Skip to content
Menu

Deli dolu bir ABD başkan adayı: Vermin Supreme

vermin-supreme
ABD Başkan adayı Vermin Supreme, New Hampshire eyaletinde katıldığı bir forumda.

CEMAL TUNÇDEMİR 

11 Mayıs 2015

2012 Ocak ayında, Cumhuriyetçi Parti’deki başkan adaylığı mücadelesindeki en kritik durak olan New Hampshire önseçimlerini izlemek için Manchester sokaklarında dolaşırken ara ara ellerinde ‘Vermin for President’ yazılı pankartlar taşıyan aktivistlere denk gelince ilk kez varlığından haberim olmuştu. Günün ilerleyen saatlerinde bu ABD başkan aday adayını ilk kez gördüğümde, şaşkınlıktan ağzım açık kalacaktı. O’nu görür görmez, son derece sıradışı bir politikacı ile karşı karşıya olduğunu hissetmeyecek kimse olduğunu sanmıyorum. Vermin başkanı, ilk kez o günlerde yazmıştım.

Vermin Supreme, o günlerde Demokrat Parti’nin bir formaliteden başka bir şey olmayan New Hampshire önseçiminde Obama’ya karşı adaydı. Bir parça fark yedi. Barack Obama 48 bin 950 oy alırken, Vermin Başkan 831 oyda kaldı. Ondan dört yıl önce 2008’de aynı eyalette bu kez Cumhuriyetçi Partide aday adayı olarak aldığı 43 oy aldığı düşünüldüğünde önemli bir artış söz konusuydu. Batının en hızlı mikrofon çekebilen politikacısı olarak elinden hiç düşürmediği megafonuyla Manchester sokaklarından Obama’ya, ‘’sıkıysa, bilek güreşine çık benimle’’ diye meydan okuyacak ama yanıt alamayacaktı.

Peki, Vermin Supreme neden sıradışı bir başkan adayı? Onu yeni tanıyanlar “kafasında şapka yerine bir çizmeyle dolaşıyor da ondan” diyebilir. Evet doğrudur kafasında şapka yerine ters giydiği bir lastik çizme ile dolaşıyor. Ancak, kafasında bir çizmeyle dolaşması değil, asıl, vaatleri ve bütün politikayı yeni baştan düşünmeye tahrik eden provokatif söylemi onu asıl özel yapan şey…

En anarşist faşist!

Her şeyden önce Vermin Başkan, dünyada, sandıktan çıkarsa diktatör olacağını seçimden önce açıkça ilan eden tek politikacı. Kendisini bu yüzden “friendly fascist (dost faşist)” ve “tyrant you can trust (güvenebileceğiniz bir tiran)” olarak tanımlıyor.

Vermin Başkan, yine dünyada nadir görülen bir tür olarak ‘anarşist bir faşist‘. Devlete düşman. Hayatında devlet görmek istemiyor. Dünyada, devleti ortadan kaldıracağını vaat eden tek diktatör adayı. Peki devlet olmadan diktatörlüğünü nasıl yapacak? ”Devlet gücünü faşistçe ve tiranca kullandığı halde hala faşist ve diktatör olmadığını savunabilen politikacılara şaşırmayan zekanın bunu sormaya hakkı olmadığı” düşüncesinde o…

Moral değerler, oral değerlere karşı!

Vermin Başkan, moral değerlerin savunucusu olduğunu iddia eden diğer bütün adaylara karşı bıkmadan usanmadan oral değerlerin savunuculuğunu yürütüyor. Sandıktan çıkıp diktatörlüğüne başladığı ilk gün diş fırçalamayı zorunlu hale getirecek. Bu konuda çok hassas olduğunu yanından hiç ayırmadığı süper boy diş macunu paketinden anlıyorsunuz. Yıllardır, katıldığı panellerde mitinglerde süresinin önemli bölümünü, ağız sağlığının önemini açıklamaya çalışmakla geçiriyor. ‘Kampanya ekibi’, ‘yalandan pislenmiş politikacı ağzının’ onu oral değerlerin savunucusu yaptığını dile getiriyor. Politikacıların ağız kokusuna çare bulunmasının aciliyetine inanıyor.

İlahi komedya…!

