Skip to content
Menu

Olimpiyat oyunlarının az bilinen bazı çarpıcı gerçekleri

olimpiyat

AMERİKA BÜLTENİ (4 Ağustos 2016)

2016 Yaz Olimpiyatı veya resmi adıyla Games of the XXXI Olympiad veya kamuoyunda bilinen adıyla Rio Olimpiyatı 5 Ağustos Cuma günü yapılacak resmi açlışla başlıyor. 21 Ağustos’a kadar sürecek olimpiyat oyunlarında 206 ayrı ulusal olimpiyat komitesini temsilen 11 bini aşkın sporcu, 28 ayrı spor branşında 306 dalda altın madalya mücadelesi verecek. Olimpiyat oyunlarındaki mücadele önümüzdeki üç hafta boyunca çokça konuşulacak. Ancak bir de olimpiyat oyunlarının az konuşulan veya pek de konuşulmak istenmeyen gerçekleri var. Olimpiyatın renkli halkalarının gerisindeki gerçekler arasında renkli bir tur için buyrun:

Olimpiyat evsahipliğini kazandıktan 2 yıl sonra ‘vazgeçtik yapamayacağız’ diyen şehir

Colorado eyaletinin Denver şehri, 1976 kış olimpiyatına ev sahipliği için İsviçre’nin Sion, Finlandiya’nın Tampere ve Kanada’nın Vancouver şehirleriyle girdiği adaylık mücadelesini 1970 yılında kazandı. Denver politikacıları ve medyası bayram ediyordu ama Denver halkının o kadar da sevindiği söylenemezdi. Ve olimpiyatın eyalet bütçesinden finanse edilmesi tartışmalara neden oldu. Sonunda 1972 yılında gidilen referandumda eyalet halkının yüzde 60’ı eyalet bütçesinden 5 milyon dolarlık para harcanmasını reddedince, Denver kazandığı evsahipliği adaylığını iade etti. Olimpiyata 3 seneden az bir süre kala sokak ortasında kalan Uluslararası Olimpiyat Komitesi, çareyi tesisleri hazır şehir arayışına çıkmakta buldu. 1968 kış olimpiyatına da evsahipliği yapan Avusturya’nın Innsbruck şehri, tesisleri mevcut olduğu için 8 yıl sonra bir kez daha kış olimpiyatına evsahipliği yaptı.

Olimpiyat, tanıtım ve spor altyapısı için olmazsa olmaz mı?

Hayır. Özgüveni olan kompleksiz bir büyük şehrin ne tanıtım için, ne büyümek için, ne sorunlarını çözmek için olimpiyat evsahipliğine ihtiyacı yok. Son yüzyılda dünyanın en popüler, en çekici, en üretken şehri olan New York, tarihi boyunca hiç olimpiyat evsahipliği yapmadı.

Madem toplandık, yazı beraber geçirelim

Rio Olimpiyatı da tıpkı modern olimpiyatların çoğu gibi yaklaşık 3 hafta sürecek. Peki 1900 Paris Olimpiyatının tam 5 ay sürdüğünü biliyor muydunuz? 14 Mayıs’ta başlayıp 28 Ekim’de sona erdi. Ne açılış ne de kapanış töreni oldu. Paris Olimpiyatı ilk kez kadın sporcuların da katıldığı olimpiyattır aynı zamanda. Ancak şampiyon kadınlara madalya verilmedi. 1900 yılının dünyası, henüz kadınlara madalya vermeye hazır bir dünya değildi. Nereden nereye…

Irkçı dostu varsa biz bu olimpiyatta yokuz adamım

1976 Montreal olimpiyatına katılmak için yola çıkan Yeni Zelanda Rugby takımı, yol üstü deyip o dönemde beyaz ırkçısı rejime sahip Güney Afrika’ya uğrayarak geldiği için, Afrika ülkeleri 1976 Montreal olimpiyatında her hangi bir Yeni Zelandalı sporcunun yarıştığı her branşı boykot ettiler.

Altın madalya aslında altın değil..!

