Skip to content
Menu

Kaçınılabilir bir gazetecilik fiyaskosu

CEMAL TUNÇDEMİR

“Bir başka el ağzını kapatmaya çalışınca Jackie eli ısırdı. Ve o el bir yumruğa dönüşüp yüzünde patladı. Kızcağız o anda birinin, “lanet bacaklarını tut” dediğini duydu. Jackie’nin tecavüze uğrayacağını anladığı andı bu. Yedi erkeğin sırayla tecavüz ettiğini söylediği, sonraki 3 saatlik acının her anını ıstırapla hatırlıyor.”

Bu satırlar, gazeteci Sabrina Erdely’nin, Rolling Stone dergisinin 2014 Aralık sayısında yer alan ve yol açtığı skandal ile şimdiden gazetecilik tarihine geçen ‘A Rape on Campus (Kampüste Tecavüz)’ başlıklı özel haberinden. Habere göre, ülkenin seçkin eğitim kurumlarından Virginia Üniversitesi’ndeki öğrenci kardeşlik kulüplerinden (fraternity) biri olan Phi Kappa Psi üyesi yedi erkek öğrenci, kulüp evinde 28 Eylül 2012 günü yapılan yemin töreni partisinde, ‘Jackie’ adlı kız öğrenciye topluca tecavüz etmişti. Jackie’nin oldukça detaylı anlattığı olay korkunçtu. Bir grup öğrencinin, bir genç kıza topluca böyle şeytani davranışlarda bulunabilmesi herkesi ayağa kaldırdı. Üniversite, bütün öğrenci kulüplerinin kapatıldığını açıkladı. Ülke çapında öğrenci kulüplerinin, hukuk karşısında sokak çeteleri muamelesi görmesi ve mal varlıklarına devletçe el konulması çağrıları yapıldı. Kulüp evi bir grup tarafından basıldı, camları kırıldı, duvarlarına yazılar yazıldı. Kulüp üyesi öğrenciler, ölüm tehditleri alınca kendi evlerine bile gidemez oldular. Otellerde uyudular.

Jackie’nin, “bir grubun toplu tecavüzüne uğradım” iddiasıyla başlayan bütün bu öfke seli, bir blog yazısının, iddialardaki bazı detayları sorgulamasına kadar sürdü. ‘Kampüste Tecavüz’ haberini, gazetecilik tarihine geçirecek süreç de böyle başladı. Diğer gazeteciler, haberin eksenindeki kız öğrenciye ve arkadaşlarına ulaşıp görüştükçe haberin seyri değişti. Polis soruşturması ve kapsamlı teknik incelemeler, kulüp evinde, söz konusu günde iddia edildiği gibi bir olay yaşanmadığını ortaya çıkardı. Jackie, toplu tecavüz öyküsünü uydurmuştu. Rolling Stone dergisinin yayıncısı Jann Wenner, aylar sonra yapacağı açıklamada Jackie için “meğer bu tür hikayeler uydurmada mahir biriymiş” diye konuşacaktı.

Dergi, bir yalana dayandığı anlaşılan haberini geri çekti ve sitesinden kaldırdı. Defalarca okurlarından ve kamuoyundan özür diledi. Eleştiriler durmayınca dergi, itibarını kurtarabilmek için son derece sıradışı bir yola başvurdu. Pulitzer ödüllerini de veren, ülkenin en saygın gazetecilik kurumu olan Columbia Üniversitesi Gazetecilik Fakültesine başvurarak, artık bir gazetecilik cenazesine dönüşen ‘Kampüste Tecavüz’ haberine bir otopsi raporu hazırlamalarını talep etti. Fakültenin hazırladığı ve Rolling Stone’un gazeteciliğine çok ağır eleştirilerin yer aldığı kapsamlı rapor, 5 Nisan 2015 tarihinde yayınlandı. Hem de Rolling Stone dergisinin web sitesinden. Derginin, kendi yayıncılık anlayışını parçalara ayırıp medya aslanlarının önüne atan raporu kendi sitesinde olduğu gibi yayınlaması şüphesiz takdire şayan bir cesaretti.

Columbia gazetecilik fakültesi dekanı Steve Coll başkanlığındaki heyetin hazırladığı rapor, Rolling Stone’un haberi için, sadece temel gazetecilik standartları uygulansaydı bile ‘kaçınılabilir bir gazetecilik fiyaskosu’ nitelendirmesi yaptı. Rapor, haberin yazılışında, düzenlemesinde, somut bilgilerin kontrolünde ve editoryal üst denetim aşamalarındaki bütün ihmalleri detaylı şekilde ortaya koyuyor. Haberin yazılışından yayınlanışına kadar geçtiği aşamaların her birindeki kişilerden sadece biri bile, ‘Jackie’nin anlattıklarının doğru olduğu ne malum?’ diye sorabilseydi bu gazetecilik fiyaskosunu engelleme fırsatı vardı. Ama bu fırsatı aylarca hiçbiri kullanamadı.

Sözde mağdurun yalanlarına kolayca neden inandılar?

Raporun en çarpıcı tespitlerinden biri işte bu sorunun yanıtı aranılırken yapılıyordu: Çünkü, haberin hazırlanma ve yayınlanma sürecine katılan herkes, haberin gerçek olmasını çok istiyordu. Rapor, sosyal bilimlerdeki ‘önyargıyı doğrulama eğilimi’ne (confirmation bias) atıfta bulundu:

“Peşin yargılarına hapsolmuş kişilerin, bu peşin yargılarını destekleyecek bilgileri değerlendirmeye alıp, yargılarını desteklemeyen bilgileri görmezden gelme eğilimlerini ifade eden önyargıyı doğrulama eğiliminin bu haberin hazırlanışında bir faktör olarak varolduğu görülmektedir”.