Vermin Başkan, tanrının yeryüzündeki gölgesi olduğunu ima eden, kendi iradesinin tanrının iradesi olduğunu ima eden, tanrının sesi olduğunu ima eden politikalacıların aksine ‘imalı konuşma’ şarlatanlığına hiç girmiyor. Zaman zaman tanrı ile konuşup doğrudan direktifler aldığını açıkça ve sık sık dile getiriyor. Tanrının diğer adaylarla ilgili kendisine söylediklerini de, diğer adaylarla katıldığı açık oturum ve forumlarda çekinmeden açıklıyor. Muhafazakarlar gülüyor haliyle bu açıklamalarına… Tanrıyla konuştuğunu söyleyen Sarah Palin’e inanıyor, tanrının hakkını savunduğunu söyleyen Ted Cruz’u alkışlıyor, tanrının emriyle aday olduğunu söyleyen adayları omuzlarında taşıyorlar ama Vermin Başkan’a gülüyorlar. Niye? Çünkü kafasında çizme var!

Dört nala geleceğe koşan ekonomi!

Vermin başkanın ekonomik sorunlar için en önemli çözümü ise deyim yerindeyse bir taşla kuş katliamı gibi. Başkan seçilince her Amerikalıya bedava bir midilli vereceğini vaat ediyor Vermin. ‘At temelli ekonomi’ en başta ABD’nin petrole ve yabancı otomobil firmalarına bağımlılığını bitirecek. Bu kadar çok atın üreteceği metan gazı, ülkenin en önemli enerji kaynağı olacak ve bu büyük enerjinin neden olacağı ekonomik canlılığın yaratacağı istihdam işsizlik sorununu çözecek. Bitmedi… Çok değerli at dışkısının gübre yapılmasıyla tarım sorunu da çözülecek. Boşuna 2012’deki seçim sloganı ‘ride our ponies into the future (midillilerimizi geleceğe sürelim)’ değildi yani.

Çılgın projelerin adayı

Ekmek, aş, iş isteyen seçmenlere ‘Vatan Millet Mississippi’ nutku çeken, tanrının yolunu, vatan millet bağlılığını vaat eden çapsız hamasi politikacıların aksine Vermin Başkan çılgın projelerle halkın karşısına çıkıyor. Örneğin, ABD bütçesinin önemli bir kısmını zamanda yolculuk aracının icat edilmesi araştırmalarına ayıracak. Bu konuda çok istekli, çok arzulu Vermin Başkan. Ancak savunma harcamalarını da ihmal etmeyecek. ‘’Her yere asker göndereceğim’’ diyor. ‘’Irak 51’inci, Afganistan 52’nci İran 53’ncü eyaletimiz olacak’’ diyor. “Bütün dünya bize bağlanınca Amerika, Dünya Birleşik Devletleri olacak. Böylece bütün dünyadan vergi toplayabileceğiz” diyor. Yine ‘Zombi kıyameti’ne karşı farkındalık çalışmaları ile Zombi temelli enerji üretimi projelerine çok büyük önem veriyor. Zombi mihrakların ellerini ABD’den bir türlü çekmediklerine ve fırsat buldukları her anda ülkeyi karıştıracaklarına dikkat çekerek uyanık olunması gerektiğini savunuyor. Zombilerin, ABD’ye oluşturduğu milli tehdide karşı en kararlı mücadeleyi vaat ediyor. “Başkanlık kampanyamın bacakları açık, boyutlar arasında dengede duruyor, evrenler arasında dengede duruyor. Buna rağmen ciddi mesajlar vermekten geri durmuyorum.” diyor. Bu kadar da mütevazı, bu kadar da gerçekliğimize inebiliyor…

“Kazanırsam, seçim vaatlerimi unutacağıma şerefim üzerine…”

Seçildiği gün, seçimden önce bütün söylediklerini bir kenara bırakacağına ve tek bir vaadini bile hatırlamayacağına namusu ve şerefi üzerine yemin ediyor. Bu, Vermin başkanın en büyük vaadi. Sırf bu vaadi için bile dikkate alınır bir politikacı o…

Şimdi bütün bu anlattıklarıma bakıp Vermin Başkan’ın ‘deli-manyak’ olduğunu düşünebilirsiniz. Tam öyle değil aslında. Vermin, anarşist bir performans sanatçısı ve aktivist. Boston’un kuzey yakasında bir yerlerde doğup büyüdüğünü biliyoruz. Hepsi bu. Gerçek adını kimse bilmiyor. Sorulduğunda ortamı terkediyor, soran gazeteciyle röportajını bitiriyor. 1990’lı yıllarda adını resmi olarak ‘Vermin Supreme’e dönüştürmüş. Annesi bile ona ‘Vermin’ diye hitap ediyor artık. ‘Vermin’ kelime olarak ‘asalak’ demek. ‘Vermin Supreme’ de ‘asalakların en yücesi’. Vermin, ‘bütün politikacılar asalak, ben onların en yücesiyim’ diye konuşuyor.

Peki ya başındaki çizme…? Bazen, ‘Amerika’daki bütün güzel şeyleri sembolize ettiğini‘ belirtiyor, bazen de, ‘bununla bir eleştiri yükseltiyorum’ diyerek lafını orta yere koyuyor…

Politik mücadelesini uzun yıllardır sürdürüyor. 1986’da küresel nükleer silahsızlanma barış yürüyüşleri hayatını değiştiren eylem olmuş. “Kollektif paylaşım kültürüyle, ‘Occupy’ın ilk versiyonuydu o gösteriler” diyor ve ekliyor: “Hiyerarşisi olmayan hareketleri o gösterilerle sevmeye başladım“. 25 yıl sonra 2011’de Boston’daki ‘occupy’ eylemlerinin de aktif katılımcılarından olacaktı.

Vermin, profesyonel adaylık kariyerine ise belediye başkanlığı adaylıklarıyla başlamış. 1990’lı yıllarda sadece birkaç ay içinde Detroit, Baltimore ve Mercury belediye başkanlıklarına aday olmuş, Detroit, Baltimore ve Mercury onu başkan seçmeyerek kaybetmişti… 2000 yılında kendisini ‘Yeni milenyumun imparatoru’ ilan etti ve artık belediye başkanlıklarını bırakıp hakettiği koltuğa, ABD başkanlığına aday olmaya başladı. O günden beri de her dört yılda bir, önseçim mücadelesinin ilk ve en kritik durağı olan New Hampshire eyaletinde sahne alıyor.

Ve mevsimi yine geldi… ABD’nin, 2016 başkan adaylığı mücadelesinin başladığı bugünlerde Vermin Başkan bir kez daha seçim meydanlarına indi. Cumhuriyetçi Parti’de adaylık başvurusu yaptı kabul edilmedi. Demokrat Partide aday adaylığı mücadelesi veriyor. Gittiği her yerde büyük ilgi görüyor. Herkes, özellikle de gençler O’na, ‘sayın başkan’ diye hitap ediyor.

Kampanya stratejisi ise aynı: Rakip adayların toplantılarına gidip onlarla birebir konuşmayı sağlamak. Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyetçi Parti’nin tamamı muhafazakar 19 potansiyel aday adayı eyalete geldiğinde, 20’nci olarak platform çıkmak istedi ama izin verilmedi. Bazı gözlemcilere göre, Vermin ile Ted Cruz, Donald Trump, Mike Huckabee gibi ‘gerçek’ adayları arasındaki tek fark kafadaki çizmeden ibaret ve bu Cumhuriyetçileri endişelendirmeli. Ama dinleyen kim…

Vermin’in anarşist politik aktivizminde asla taviz vermediği tek bir ölçüsü var: Şiddet karşıtlığı. ‘Herkesten hoşlanmıyorum ama herkese saygı gösteririm’ diye konuşuyor. Bu nedenle ismini de bir kez daha değiştirmiş zaten: ‘Vermin Love Supreme’ yapmış. Sevgi dolu bir asalak o…

Bazı ciddi politik yorumcuların da dikkat çektiği üzere, Yüce Vermin, performansı ile bütün seçim sürecinin nasıl bir ‘bullshit’e dönüştüğünü çok çarpıcı şekilde sergiliyor. Katılmamak mümkün değil. Kral çıplak masalından beri biliyoruz. Bazen bir parti, bazen ise bütün bir ülke eksiksiz bir şarlatanlığın sergilendiği bir tiyatroya dönüşür de gerçekleri sadece ‘deliler’ ve çocuklardan duyabilir hale gelir…