Son kez, altından yapılmış ‘altın madalya’ 1912 olimpiyatında verildi. O tarihten beri verilen altın ve gümüş madalyaların yüzde 92,5’u gümüş madeninden yapılıyor aslında. Geri kalan yüzde 7,5 bakır. Altın madalyada sadece çok az kaplama altını var. Madalyam altın olsun isteyen olimpiyata değil Nobel’e katılsın. Nobel madalyaları som altından. Gerçi onlar da 1980’e kadar 24 ayarken artık sadece 18 ayar altın…

Ayıptır sorması, Olimpiyat madalyasının maddi değeri nedir?

2012 Olimpiyatında dağıtılan altın madalyanın piyasa hurda değeri o günkü fiyatla 620 dolardı. 2012 Olimpiyatında dağıtılan madalyaların Olimpiyat tarihindeki en ağır madalyalar (her biri 400 gram) olduğunu da not edelim.

Maratona saraydan başlayın ki kralın çocukları da görsün!

M.Ö. 490 Olimpiyatı sırasında, Yunan askeri Pheidippides, Perslilerle savaşın sonucunu haber vermek için Maraton’dan Atina’ya (yaklaşık 25 mil) koşarak ulaştı. Dereler dikenler tepelerle dolu güzergahta koşan asker, Atina’ya kan revan ulaştı. Maraton’daki savaşta Yunanlıların zafer kazandığını haber verdikten sonra da öldü. 1896’daki ilk modern olimpiyatta bu askeri onurlandırmak için maraton koşusu düzenlendi. İlk birkaç olimpiyatta maraton mesafesi değişken oldu. 1908 Londra Olimpiyatı sırasında Kraliyet ailesi prens ve prenses çocuklar izleyebilsin diye maratonun başlangıç çizgisinin Windsor sarayı yanına uzatılmasını isteyince başlangıç çizgisinden Olimpiyat stadına olan mesafe 42 bin 195 metreye çıktı. 1924 yılından itibaren bu mesafe resmi olimpiyat mesafesi oldu. Siz de soğudunuz mu bu maratondan?

Bu sene de olimpiyat yaz mevsimine denk geldi!

Olimpiyatlar genel olarak yaz aylarında yapılınca kış sporlarının boynu bükük kaldı. 1924 yılında ilk kış olimpiyatı yapıldı. 1994 yılına kadar yaz olimpiyatı ile aynı senede ama birkaç ay önce ve farklı şehirlerde yapılageldi. 1994 yılından itibaren iki yıl arayla farklı senelerde yapılıyor.

Savaşa gittik dönecez!

Modern olimpiyatların başladığı 1896’dan beri sadece 1916, 1940 ve 1944 yıllarında olimpiyat oyunları iptal edildi. Yani Birinci ve İkinci dünya savaşı yıllarında. Ancak unutmayın, bunlar hala olimpiyat yıllarıdır. Sadece yarışlar iptal edilmiştir. Antik olimpiyatlar çağında her Yunan şehrinin farklı bir takvimi vardı. ‘Olimpiyat’ tarihi hepsinin ortak bir takvimi işlevi de görüyordu. Çünkü her dört yılda bir olimpiyatın yılıdır ve bu asla değişmez. O yıl olimpiyat yapılmasa bile numaralandırılmaya devam eder.

Tenise 64 yıl olimpiyat yasağı

Uluslararası Olimpiyat Komtesi (IOC), ilk modern olimpiyattan itibaren 28 yıl olimpiyat sporu olan tenisin, 1924 olimpiyatından sonra olimpiyatlarda yer almasını yasakladı. IOC ile Uluslararası Tenis Federasyonu arasındaki zıtlaşma tenisçilerin 64 yıl olimpiyatta yer almalarına engel oldu. İki tarafın hatırlı dostlarının araya girmesi ve karşılıklı yumuşamalar sonunda tenis 1988’den itibaren yeniden olimpiyat sporu oldu.

Şu ‘jimnastik’ meselesi nedir?

‘Jimnasyum’ sözcüğü, Yunanca ‘çıplak’ demek olan ‘gymnos’ sözcüğünden geliyor. ‘Jimnasyum’un birebir sözcük anlamı da ‘çıplak egzersiz okulu’ oluyor. Antik olimpiyatlar da yarışan atletler çıplak yarışırdı. Modern jimnastik de, çıplak olmasa da olimpiyat sporları içinde insan bedeninin bütün estetiğinin en iyi sergilendiği sporlardan biri.

Peki ya ‘stadyum’?

Kayıtlara geçmiş ilk olimpiyat MÖ 776 yılında yapıldı. Bu ilk olimpiyatta tek bir spor branşı vardı: Stade. Stade aslında yaklaşık 200 metreye denk gelen bir mesafe ölçü birimiydi. Aynı zamanda bu mesafede koşulduğu için koşu yarışının da adı oldu. Doğal olarak bu yarışın yapıldığı yerin adı da ‘stadyum’ oldu.

Bir de şu şey… Seksilvanya meselesi..

Bir köy düşünün. Evet tabii ki Olimpiyat Köyü. Dünyanın her yerinden, bedensel gücün zirvesinde binlerce genç yakışıklı ve güzel atleti bu köye dolduruyorsun ve bu küçücük alanda yaklaşık 1 ay beraber yaşıyorlar. Ne olur? Olacak olan oluyor işte. Bu sebeple de Olimpiyat Köyünün gayrıresmi sohbetlerdeki adlarından biri de ‘Seksilvanya’. Tabii ki, Boneropolis, Dongville, Spankston, Middlesex, Inchester, Cummings gibi aynı imaya sahip diğer alternatif isimler de var… Kullanılmış prezarvatifler dağ bouyutunda çöpler oluşturunca IOC, 1988 Seul Olimpiyatı’nda açık alanda seksi yasakladı. AIDS korkusu ile 1992 Barcelona Olimpiyatında sporuculara bedava prezarvatif dağıtıldı. 2010 Vancouver Olimpiyatında 6500 sporcuya hazırlanan prezervatif sayısının 100 bin olduğunu söylersem (sporcu başına 15 adet) sanırım aktivitenin boyutu hakkında bir fikir oluşur. Ki bu 100 bin prezervatif daha oyunların yarısında bitince takviye yapmak gerekecekti. Rio Olimpiyatının başlangıcında dağıtılan kondom sayısı ise 350 bin. Brezilya etkisi mi desek?

Çetrefilli konulara girmişken, şu ‘Olympolis’ meselesi nedir? 

Olimpiyat şehri, olimpiyat sırasında tam bir ‘polis devleti şehrine’ dönüşür. Kent halkı ve küçük esnafının olimpiyattan çektiğini kimse çekmez. ‘Küçük esnafım, olimpiyatta vurgunumu yaparım’ diyorsanız yanılıyorsunuz. Bir kere, açacağınız tezgahta ‘’Olimpiyat’’, “Games,” “2012” “Gold,” “Silver,” “Bronze,” “Rio” “Medals,” “Sponsors”, ‘’Yaz’’,”Summer” gibi belirlenecek birçok sözcüğü ve sembolü kullanmanız bile on binlerce dolar ceza yemenize neden olabilir. Olimpiyatın kaymağını ‘sponsorlar’ yer ve o kaymağa elini uzatanı, bir eli olduğuna pişman ederler.

İfade hürriyetine yabancı bir şehirde yaşıyorsanız zorlanmazsınız görece özgür bir şehirde yaşıyorsanız bile, olimpiyat süresince ‘ifade hürriyeti’ne de bel bağlamayın. Şehirdeki bütün bilboardlar sponsorlara tahsis edilir. Olimpiyat karşıtı her türlü toplantı, gösteri ve yayını yasaklama hakkı şehre tanınır. Polise, evinizin içine girip olimpiyat karşıtı posteri indirme hakkı bile tanırlar (Londra’da öyle oldu). Olimpiyata evsahibi şehirde yaşıyor olmanın en berbat zamanının olimpiyatın gerçekleştiği 1 aylık süre olması nerden baksan ironik, nerden baksan ibret verici…