Dünyanın bütün işsiz gazetecileri..!
CEMAL TUNÇDEMİR
Follow @CemalTdemir
25 Ocak 2015
1841 yılında yayına başladıktan sonra 10 yılda New York’un (ve dünyanın) en yüksek tirajlı gazetesi haline gelen New York Tribune gazetesini 21 Ekim 1851 günü eline alan okurları değişikliği hemen farketti. Hergün 8 sayfa çıkan gazete 12 sayfaydı. Gazetenin imzasız (büyük olasılıkla Charles Dana tarafından yazılmıştı) başyazısı, bu önemli değişikliğin gerekçesini açıklıyordu. ‘’Reklama yer ayırmak için değil, bazı yabancı ülke gazetecilerinin dikkate değer yazılarına yer ayırmak’’ için gazete sayfa sayısını artırmıştı. ‘’Bunlardan biri Türklerle beraber yaşayan ve onların ev ve sosyal hayat halleri hakkındaki gözlemlerini yazan Madame Belgioioso’’ diye belirten başyazı şöyle devam ediyordu: ‘’Diğeri ise, görüşlerine, politik ve sosyal felsefe alanındaki eleştiriler ne olursa olsun, Almanya’nın ürettiği en açık ve etkili kalemlerden biri’’.
‘’Kim bu açık ve etkili Alman kalem’’ diye merak edip sayfaları karıştıran okurlar, iç sayfada denk gelecekleri, ‘’Devrim ve Karşı Devrim’’ başlıklı uzun makalenin üstünde şu imzayı gördüler: Karl Marx.
1851 yılında kendisine Avrupa haberlerini yazacak bir temsilci arayan New York Tribune gazetesi, o sıralar Londra’da yaşayan Karl Marx’a ulaşmıştı. Köln’de çıkardığı gazete Prusya yönetimince kapatılıp kendi ülkesinden sınır dışı edilince Paris’e yerleşmişti Marx. Burada 30 yaşındayken 1848 devrimi ortamında Komünist Manifesto’yu yazmıştı. ‘Yıkıcı’ görülerek Fransa’dan da çıkarılınca 31 yaşında Londra’ya yerleşmişti. Burada önce bir başka sol gazete çıkarmayı denedi. Elindeki son parayı da bu başarısız girişime harcayınca, Soho’da iki odalı bir barakada eşi ve küçük çocuklarıyla beş parasız ve işsiz kalmıştı. Yaklaşık 1 yıldır gelir getiren bir işi yoktu. Hayatının en sefalet dolu günlerini yaşıyordu. O günlerde tek para kaynağı ise 7 yıl önce Paris’te tanıştığı meslektaşı, yazılarının ve davasının ortağı Friedrich Engels’ti. Engels de, varlıklı ailesinden ediniyordu parayı. İşte Marx, bu ortamda New York Tribune’in Avrupa muhabiri olarak çalışmayı kabul etti. Bu maaşlı bir iş değildi. Gazete, Marx’a, yayınladığı haber veya makalesi başına sadece 5 dolar telif ücreti ödeyecekti. Ama o zor şartlarda Marx’ın başka bir seçeneği yoktu.
New York Tribune, 19’ncu yüzyıl Amerikan gazeteciliğinin en önde gelen isimlerinden biri olan Horace Greeley tarafından 10 yıl önce 1841’de kurulmuştu. Sonradan Cumhuriyetçi Parti’ye dönüşecek Amerikan Whig hareketininin gayrı resmi yayın organı gibi görülüyordu. Marx’ın gazeteden iş almasında asıl irtibatı ise gazetenin, Köln’deki yıllarında tanıştığı editörü Charles Dana’ydı. Amerikan gazeteciliğinin bir başka efsane adı olan Dana, 1968’de Tribune’den ayrılarak New York Sun gazetesini kuracaktı.
New York Daily Tribune gazetesini Marx için cazip hale getiren birkaç faktör daha vardı; Tribune sadece 2 cent fiyatı ile Yeni Dünya’daki en ucuz gazeteydi. Ve bu fiyatı sebebiyle, New York’ta geniş işçi yığınlarına ulaşıyordu. Günlük 200 bin baskısıyla o günlerde Amerika’nın ve dünyanın en yüksek tirajlı gazetesiydi. Yayın politikasının zaman zaman Fourierist çizgide sosyalist tonlara kaydığı bile oluyordu. Gazete kölelik karşıtıydı. Kadınlara oy hakkından yanaydı. Gazetenin okurları, Amerikalı işçilerin ilerici kesiminden oluşuyordu daha çok.
