AMERİKA BÜLTENİ (24 Ocak 2019)
Son birkaç yıldır dünyanın en büyük ekonomik ve insani krizine sahne olan Venezuela, bu kez örneği az görülecek bir politik krizle dünya gündeminde. Bir çok uluslararası gözlemciye göre ‘ülkedeki son seçim’ olarak nitelenen 2015 Aralık ayı seçimi ile başlayan politik kriz, 23 Ocak günü itibarı ile yeni bir aşamaya yükseldi. Venezuela’nın artık hem ülkede hem de dünyada kimin hangi açıdan baktığına bağlı olarak iki adet devlet başkanı var.
Peki Venezuela’daki bu politik kaosa nasıl gelindi? İşte yeni başlayanlar için bir kronoloji:
6 Aralık 2015 seçimi
2015 Aralık ayında yapılan genel seçim bir dönüm noktası oldu. 6 Aralık 2015 günü yapılan seçimde muhalefet ittifakı 167 sandalyeli Meclisin 112 sandalyesini kazandı. İktidardaki Birleşik Sosyalist Partinin en ağır seçim yenilgisi bu oldu. 17 yıl aradan sonra artık yasama erki muhalefetin elindeydi. Hem de başkanın veto yetkisini aşabilecek süper çoğunluğa sahip olarak.
Maduro’nun bu yenilgiye ilk tepkisi, seçimden birkaç gün sonra, yeni Meclisinin bir ‘burjuva meclisi’ olduğunu ilan ederek, ‘tabandan gelen bir yasama organı’ gibi olacak bir ‘Halk Meclisi’ kuracağını açıklaması oldu. Ancak bundan daha radikal bir adım daha atıldı.
Aralık 2015- Yüksek Mahkeme’nin rejim mahkemesine dönüştürülmesi
Seçimde ağır hezimete uğrayan ve görev süresi dolan iktidar çoğunluklu Meclis, muhalefet çoğunluklu yeni Meclis’in göreve başlamasına günler kala teamüllere aykırı olarak olağanüstü toplanıp, Venezuela Yüksek Mahkemesine, tamamı Maduro’ya sadık isimlerden oluşan 13 yeni üye atadı. Böylece, Muhalefetin çoğunlukta olduğu Meclisin Yüksek Mahkeme’ye üye ataması engellendi.
Maduro’ya sadık isimlerin Yüksek Mahkeme üyesi yapılmasından sonra toplanan Yüksek Mahkeme’nin ilk kararı, 6 Aralık 2015 seçiminde 4 milletvekilinin usulsüz seçildiğine karar vermek oldu. Dört milletvekilinin milletvekilliğini düşüren mahkeme böylece muhalefetin Meclis’teki ‘süper çoğunluğu’nu (üçte iki) sona erdirdi.
Yüksek Mahkeme bundan sonra art arda aldığı kararlar ile Meclis’in yetkilerini tırpanlarken Maduro’nun yetkilerini şişirdikçe şişirdi. Meclisin çıkardığı neredeyse her yasa, Yüksek Mahkemede iptal edildi.
2016 Maduro’nun erken seçim referandumu
Venezuela muhalefeti 2016’da bir erken seçim kararı için referandum yapılması için yasalara uygun şekilde imza toplamaya başladı. Referandum için yeterli imzaya ulaşılınca 2 Mayıs 2016’da Yüksek Seçim Kuruluna başvuru yapıldı. Maduro’nun destekçilerinin çoğunlukta olduğu Yüksek Seçim Kurulu yasal başvuruya rağmen karar verme sürecini aylarca uzattı. 21 Ekim 2016 günü de seçmen listelerinde usulsüzlükler olduğu iddiasıyla referandumu askıya aldı. Bu karar, uluslararası toplumun, Maduro’nun ülkeyi artık bir diktatör olarak yönetme tercihinde bulunduğu yorumlarını ilk kez yaptığı bir başka dönüm noktası oldu.
