ABD Kongresinin denetim gücü: ‘Hearing’ nedir?
CEMAL TUNÇDEMİR
Follow @CemalTdemir
30 Ekim 2015
22 Ekim günü Amerikan Kongresinden dünyaya yayılan görüntüler büyük ilgi uyandırdı. Manzara adeta bir duruşma salonunu andırıyordu. 12 milletvekilinden oluşan bir komite, biraz yüksekçe bir platformda dizili olarak oturuyordu. Karşılarındaki ‘sorgu’ sandalyesinde birinci Obama kabinesinin dışişleri bakanı Hillary Clinton vardı.
Soruşturma komitesi, 2012’de Bingazi’de aralarında ABD’nin Libya Büyükelçisinin de olduğu 4 Amerikalının öldürülmesinde ihmal olup olmadığı ve benzeri bir olay yaşanmaması konusunda önlemler alınıp alınmadığını araştırmak üzere 2014’te kurulmuştu. Sabah 10:00’da başlayan sorgu oturumu akşam saat 21:00’de sona erdi. Peki Kongre, çok üst düzey bir politikacıyı 11 saat boyunca hem de canlı yayınla herkesin gözü önünde böylesine sorgulama gücünü nereden alıyordu?
1787 yılında Amerikan Anayasasının yazımına katılan 55 temsilcinin en ortak özelliği kendilerini ‘cumhuriyetçi’ olarak tanımlamalarıydı. Bir kraldan yeni kurtulmuşlardı ve bu nedenle Anayasayı yazarken öncelikli kaygıları bir kişi, zümre veya çoğunluk lehinde güç tekeli oluşmamasıydı. Yeni kuracakları devlette demokrasinin yerini uzun uzun tartıştılar. Cumhuriyetçiliğin geleneksel tarifi ile demokratik konsept arasındaki dengeyi bulmak için büyük çaba harcadılar. Nihayetinde ortaya, başkanlığı değil, Kongreyi devletin merkezine yerleştiren Amerikan Anayasası çıktı.
Amerikan Kongresinin gazeteciliğin geleceğinden, benzin zamlarına, istihbarat kurumlarının yasadışı faaliyetlerinden, beyzbolda doping kullanımına kadar geniş yelpazede sorunları sorgulaması işte bu anayasal konumundan kaynaklanıyor.
Kongre, mevcut komitelerinden biri veya özel bir komiteye, ilgili herkesi davet edip ifadesine başvurabiliyor. Amerikan siyasi literatüründe kısaca ‘hearing (ifadesini alma)’ deniyor bu oturumlara. Komitenin muhatabını çağırma amacına göre, ‘hearing’, bir tür yargısal duruşma, dert dinleme, görüşüne başvurma, kurumun görevini yapıp yapmadığını sorgulama veya bakanlığa federal yargıçlığa, federal kurumların yöneticiliklerine, komutanlıklara atanmak istenenlerin mülakat sınavı hüviyeti kazanıyor. Hangisi olursa olsun hiçbiri tiyatral değil ciddi sonuçlar doğuran oturumlar. Bu nedenle de Kongre’ye ifadeye çağrılan kişiler için gerçekdışı veya yanlış yönlendirici bir beyanın cezai yaptırımı var. Kongreye yalan beyandan dolayı yargılanıp mahkum olan çok sayıda yetkili var.
Örneğin, Bush yönetiminin İçişleri Bakan Yardımcısı, Abramoff Skandalını araştıran komiteye gerçeği yansıtmayan bilgi verdiği gerekçesiyle hapse mahkum oldu. Yine bir başka komite, İstihbarat Başkanı James Clapper’ın, NSA’ın dinleme faaliyetleri hakkında Kongreyi yanlış yönlendiren bir yanıt verdiği ortaya çıkınca suç duyurusunda bulundu. Clapper, Kongreden özür dileyerek soruyu yanlış anladığını belirtince savcılık soruşturmasından kıl payı kurtuldu.