Marx’ın ilk yazısı, gazetenin desteklediği Whig hareketinin eyalet kongresi toplantısına denk geldi. Greeley, New York’ta kirli parayla mafyatik bir yönetim kurmuş Demokrat Partili Tammany grubuna sert muhalefetiyle dikkat çekiyor ve onların muhalifi Whig’lere destek veriyordu. Ancak onlar bile, gazetenin yeni Alman yazarının, ‘burjuva’, ‘proleterya’ gibi yabancısı oldukları kelimelerle dolu yazısını ilk başta yadırgadılar. Horace Greeley’nin 1950 yılında biyografisini yazan tarihçi William Harlan Hale’ın aktardığına göre Greeley’nin yakın arkadaşı Whig poltikacısı Beman Brockway, ‘’Bu adam, çok ama çok derine inmiş. Kim bu?’’ diye sormuş o gün kendisine. Marx, sonraki hafta Avrupa’da dolaşan devrim hayaletini analiz etmeye devam etti. İngilizcesi iyi olmadığı için ilk yazılarında Engels’in büyük yardımı oldu. Ancak İngilizcesi yetkinleştikçe daha çok kendisi yazmaya başladı.
10 yıl boyunca Soho’daki tavanarası çalışma odasından, Avrupa ve Asya’daki bütün gelişmeleri izledi. Hazırladığı, haberleri, yabancı gazete özetlerini, polemikleri ve geleceğe dönük kehanetlerini, bazen haftada bir, çoğunlukla haftada iki kez, karşılığında kazanacağı 5 doların beklentisiyle New York’a gidecek ilk gemiye yetiştirmeye çalıştı.
Ancak Marx’ın hevesi kısa sürdü. Yaklaşık 1 yıl sonra Engels’a şöyle yakınacaktı:
”Ürettiğimiz her şey boşa gidiyor ve hiç görünmüyor. Bağımsızlık söz konusu değil. Eğer benim gibi, geçimin ordan gelecek maaşa bağlıysa, gazeteye ve kitlesine bağlısın.”
Marx’ın Engels’e gazeteden yakınması sonraki yıllar boyunca artarak sürdü. En çok da ücretten şikayetçiydi. Engels’e yazdığı bir mektupta, ‘’Gazete, Hindistan’daki gelişmeleri takip etsin diye Hindistan’a yolladığı muhabir için servet harcadı. Ama bu beceriksiz adam Hindistan’dan Hindistan hakkında, benim buradan aynı konuda yazabileceklerimden çok daha azını ve çok kötü şekilde yazıyor’’ şeklinde yakınacak ve, ‘bu adamlara bana ödediklerinden çok daha fazlasını yaptığımı gün be gün anlıyorum’’ diye ekleyecekti. Engels ise gazetenin Marx’a ödediği 5 dolar ücreti, ‘’rezil ve aşağılık burjuva dolandırıcılığı’’ olarak nitelendirecekti.
Bununla beraber gazetecilik, o güne kadar ekonomi tarihine ve daha geniş ölçekli bakışlara odaklanmış Marx’a, günlük gelişmeleri de takip edip analiz etme olanağı sağlıyordu. Rus-Türk savaşı, 1854-55 Kırım Savaşı, 1854 İspanya devrimi, Britanya- Rus Çarlığı ilişkileri, Britanya’nın Hindistan politikası ve 1857 Hindistan isyanı, Avrupa krizi ve 1859 İtalya savaşı gibi bir çok kritik gelişme Marx tarafından günü gününe takip edildi. Üstelik Tribune, Marx için sadece geçim kaynağı değil, hayatının en üretken döneminde fikirlerini geniş kitlelere ulaştırma denemesi de oluyordu.