Referandumun iptalinden sonra Venezuela genelinde dev kitlesel protestolar oldu. Muhalefet Maduro’ya erken seçim kararı alması için 3 Kasım’a kadar süre verdi. Miranda Valisi Henrique Capriles, ‘’Miraflores Sarayındaki korkağa söylüyorum. 3 Kasım’a kadar vaktin var, yoksa Venezuela halkı sarayına geliyor’’ açıklaması yaptı. Ancak Vatikan’ın devreye girmesi üzerine Parlamento başkanı ve muhalefet bloğunun lideri Henry Ramos Allup 3 Kasım yürüyüşünü iptal etti ve Papa’nın arabuluculuğunda taraflar müzakereye başladı. Maduro erken seçime yanaşmayınca, 7 Kasım günü müzakere süreci askıya alındı ve iki ay sonra Vatikan arabuluculuktan çekildiğini açıkladı.
Mart 2017 – Yüksek Mahkemenin Meclis’in yetkilerini iptal etmesi
29 Mart 2017 günü Yüksek Mahkeme, Venezuela Millet Meclisinin yasama yetkilerini kendi üzerine aldığını belirterek Parlamentonun yetkilerini ortadan kaldırdı. Böylece Yüksek Mahkeme ülkenin kanun yapıcısı haline getirildi. Aynı mahkeme kararında milletvekillerinin dokunulmazlığı da kaldırıldı. Böylece çoğunluğu muhaliflerden oluşan parlamentonun üyelerinin rejimin denetimindeki polis ve yargı sistemine karşı hiçbir zırhı kalmadı.
Bu karar, uluslararası toplumda oluşan tepkiden de öte Venezuela’nın geleneksel müttefiklerinin bile eleştirilerine neden oldu. Dahası, Chavez döneminden beri kabinede olan rejimin güçlü ismi Adalet Bakanı Luisa Ortega Díaz, Yüksek Mahkemenin kararının 1999 Anayasasına aykırı olduğu ve anayasal düzeni yok edici nitelikte olduğu şeklinde beklenmedik bir çıkışta bulundu. Rejim içi bir çatırdama belirtisi üzerine Yüksek Mahkeme 1 Nisan 2017 günü Meclis’in yasama yetkisini iade eden yeni bir karar aldı. Muhalefet bütün bu kararların yargının artık tamamen Maduro’nun kontrolünde olduğunun göstergesi olduğu gerekçesiyle Venezuela halkını sokağa çağırdı. Nisan ayı boyunca devam eden gösterilerde 29 kişi, polis ve Maduro yanlısı paramiliter milislerce öldürüldü binlerce kişi gözaltına alındı.
1 Mayıs 2017 – Rejimin kendisine yeni bir Meclis kurma kararı
1 Mayıs 2017 günü Nicolas Maduro, Venezuela’da Hugo Chavez’in yaptığı 1999 Anayasının değiştirip yeni bir anayasa yapmakla görevli olacağını belirttiği bir Anayasa Meclisi oluşturulmasına karar verdiğini açıkladı. Muhalefet ise Anayasa Meclisinin, Maduro’nun iddia ettiği gibi tek görevinin Anayasa yazmak olmayacağını aksine ülkenin Milli Meclisinin yerini alması için oluşturulduğunu iddia etti.
Bu meclisin üçte ikisi doğrudan halk oyu ile değil, Maduro’ya sadık sendikalar ve sivil organizasyonlarca seçilecekti. Halk oyu ile sadece üçte biri belirlenecekti. Halk oyuna dayanmayan bir meclis oluşturulması ısrarı rejim içinde de rahatsızlıklar yaratsa da Yüksek Seçim Kurulu yine Maduro’nun isteğine uyarak 10 Temmuz 2017’de Anayasa Meclisi üyelerinin belirlenmesine karar verdi.
Bu karar ülkedeki tansiyonu daha yükseltti. Protestolar ülkenin her yerine yayıldı. Rejim de gösterileri bastırmak üzere 920 yeni askeri tabur oluşturdu. Ayrıca 200 bin rejim yanlısından oluşan para-militer bir güç organize edildi. Kendisine ‘kolektif’ diyen bu sivil kişiler çoğu yerde protestoculara silahlı müdahalede bulundu.
