Skip to content
Menu

DC’deki yabancı heyetlerin yeni gözdesi: Trump International Hotel

trump-otel

CEMAL TUNÇDEMİR / AMERİKA BÜLTENİ
(19 Kasım 2016)

‘’Brezilya’dan Türkiye’ye birçok ülkeden 100’den fazla diplomat Trump International Hotel’de bir araya gelip, Trump marka şampanyalardan yudum aldı, yemekler yedi ve ABD’nin seçilmiş başkanının en yeni hotelinin işlerine ilişkin konuşmaları dinlediler.’’

Washington Post, Trump’ın başkan seçilmesinden 1 hafta sonra, Washington DC’de kendisine ait hotelde diplomatların katıldığı etkinliğe ilişkin haberine bu cümle ile başlıyor. Etkinliği düzenleyen Diplomacy Matters adlı enstitünün başkanı, ‘diplomatların çoğunlukla yeni hükümetle ilişkiyi nasıl kuracaklarını konuştukları’ etkinliğe ilgiyi ‘’tıklım tıklımdı’ diye anlatıyor.

Daha iki hafta önceki yorumlarda, başkanlığı çok muhtemelen kaybetttiğinde, Trump’ın sahip olduğu hotellerinde, golf kulüplerinde, apartman komplekslerinde büyük zarar edeceği konuşuluyordu. Bugünlerde ise her birinin nasıl birer para basma makinesine dönüştüğü…

Trump’ın sahip olduğu yatırımlar içinde hiçbiri, geçtiğimiz aylarda Beyaz Saray yakınlarında açtığı hoteli kadar şanslı değil. Hotelin bütün odaları, Trump’ın yemin töreni için daha şimdiden satılmış durumda. Ve bunların çoğu da, en az beş gece için ve en az beş katı fiyatla olmak koşuluyla… Otelin müdürü Mickael Damelincourt, sadece son 24 saatte hepsi de çok önemli isimlerden 50’ye yakın telefon aldığını ve elinde oda olmadığı için hepsini geri çevirmek zorunda kaldığını anlatıyor. Ona göre otelin gördüğü ilginin başkanla ilgisi yok, otelin Beyaz Saray’ın hemen yanında olması ve sunduğu hizmet kalitesi rol oynuyor.

Salı akşamki etkinliğe katılan birçok diplomat için de, 212 milyon dolarlık otele gelip, o gece kişi başına 20 bin dolara özel suitlerde kalmak berbat bir fikir gibi gelmedi. Bir Ortadoğulu delege, gazeteye, ‘’İnan bana, bundan sonra bütün yabancı delegeler bu oteli tercih edecek’’ diye konuşuyor. Bir çok yabancı delegenin seçimden önce Clinton’dan çekindikleri için hotelden uzak durduklarını da kaydediyor ve ekliyor: ‘’Şimdi ise Washington’da görünmen gereken yer burası’’.

Geceye katılan birçok diplomat için de bu otele müşteri olmak yeni ABD başkanına yaklaşmak için bir yol. Bir Asyalı yabancı delege, ‘’Böylece onunla karşılaştığımda, Hotelinizi çok sevdim diyebilirim. Şehre geldim ve rakibiniz otelde kalıyorum demek kaba olmaz mı?’ diye savunuyor bu tavrı. Meksika’nın eski ABD Büyükelçisi Arturo Sarukhan ise ‘’Ben hala devlet görevlisi olsam ve biri gelip bunu dese, bana oldukça küçük görünür. Çünkü hotel hesap faturası ile beni satın almaya çalıştığını düşünürüm’’ diyor.

Dahası, 180 ülke ve siyasal idarenin diplomatik temsilciliklerinin, her yıl bu şehirde yüz milyonlarca dolar otel ücreti ödediği düşünüldüğünde konu biraz da hassasiyet kazanıyor. Hoteli bu anlamda ‘rahatszı edici’ hale getiren bir başka yön daha var; 117 yıllık tarihi posta binası federal hükümetten kiralanarak hotel yapıldı. Şimdi mülk sahibi federal hükümetin başında o hotelin sahibi var.

Devlet ve hükümet işlerini gözetleyen onlarca sivil kuruluşun temsilcileri ortak dilekçelerinde Donald Trump’tan işlerini başkanlıkta olduğu sürece yönetecek ve aileden de olmayacak bir kayyuma devretmesini veya elinden çıkararak varlığını paraya dönüştürmesini istedi. Grup adına yapılan açıklamada aksi durumun ABD’de örneği görülmemiş bir ‘çıkar çatışması’ olacağı uyarısında bulundu. Massachusetts Milletvekili Katherine Clark da bu hafta Kongre’ye başkanın bunu yapmasını gerektirecek bir yasa teklifi sundu.

ABD başkanıyla şehre gelecek yabancı delegasyonların ABD başkanının hoteline fahiş faturalar ödemelerini engelleyecek bir etik kural yok. Federal Seçim Komisyonu eski başkanlarından Kenneth Gross, daha önce bir başkanın hem ülkeyi hem de ticari işlerini yöneteceğine olasılık verilmediği için böylesi bir düzenleme yapılmadığını söylüyor. Düşünülemez olan bugün gerçek oldu.

Trump’ın avukatı Michael Cohen ise CNN’e yaptığı açıklamada ABD başkanının işlerinin yönetimini, bağımsız bir kayyuma değil, ilk evliliklerinden olan üç çocuğuna devredeceğini söyledi. ABD’nin önceki başkanları Ronald Reagan, George H. W. Bush, Bill Clinton ve George W. Bush sahibi oldukları işleri ve mal varlıkları başkanlıkları süresince bağımsız kayyıma devretmişti. Obama ise bütün parasını hazine bonosuna dönüştürüp öylece tuttuğu için böylesi bir çıkar çatışması onun döneminde de söz konusu olmadı.