Aldığı ücretin azlığı dışında başka sorunlar da vardı. Gazete Marx’ın gönderdiği her yazıyı basmıyordu. İlgi çekeceğini düşündükleri yazılarını ise imzasız olarak gazetenin kendi mahreciyle yayınlıyorlardı. 1855 yılında, ‘ya bütün yazı ve haberlerime imzamı koyun, ya da hiçbirine koymayın’ resti çekince, gazete, artık Marx’ın imzasını hiç kullanmamaya karar verdi. 1855 yılından itibaren Rusya konusuna yoğunlaşınca gönderdiği bir çok haberin ciddi şekilde ‘elden geçtiğini ve modifiye edildiğini’ gördü. Sebebi ise sonradan anlaşılacaktı; Gazetenin, yazı işlerindeki Rus kökenli bir editör…
Engels’in Pan-Slavizm ile ilgili yazdığı 15 kadar yazı hiç yayınlanmadı. Üstelik, gazete 1856 başkanlık seçimine daha fazla odaklanmak için dış haberlerde kesintiye gitme kararı almıştı. ABD’de 1861’de Güney-Kuzey iç savaşının da başlamasıyla gazetelerin dünya haberlerine ilgisi iyice düştü. Artık Marx’a haber başına 5 doları bile çok görüyorlardı. 1862 yılında Charles Dana, Marx’a artık kendisiyle çalışmayacaklarını bildirdi.
Gazetedeki işinden çıkarılınca Marx’ın sesi kesilmedi. Aksine, sahip olduğu yeni boş zamanda bir süredir ihmal ettiği bilimsel ve komünizm çalışmalarına yoğunlaştı ve hayatının ve düşüncelerinin şaheseri 5 yıl sonra 1867’de yayınlandı. Das Kapital, bütün 20’nci yüzyıla damgasını vurdu ve kapitalizmin baş belası oldu. Öyle ki bazı önde gelen Amerikalılar, ‘New York Tribune Marx’ı kovmasaydı ne olurdu?’ diye sormaktan kendilerini alamadılar.
Bunlardan biri de ABD eski başkanlarından John F. Kennedy‘di. Marx’ın gazeten kovulmasından 100 yıl sonra, Sovyetler ile ABD arasındaki Soğuk Savaş’ın en şiddetli günlerinde Başkan Kennedy, Amerikan Gazete Yayıncıları Birliği’nin 27 Nisan 1961 günü yapılan toplantısında söz konusu soruyu şakayla karışık bir üslupla gündeme getirerek tarihe mal edecekti:
‘’Bu kapitalist New York gazetesi ona biraz daha anlayış gösterebilseydi; Marx gazetenin muhabiri olarak kalmaya devam etseydi, tarih belki farklı gelişirdi. Umuyorum ki bütün gazete yayıncıları bundan ders alarak, yoksulluğun vurduğu gazetecilerin ücretlerine az da olsa zam talep etmelerine duyarsız kalmaz.’’
Kennedy kadar emin değilim. Marx kovulmasaydı da, Das Kapital’i yazabilirdi. Bunu, kesin olarak bilmek imkansız. Ama bir şey çok açık; İşsiz gazeteciler kadar düzen sarsıcı az şey vardır.
***
CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz
***
Not 1: Marx imzasıyla Tribune’de yayınlanan yazıların orijinallerini internetten okuyabilirsiniz. Çoğunlukla Engels’ın kalem aldıklarını şuradan ve Marx’ın kendisi tarafından yazılanları da şuradan.)
Not 2: Kennedy’nin konuşmasının girişinde Marx ile ilgili kısmının orijinali ise şöyle:
Mr. Chairman, ladies and gentlemen:
I appreciate very much your generous invitation to be here tonight.
You bear heavy responsibilities these days and an article I read some time ago reminded me of how particularly heavily the burdens of present day events bear upon your profession.
You may remember that in 1851 the New York Herald Tribune under the sponsorship and publishing of Horace Greeley, employed as its London correspondent an obscure journalist by the name of Karl Marx.
We are told that foreign correspondent Marx, stone broke, and with a family ill and undernourished, constantly appealed to Greeley and managing editor Charles Dana for an increase in his munificent salary of $5 per installment, a salary which he and Engels ungratefully labeled as the “lousiest petty bourgeois cheating.”
But when all his financial appeals were refused, Marx looked around for other means of livelihood and fame, eventually terminating his relationship with the Tribune and devoting his talents full time to the cause that would bequeath the world the seeds of Leninism, Stalinism, revolution and the cold war.
If only this capitalistic New York newspaper had treated him more kindly; if only Marx had remained a foreign correspondent, history might have been different. And I hope all publishers will bear this lesson in mind the next time they receive a poverty-stricken appeal for a small increase in the expense account from an obscure newspaper man.