Anayasa Meclisini, Chavez’in devriminden sapma gören Luisa Ortega Díaz görevinden alındı ve hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Diaz ve kocası Ağustos ayında bir sürat botu ile Kolombiya’ya kaçmak zorunda kaldılar. Maduro’nun oğlunun da yer aldığı Anayasa Meclisi, önce 8 Ağustos’ta ülkenin en üst yasama erki olduğunu açıkladı ve 18 Ağustos’ta da olağanüstü süreci gerekçe göstererek ülkenin Milli Meclisinin yasama yetkisini kendi üzerine aldı. Ve art arda yasalar çıkarmaya başladı.
Anayasa Meclisi, Kasım ayında, ‘ülkede, hoşgörü, eşitlik, barış ve huzuru teşvik için’ aldığını söylediği karar ile geleneksel veya sosyal medyadan, devletin resmi açıklamalarına aykırı paylaşım yapacaklara 20 yıla kadar hapis cezası öngören bir yasa çıkardı. Venezuela’daki protestoların haberlerini yayınlayan bütün uluslararası yayın kurumlarının Venezuela’da izlenmesi de yasaklandı.
Hukukun işletilmesinde temel usul şartları bile artık uygulanmamaya başlandı. Örneğin Irribaren belediye başkanı Alfredo Ramos, gıyabında suçlanarak sadece birkaç saat süren bir yargılama sonunda 15 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ramos, yargılandığını ve hapse mahkum olduğunu mahkemenin attığı Tweet ile öğrendi. Tweet’i okurken ofisini basan silahlı maskeli kişilerce bilinmeyen bir yere götürüldü ve 26 gün ailesi ondan hiçbir haber alamadı. Bir çok muhalif belediye başkanı çareyi ülkeden kaçmakta buldu.
İki yılı aşkın süredir her türlü seçim kararından kaçınan Maduro, devletin yürütme, yargı ve yasama fonksiyonlarının tek otoritesi haline gelmesinden sonra art arda seçim kararları almaya başladı. Maduro Kasım ayında yaptığı bir açıklamada, muhalif adayların kazansalar bile, Milli Meclise değil sadece Anayasa Meclisine bağlı kalırlarsa görevde kalabileceklerini aksi taktirde görevden alınacaklarını duyurdu.
Aralık 2017- Maduro’nun yüzde 90’lık seçim zaferi
Bu şartlarda gidilen 2017 Aralık ayında yapılan yerel seçimlerde 335 belediyeden 308’ini iktidardaki Sosyalist Birlik Partisi kazandı. Bu 308 yer arasında, başkent Caracas da dahil olmak üzere 23 eyaletten 21’inin başkenti ile, 42 büyük şehirden 41’i de vardı. Venezuela’da toplam seçmenlerin muhalefete göre yüzde 20’si, rejimin kontrolündeki Yüksek Seçim Kuruluna göre ise yüzde 47’si sandık başına gitmişti.
Vatana Bağlılık Karnesi
Maduro rejimi, 2017’de ‘Carnet de la Patria (Vatan Karnesi)’ denilen yeni bir kimlik kartını yürürlüğe soktu. Bu yeni kimlik kartı, gıda kuponu, maaşının hesabına yatırılması, konut, ilaç, sağlık ve hatta çocuklarına oyuncak gibi bütün sosyal yardımları, ‘devlete sadakat’ karşılığında garanti ediyor. Örneğin, kart sahibinin protestolara katılımı, siyasi eğilimi, üyesi olduğu parti gibi bilgiler de bu yüksek teknolojili kartın hafızasında devletin veri merkezine giriyor. Örneğin 2017 Aralık seçiminde, hemen sandık başlarına yasa dışı şekilde masa kuran iktidar partisi temsilcilerince oy kullanan her seçmenin kartlarındaki QR kodları makinelere okutuldu ve oy kullandıkları resmi kayıtlara geçirildi. Yine yoksul bölgelerde hemen sandık başlarında bu kart sahiplerinden başvuranlara, ‘arepa(Venezuela ekmeği)’ veya 500 bin ‘bolivar’lık Noel yardımı dağıtımı yapıldı. Muhalefet bu kartın sahiplerine, bir yerine üç kez oy verebilme olanağı yarattığını da iddia ediyor.
20 Mayıs 2018 – Venezuela devlet başkanlığı seçimi
Ülkenin bütün kurumları üzerinde mutlak otoritesini kuran Maduro, iki yıldır ertelediği devlet başkanlığı seçimini nihayet yapmaya karar verdi. Maduro, 11 aralık 2017 günü, birçok muhalif partinin devlet başkanlığı seçimine katılmasını yasakladığını ilan etti. Başta Halk İradesi Partisi lideri Leopoldo López olmak üzere seçimde ciddi rakip olabilecek muhalif isimlerin tamamı tutuklandı. Kalanların önemli kısmı ise Yüksek Seçim Kurulunun koyduğu engeller nedeniyle adaylık başvurusu bile yapamadı. Yüksek Mahkeme de bazı önde gelen muhalif partilerin oy pusulasında yer almasını engelledi. Seçime iki zayıf muhalif aday Henri Falcón ve Javier Bertucci’nin girmesine izin verildi. Onlarda seçim kampanyaları boyunca bir çok kez ‘kolektif’ milislerin fiziki saldırılarına uğradı.
Oy verme makinelerini üreten ve Bolivaryan rejimin bir çok seçiminin elektronik altyapısını kuran Venezuela şirketi Smartmatic, Mart ayında yaptığı bir açıklamayla, seçimde makinelerin dürüst çalışacağını garanti edemeyeceklerini açıklayarak artık Venezuela’da faaliyet yapmayacağını duyurdu. Birleşmiş Milletler, uluslararası saygın kurumlar ve demokratik ülkelerin hiçbiri seçime gözlemci göndermedi. Seçimin gözlemcileri sadece Maduro’nun müttefikleri oldu.
20 mayıs 2018 günü yapılan seçimi muhalefet boykot etti. Venezuela demokratik tarihinin en düşük katılımlı seçimi oldu. Seçmenlerin sadece yüzde 32’si sandığa gitti. Venezuela Yüksek Seçim Kuruluna göre ise katılım yüzde 46 oldu. Maduro bu oyların yüzde 67’sini alarak ikinci kez 6 yıllığına devlet başkanı seçildi.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, ABD, Kanada, Latin Amerika ülkelerinin önemli bir kısmı seçimin meşruiyetini tanımadı. Muhalefetin denetimindeki Venezuela Milli Meclisi, bunun meşru ve anayasal bir seçim olmadığını ve Maduro’nun devlet başkanlığının bitmesinden sonra 10 Ocak 2019’da başlayacak ikinci dönemdeki her gününde ‘devlet başkanlığı yetkilerini zorla gaspetmiş’ kişi olacağını ilan etti.
5 Ocak 2019 – Millet Meclisine yeni başkan seçilmesi
Muhalefetin çoğunluğunu oluşturduğu Venezuela Millet Meclisi, 5 Ocak 2019 günü kendisine yani bir parlamento başkanı seçti. Sosyalist çizgideki muhalefet partisi Halkın İradesi’nin Vargas milletvekili olan 35 yaşındaki Juan Guaidó, parlamentonun yeni başkanı olarak seçildi. Yolsuzluk karşıtı aktif bir sosyalist politikacı olan Guaidó, 2017’deki bir protesto gösterisinde polisin sıktığı plastik mermi ile boğazından yaralanmıştı.
Guaidó, Maduro’nun 10 Ocak’ta başlayacak ikinci döneminin gayrimeşru olduğunu ve devlet başkanlığını gasp etmesi halinde bir aksiyon planını yaşama geçireceklerini açıkladı.
Maduro’ya çok yakın bir isim olan Yüksek Mahkeme yargıcı Christian Zerpa, 7 Ocak günü Venezuela’dan kaçtı. Zerpa, Maduro’nun ‘gayrimeşru ve yasal olarak devlet başkanlığına ehliyeti olmadığı’ açıklaması yaptı.
Meclis başkanı Guaidó, 13 Ocak günü bir etkinliğe katılmak için La Guaria’ya seyahat halindeyken Venezuela istihbarat örgütü personelince makam arabası durdurularak gözaltına alındı. Tepkiler üzerine 45 dakika sonra serbest bırakıldı. Meclis Başkanını gözaltına alan 12 istihbarat soruşturma başlatıldığı açıklandı.