Çok sayıda devlet yetkilisinin mahkum olmasıyla sonuçlanan ‘hearing’ler de oldu. Ronald Reagan yönetiminin bazı üst düzey yetkililerinin ABD’nin silah ambargosu uyguladığı İran’a gizlice silah sattığı ve bundan elde ettiği geliri de Nikaragua’da rejim karşıtı Kontra gerillalarına destekte kullandığı ortaya çıkmıştı. Kongre soruşturma komitesinin canlı yayında ifadesini aldığı kişilerden biri de bütün bu ilişki ağının merkezindeki isim olan Yarbay Oliver North’tu. Komite üyesi John Nields’ın, ‘bu komite soruşturmasının temel amacı, gerçeğin ve şeffaflığın, gizlilik ve yanıltmanın yerini almasıdır’ sözü ile Yarbay North’un ‘Buraya gerçekleri konuşmaya geldim. İyi, kötü ve çirkin gerçekleri’ yanıtı, Kongre tarihinin en ünlü ‘hearing’ cümleleri arasına girdi. Komite Reagan’ın bu yasadışı işten haberdar olduğuna dair bir delil bulamadı ama aralarında Savunma Bakanı Caspar Weinberger’ın da olduğu 14 yetkili hakkında dava açıldı 11’i mahkum oldu. İfadelerinde bazı bilgileri yanlış verdikleri tespit edilen Ulusal Güvenlik Danışmanı John Poindexter ile Yarbay North hakkında ayrıca Kongreye yalan beyandan da mahkemeye sevk edildiler ve mahkum oldular.
Bir ABD Başkanını istifaya sürükleyen komite oturumları bile oldu. Watergate Skandalı koptuğunda kurulan Watergate Araştırma Komitesinin sorguları, Richard Nixon yönetiminden aralarında bakanların da olduğu 40’tan fazla üst düzey ismin mahkum olup hapse girmesine, Temsilciler Meclisinin de Nixon için azil sürecini başlatmasına yol açtı. İstifa etmek zorunda kalan Nixon, hapse girmekten selefi Gerald Ford’un affıyla kurtuldu. Bu tarihi komitenin 319 saati bulan toplantılarını Amerikalılar televizyondan soluksuz izledi. Öyle ki komite hukukçusu Jim Hamilton, ‘gelmiş geçmiş en iyi televizyon dizisiydi’ nitelendirmesinde bulunacaktı. Senatör Howard Baker’ın sorguladığı yetkililere yönelttiği, ‘Başkan bu konuda ne biliyordu ve bunu ne zaman öğrendi?’ sorusu sonraki yıllarda Kongre soruşturma literatürünün en ünlü sorgu klişesine dönüştü.
Cadı avına dönüştüğü de oldu
‘Gerçeğin yalanın yerini alması’ amacı taşıyan komiteler gibi, ‘paranoyanın gerçeğin yerini almasına‘ uğraşan komiteler de kuruldu. Örneğin 1938 yılında ABD’deki Nazi faaliyetlerini araştırma gerekçesiyle kurulup, 1940’lı yıllarda Hollywood’ta bile komünist avına çıkan Amerika Karşıtı Faaliyetleri Araştırma Komitesi (HUAC). Yine bir döneme adını veren Joseph McCharty’nın başkanı olduğu senato alt komitesi.
