçi tabanın önemli bir kısmının, ekonomik ve politik konulara hiçbir duyarlılığı kalmamış durumda. Daha çok Trump’ın yürüttüğü sirk gösterisine güdümlü hale gelmişler’’. Ekonomiyi ve dış politikayı vs uzun uzun anlatarak ikna edilmesi olanaksız bir seçmen kitlesi söz konusu onlara göre.
Gayler, siyahlar ve göçmenler hakkında hiç konuşmasalar bile, beyaz muhafazakar seçmen kitlesinde, ‘’LGBT hakları savunucusu, siyahların ve Hispaniklerin koruyucusu oldukları’’ algısını değiştiremeyeceklerini gören Demokratlar işte bu nedenle, ‘kültür savaşı ise kültür savaşı, hazırız’ diye meydan okuyorlar. Nitekim Demokratların önde gelen bir çok ismi, Trump’ın trans yasağına karşı tam kadro atağa geçmekten çekinmediler.
Kültür Savaşı, Trump’ın tek ve son sığınağı. Entelektüel kifayetsizliği, etik yoksunluğu, psikopatik kişiliği ve otoriter eğilimleri ile Donald Trump’ın, ‘kültür savaşı’ dışında her hangi bir politik mücadeleyi kazanma şansı yok. Fakat bu kez kazanacağı da kesin değil. Demokratların Trump’a tek güçlü olduğu kulvarda meydan okuyup mücadeleyi bu alana çekmesi de onlar açısından politik bir risk. Bu şartlarda en net görünen şey ise şu:
2018 Kongre seçimi de 2016 başkanlık seçimi gibi, politik değil, kültürel bir seçim olacak.
CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz