Skip to content
Menu

FIFA’daki yolsuzluklar ve İbn-i Haldun

fifa

CEMAL TUNÇDEMİR

1 Haziran 2015

Nijerya neden yolsuzluk sarmalında bir ülke? Gazeteci Ed West, bu soruya, ‘’çünkü ülkenin kamusal yaşamında, dürüst olmanın enayilik hissi vermesine yetecek sayıda(çok fazla olması gerekmiyor), yolsuzluk yapıp yanına kar kalan memur ve politikacı var’’ yanıtı veriyor. West, Paul Collier’in, ‘Exodus’ adlı kitabında Birleşmiş Milletler’in merkezinin bulunduğu New York’ta bir araya gelen diplomatların davranışları ile ilgili tespitlerine dikkat çekiyor. Eğer dürüst bir insan grubu ile yolsuz ve dolandırıcı bir insan grubunu karıştırırsanız, yolsuz grup, dürüstleri kendisine benzetir, dürüstler yolsuzları kendisine değil… Yolsuzlarla yol arkadaşlığı yapan dürüst insanlar da kısa sürede yolsuzluğa bulaşacaktır.

Buna ‘Steyn Aksiyomu’ diyor West. Politik yazar Mark Steyn’in, ‘’çeyrek galon dondurma ile çeyrek galon köpek dışkısını karıştırırsanız’’ elde ettiğiniz ürün dondurma gibi değil köpek dışkısı gibi kokar’’ tespitinden dolayı… Evrimci oyun teorisinin isabet kaydettiği noktadır bu: Etrafınızdaki herkes, yolsuzlukla hızla zenginleşip müreffehleşiyorsa, siz niye enayilik yapıp dürüst kalmaya devam edesiniz ki?

Bu, FIFA gibi kurumlarda yolsuzluğu açıklayan şeylerden biri. Yeterince yetkilinin yolsuzluk yapıp haksız kazanç sağladığı, denetimi zor bu tür kurumlarda dürüst kalmak çok zor. Peki nasıl durdurulabilir bir kurum, toplum veya ülkedeki bu yolsuzluk döngüsü? Şöyle yazıyor Ed West:

‘’Bir toplumun böylesi bir yolsuzluk sarmalından kaçınmasının tek yolu, yolsuzluk yapana hesap soracak bir takım görevliler olabilmesi ve toplumun geri kalanın da bu görevlilere destek vermesidir. En az bunun kadar önemli olansa, toplumun refahı yerine aile bağlarının önemli olduğu kabilelere bölünmüş toplumlarda sıkça rastlandığı gibi devran dönünce yolsuzluğu cezalandıranların cezalandırılmamasıdır’’.

Peki yolsuzluğun İbn-i Haldun ile ilgisi ne? Ed West, geçtiğimiz hafta kaleme aldığı ‘’FIFA neden yolsuz bir kurum? 14’ncü yüzyıl İslam bilgini bunun yanıtını biliyor’’ başlıklı yazısında, Tunuslu bilgin İbn-i Haldun’un ‘asabiyet’ kavramını hatırlatıyor. İslam Ansiklopedisi’nde ‘asabiyet’, ‘’aynı soydan gelenlerin veya bir başka sebeple aralarında yakınlık bulunanların muhaliflerine karşı birlikte hareket etmelerini sağlayan dayanışma duygusu’’ şeklinde tanımlanıyor.

Bazı ülkelerde, kabilesel, dini, mezhepsel, sınıfsal veya etnik gruplaşma çok keskindir. Politik hareketlerin sınırlarını da bu hatlar belirler. Dünyanın diğer ülkelerinde ise grup hissi bütün ülkeyi kapsar. Dünyada yolsuzluğun en yoğun yaşandığı ülkeler birinci gruptaki ülkelerdir. ‘Biz’ denirken, ‘halkımız’ denirken de genelde sadece kendi grubunu kastedilir. Diğer gruplara karşı bir sorumluluk hissedilmez ve çoğunlukla onlar iç düşman veya dış düşman işbirlikçisi gibi görülür. Bundan dolayı da bu kültürlerde, en hamasi propagandistin bile iktidarı ele geçirdiğinde, ‘biraz da biz yiyelim’ düşüncesiyle yolsuzluğu kayması çok kolaydır. Yolsuzluk gibi görmez eylemini. Diğer gruplara karşı kendi grupsal aidiyetinin ekonomik güçlenmesi şeklinde zihninde bir meşruiyet yaratır.

Kuzey Avrupa ülkeleri gibi ülkelerde ise, ‘asabiyet’ anlayış çok azdır ve ‘vatandaşlık kültürü’ çok yüksektir. Bu ülkelerin, Uluslararası Şeffaflık ve Yolsuzluk Endeksi’nin en temiz ülkelerini oluşturması bu yüzden tesadüf değil. Bu durum, İslam Ansiklopedisi’nde, “…en ileri derecede ilkel (bedevî) topluluklarda bulunan asabiyet, toplulukların yerleşik ve medenî (hadarî) hayata geçmeleri nisbetinde gücünü kaybeder” şeklinde ifadesini bulan şey belki de…

İşte West’e göre, FIFA, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi uluslararası yapılarda da, farklı ülkelerden gelen delegeler arasında, sorumluluk duygusu çok zayıf olduğu, güçlü bir ortak kültür ve ideal olmadığı için, bu kurumlarda yetkilerini istismar, rüşvet ve yolsuzluk sıkça rastlanılan bir durum.

Bununla beraber, FIFA’daki yolsuzluk ve rüşvetlerin yankısının vuvuzela sesi kadar dünyayı rahatsız ettiği geçtiğimiz hafta, FIFA üyeleri 1998’den beri FIFA’yı yöneten 74 yaşındaki Sepp Blatter’ın etrafında kenetlenip, ‘karanlığın yaşlı prensini’ 4 yıllığına bir kez daha başkan seçtiler. Artık o delegeleri grup dayanışmasına iten güçlü bir ortak nedenleri var: Birçoğu rüşvete ve yolsuzluklara bulaştı ve biliyorlar ki Blatter batarsa peşinden onları da götürür.