Demokrasinin en önemli özelliği sorunlarına kendi içinde çözüm üretebilen bir işleyiş olması. ABD’yi McCharty komitesinin utancından kurtaran da bir başka Kongre komitesi oldu. McCharty’nin ordu içinde de komünist avı başlatma çabası onu orduyla karşı karşıya getirmişti. Krizi araştırmak için Senatoda bir alt komite daha kuruldu. McCharty’den çok rahatsız olan ama halktaki yüksek popülaritesi nedeniyle sesini çıkaramayan dönemin Senato lideri Lyndon Johnson ve ABD Başkanı Eisenhower bunu bir fırsat gördüler. McCharty’nin sığ kabadayı karakterini Amerikan halkının görmesi için komitenin ifade oturumlarının televizyondan canlı yayınlanmasını sağladılar. Söz konusu ‘hearing’ televizyondan canlı yayınlanan ilk ‘hearing’ oldu. McCharty’nin askeri hukukçu Joseph Welch’i sorguladığı 9 Haziran 1954 günü aralarında yaşanan bir diyalog, düşüşünün de başlangıcı oldu. McCharty, Welch’in genç avukat asistanlarından birini de komünist ilişki ağına dahil etmeye uğraşınca, Welch dayanamadı ve ‘ahlak duygusundan bu kadar mı yoksunsunuz efendim? Hiç mi insafınız kalmadı?’ diye çıkıştı. Bu çıkış ülkede büyük yankı uyandırdı. McCharty popülaritesini hızla kaybetti. Anti komünist söylemini sürdürdü ancak artık Senato’da boş koltuklara konuşuyordu, saygı görmüyordu ve kimse de ondan korkmuyordu. Alkolik oldu. 1957’de 48 yaşında hepatit hastalığından öldü.
Elbette ki Kongre komitelerinin ifade oturumları sadece soruşturma amaçlı değil. Her yıl farklı komitelerde binlerce ‘hearing’ yapılıyor. ABD Başkanının, bakanlık, yargıçlık, büyükelçilik, genelkurmay başkanlığı, CIA başkanlığı ve diğer federal kurumların tamamının başına yaptığı atamalarda, atanan kişi, görevine başlayabilmek için ilgili Senato komitesinde ‘ifade’ vermek zorunda. Senatörler, kamuoyuna açık şekilde, atanan kişiye, liyakatını, bilgisini ve amaçlarını sorgulayan sorular sorar. Sonra da bu atamayı onaylama veya onaylamama yönünde Senato’da oylama yapılır. Yine her hangi bir yasa tasarısından önce de ilgili konuda uzmanlar, yetkililer ve etkilenecek vatandaş gruplarını temsilcileri ilgili komitede ifade vermeye davet edilir. Bununla, yasanın herkesin ortak çıkarına en üst uyumu hedefleniyor. Bu ABD Kongresine de özgü değil. Bütün eyalet kongreleri ve belediye meclislerinde de benzeri uygulama var.
Peki rutin bir uygulamaysa Hillary Clinton’ın katıldığı ‘hearing’ neden bu kadar yankı yaptı?
Çünkü, Clinton aynı zamanda ABD başkan adayı. Önseçimlerin başlamasına yaklaşık 100 gün ve başkanlık seçimine yaklaşık 1 yıl var. Onu sorgulamalarında asıl amaçlarının siyasi olduğunu açıktan söyleyen Cumhuriyetçi liderler bile oldu. Aslında bu tür Kongre ifade oturumlarının çoğu doğası gereği partizan. Bunların partizan olmasında yanlış birşey de yok. Çünkü yürütme gücü üzerinde en güçlü denetim, onun işlerinde hata arayan muhaliflerince yapılır. Bu, yürütme gücünü kullananları da işlerini yaparken daha özenli olmaya zorlar. Herkes için bir kazançtır.
İşte bu nedenle Hillary Clinton, seçim gezilerinde komiteye ‘siyasi art niyet’ ithamında bulunsa bile, ‘hearing’ sırasında buna hiç girmedi. 11 saat boyunca komitenin tüm sorularına sabırla yanıt verdi.
Cumhuriyetçilerin amaçları ne olursa olsun çabaları, gazeteci Kevin Drum’ın ifadesiyle ‘oyunun kuralına uygundu’. Haklı olanın çekinmeyeceği bir mücadele bu. Nitekim Clinton 11 saatlik sorguya rağmen kazanan taraf oldu. Asıl kazanan ise Amerikan demokrasisiydi.
***
Cemal Tunçdemir‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz
Bu yazı ilk olarak, Aljazeera.com.tr‘de yayınlandı.