Amerika Organizasyonunun Maduro’yu gayrimeşru ilan etmesi
Maduro’nun 10 Ocak’ta yemin etmesinin hemen ardından Amerika Kıtası Devletleri Organizasyonu, Maduro’nun devlet başkanlığının gayrimeşru olduğunu ve ülkenin derhal adil bir erken seçime gitmesi isteğinde bulunan bir karar tasarısını kabul etti.
Venezuela Meclisi 15 Ocak günü, onlarca ülkeye Maduro yönetiminin bu ülkelerdeki banka hesaplarını dondurması talebi içeren bir yasayı kabul etti. Bu gelişmeden sonra birçok Latin Amerika ülkesi Maduro’ya derhal devlet başkanlığı yetkilerini Meclis’e devretmesini ve ülkenin meşru bir devlet başkanlığı seçimine götürülmesi çağrısı yaptı.
23 Ocak 2019 – İki devlet başkanlı ülke
Venezuela Millet Meclisi, Venezuela’nın 10 Ocak gününden beri yasal bir devlet başkanı bulunmadığı gerekçesiyle, Venezuela Anayasının 333’ncü maddesi uyarınca Parlamento başkanının, yeni devlet başkanı seçilinceye kadar geçici devlet başkanı olduğunu ilan etti. Parlamento Başkanı Juan Guaidó da, 1958 yılında diktatör Marcos Pérez Jiménez’in yıkılışının yıldönümü olan 23 Ocak günü Caracas’ta yemin ederek kendisini ülkenin geçici devlet başkanı olarak ilan etti.
Aynı gün, ABD, Kanada, Arjantin, Brezilya, Ekvador, Peru, Şili, Paraguay, Kosa Rika, Panama, Honduras, Guatemala, Panama, Dominik Cumhuriyeti ve Haiti, Juan Guaidó’yu meşru geçici devlet başkanı olarak tanıdıklarını açıkladılar.
Rusya, Çin, Küba, Bolivya ve Türkiye ise Nicolas Maduro’yu meşru devlet başkanı olarak gördüklerini gösterdiler.
Venezuela’da yapılan bağımsız anketler halkın büyük bölümünün Millet Meclisinin kararını desteklediğini gösteriyor. Muhalefetin 23 Ocak gösterilerine ülke çapında milyonlarca Venezuelalı katıldı. Maduro’nun devlet imkanlarının kullanılamayacağı ve bağımsız organlarca denetlenecek adil bir seçime yanaşmamasının temel nedeni bu.
Maduro yaptığı açıklamada, ülkesinin, ‘’ABD ve müttefiklerinin öncülüğünde emperyalist bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu ve bu saldırının Venezuela’yı üçüncü dünya savaşının tam ortasına yerleştirdiğini’’ savundu. Vatan hainlerinin ve emperyalizm işbirlikçilerinin gereken yanıtı göreceklerini söyledi.
Juan Guaidó ise 23 Ocak günü meydan okumaya devam etti; ‘’Bu da bizim yanıtımız. Sokaklardayız, sokaklarda kalacağız. Korkmuyoruz artık’’.
Bir çok Venezuela gözlemcisine göre, Millet Meclisinin kararlarını uygulayabileceği hiçbir yaptırım gücü kalmadığı için, Guaido’nun mevcut tabloda tek başarı şansı, ordunun da onun geçici başkanlığını tanıması. Aksi taktirde sonu ya hapishane veya sürgün olacak. Ancak aynı analistlere göre, yine mevcut tabloda Maduro rejimi de sürdürülebilir bir rejim değil. Yarını belirsiz iki devlet başkanına sahip, sosyal ve politik olarak ikiye bölünmüş Venezuela’nın yıllar içinde göz göre göre sürüklendiği bu krizden nasıl çıkabileceği hakkında ise kimsenin net bir fikri yok..
AMERİKA BÜLTENİ‘ni Twitter‘dan ve Facebook‘tan takip edebilirsiniz