Trump ise daha başkanlık seçim kampanyasında bu konunun sorun olacağının işaretini verdi. Trump, bütün başkanlık seçim kampanyasını, ‘Trump’ markası mekanların reklamına ve gelir kaynağına dönüştürdü. Yani ticaretini yapmaya devam etti. Trump’ın kampanyasının bütün etkinlikleri, bağış paraları ile kiralanan Trump Hotellerinde, golf bahçelerinde ve Trump adlı diğer mekanlarda yapıldı.

Paraya ve işlerine düşkünlüğünü yazdığı kitaplarla, bütün iş hayatı ile defalarca gösteren Trump’ın şimdi bütün işlerini ve parasını bırakıp, kendisini ülkesine hizmete adayacağına pek ihtimal veren yok. Trump’ın ‘yıllık sadece 1 dolar maaş alacağım, onu da almak zorunda olduğum için’’ açıklamasının kimse de hayranlık uyandırmaması da bundan. Çünkü Politico’dan Rob Goodman’ın da dikkat çektiği gibi ABD başkanlarına verilen yıllık 400 bin dolarlık maaş, başkanın çıkarı gözetildiği için değil, kamunun çıkarı gözetildiği için verilir. Yani başkanın bu maaşı reddetmesi ‘fedakarlık’ değil ‘risktir’.

ABD’nin kurucu babalarının başkana maaş alma zorunluluğu getirmelerinin nedeni, başkan ülkeye hizmet etsin, yoksa ülke başkana hizmet etmesin diyedir… ABD’nin kurucu Kongresinin, ülkenin toprak ağası olduğu için son derece zengin ve bunda dolayı maaşı reddetmek isteyen ilk başkanı George Washington’a bile bu zorunluluğu getirmiş olmaları hayranlık verici bir öngörüdür. Federalist makalelerde ve diğer kurucu belgelerde de başkanın kimseye muhtaç olmadan ve minnet altına girmeden yaşayabileceği bir evin ve maaşın gerekliliğine ısrarla vurgu yapıldı. Bunun başkanın iradesini her türlü çıkar ilişkisine karşı daha güçlü yapacağının altı çizildi. Hamilton’ın deyişi ile ‘parayı kim ödüyorsa efendi odur’.

Donald Trump işlerini çocuklarına devrettiğini açıklaması konuyu kapatmadı aksine daha sorunlu hale getirdi. Çünkü işlerini devrettiği çocukları, babaları daha başkanlığı bile devralmadan hükümet işlerinin tam merkezinde yer almaya başladı bile. Üç çocuğu da hangi kurumun başına kimler gelecek bunları belirleyen küçük heyetlerde çalışıyor. Hotellerini yöneteceğini söylediği kızı Ivanka Trump, ABD’de daha önce benzeri görülmemiş şekilde, Japonya başbakanı ile Trump arasındaki ikili resmi tanışma ve çalışma toplantısında salonda oturuyordu.

Dahası Trump, kendisinden önceki hiçbir başkan adayı ve başkanın yapmadığı bir şeyi yaparak başkan oldu. Gelir vergisini beyannamesini kamuoyu ile hiç paylaşmadı. Amerikan kamuoyu ilk kez, başkanlarının ne kadar zengin olduğunu, hangi ülkelerde ne tür işleri olduğunu, ne kadar gelir kazandığını, ne kadar vergi ödediğini ve hatta milyarder başkanın hiç vergi ödeyip ödemediğini bile bilmiyor. Şimdi yasal para işlerini bile bu derece karanlıkta bırakan biri, kendisinin gelir vergi beyannamesinin doğruluğunu denetleyen Gelir Vergisi Dairesi IRS’in patronunu atayacak, sahip olduğu kumarhanelerinde çalışan emekçilerin bağlı olduğu sendikaları denetleyen Çalışma Kurulunun üyelerini belirleyecek.

Jonathan Chait’in de dikkat çektiği gibi, ‘’İş dünyası, Trump’a yapacağı ‘iyilikler’ karşılığında, ona veya çocuklarına hisse verebilir ve kamuoyunun bu alışverişten hiçbir şekilde haberi bile olmaz’’. Hakkında sayısız dolandırıcılık davası olan ve hem Amerikan hem de uluslararası organize suç örgütleri ve mafyalar ile ilişkileri sık sık medyaya konu olmuş Trump hakkında, ”paraya tenezzül edecek bir başkan değil” diyecek tek bir Trump destekçisi bile bulmak zor.

ABD başkanıyla görüşmek için ABD başkentine gelecek yabancı delegasyonların ABD başkanının hoteline fahiş faturalar ödemelerini engelleyecek bir etik kural yok. Federal Seçim Komisyonu eski başkanlarından Kenneth Gross, daha önce bir başkanın hem ülkeyi hem de ticari işlerini aynı anda yöneteceğine olasılık verilmediği için böylesi bir düzenleme yapılmadığını söylüyor. Düşünülemez olan bugün artık bir gerçek olarak ortada.

New Yorker’dan Sheelah Kolhatkar da Kenneth Gross’a, demokratik dünyada bir yandan ülkenin yöneticisi olurken bir yandan da ticari faaliyetlerinden muazzam para kazanmaya devam eden başka bir örnek bilip bilmediğini soruyor. Biraz duraksayıp düşünen Gross sonunda  ‘’Aklıma bir tek Berlusconi geliyor’’ diyor ve ekliyor: ‘’Ama onun da siyasi kariyeri hapisle bitmişti, değil mi?’‘.

Trump’ın parası, çenemizi daha çok yoracak gibi…

Trump, Beyaz Saray’da yaşamak istemiyor