Bu eğilimin etkisindeki gazeteci, sadece istediği yanıtları alabileceği soruları sorar. İstemediği yanıtları ortaya çıkarması muhtemel soruları sormaz. Nitekim, derginin ve Erdely’nin, kampüslerde yaygınlaşan tecavüz olaylarına dikkat çekmek için ses getirecek bir haber arayışına girdikleri ve aylarca süren araştırmadan sonra Jackie’yi buldukları anlaşılmıştı. Öykü, planlarına çok uygundu. Jackie’nin anlattıklarını çok kurcalamaya gerek yoktu. Yani, Amerikan medya geleneğinde, uzun yıllardır ‘too good to check’ şeklinde mizahı yapılan, ”kulağa o kadar doğru geliyor ki doğruluğunu kontrol etmeye gerek yok” psikolojisi veya bir başka deyişle, “haber o kadar işimize yarıyor ki yalan olup olmadığını kontrol ederek riske sokmayalım” nosyonu işlemişti.

Bloomberg View medya eleştirmeni Megan McArdle da, ‘too good to check’ nosyonun sonuçlarına dikkat çekenlerden:

“Her gazeteciye ders olması gereken bir şey var bu olayda: Haberiniz ne kadar iyiyse, haberinizdeki iddianın aksi ihtimallerini araştırma güdünüz de o oranda azalır. Büyük olasılıkla beyniniz artık size yanlış sinyaller göndermektedir.”

New York Times’ın medya yazarı Jonathan Mahler’e göre gazetecilik skandalları genellikle üçe ayrılıyor. Birincisi tamamen uydurma bir haber yapmak. İkincisi ise intihal… Mahler’e göre Rolling Stone’un skandalı üçüncü kategoriye yani haberi hazırlarken şüpheye hiç yer vermemeye giriyor. Bu üçüncüsü gazetecilik açısından en karmaşık ve en sinsi problem. Çünkü bu, bulaşamayacağı editör ve muhabir olmayan bir hastalık. Halen Marchall Project’i yöneten NYT eski yayın yönetmeni Bill Keller, bir editör olarak sadece bu üçüncü tür skandallarda bir başarısızlık hissi yaşadığını söylüyor:

“Bir haberi ilk duyuran olmak için acele eden, güvenilmez bir kaynağa dayanarak haberini hazırlayan veya öykünün büyüsüne kendini kaptıran muhabire karşı, gazeteciliğin son savunma hattı editörlerdir.

Mahler, gazetecilerin, bir vahşeti veya travmayı iyi niyetle haberleştirmeye eğilimli olmalarına da dikkat çekiyor. Genellikle de yanlışları düzeltmek, adaleti sağlamak veya empati motivasyonuyla… Cesur ve önemli bir çok gazetecilik başarısının arkasında bu empati var. Ancak empati, yanlış ve yanlı bilgilere karşı savunma kalkanlarını düşürmesi nedeniyle gazeteci için aynı zamanda bir zaafiyet potansiyeli de taşır.

Gazetecilik raporuna gazetecilerin raporu

Coll ve arkadaşları, Columbia raporunu hiçbir ücret almadan, mesleğe bir katkı olması için gönüllü olarak hazırladılar. Ortaya çıkan metin, gazetecilik okullarında ders olarak okutulması gereken bir örnek çalışması kalitesinde. Nitekim, yayınlandığı günden itibaren, Amerikan medyasında, dünyada her gazetecinin takip etmesi gerektiğine inandığım nitelikte bir gazetecilik tartışması da başlattı. Rolling Stone’un, fiyaskosu ile ilgili dergi içi inceleme yerine dışarıdan otorite isimlere soruşturma yaptırıp rapor hazırlatmasını, ‘şeffaflık’ olarak görüp alkışlayanlar da oldu, bunu derginin, tepkileri yumuşatarak yayın ekibinin kellesini kurtarma hamlesi olarak görenler de…

LA Times’tan Jonah Goldberg, Columbia raporunda, Sabrina Erdely ve editörlerinin kasıtlı bir yanlış yapmadıklarının belirtilmesine, ‘isteksizce bir teselli’ diyor. Kasıt olmasa bile hata büyük. Çünkü ona göre her ne kadar bazen kutsal metinler gibi dallanıp budaklansa da gazetecilik etiği kurallarının tamamı tek bir basit gerçeğe dayanıyor:

“Haberde gerçeği söyle. Gerçek belirsizse, ne biliyorsan onu söyle ve haberindeki tarafların hepsine de kendilerini anlatma fırsatı ver.”

Goldberg’e göre skandalın asıl mücrimi ise, ideolojik grup düşüncesi. Columbia heyetinin görüştüğü bütün editoryal kadro, derginin haber hazırlama sürecinde bir sorun olmadığı ve bir değişikliğe gerek olmadığı düşüncesinde. Yayıncı Wenner da, haberi yazan muhabir de dahil kimseyi işten çıkarmayacağını açıkladı. “Çünkü, kendi vicdanlarına göre haklı bir sebeple hareket ettiler. Onlar için önemli olan da bu…” eleştirisinde bulunuyor Goldberg.

TNR yazarı Clay Shirky ise, Columbia raporunun uzunluğunu eleştiriyor. Bu kadar kapsamlı bir raporda asıl mesajın gözden kaybolabileceği endişesini dile getiriyor ve rapor şu üç cümleden oluşmalıydı diyor:

Konuyu derinlemesine inceledik. Hafifletici tek bir neden bile bulamadık. Rolling Stone’un haberini yazanlar, editörler ve bilgi kontrolcüleri, gazeteciliğin olmazsa olmazı olan şüphecilikten feragat etmişlerdir.”

Habercilikte, şüpheciliğin yokluğu basit bir hata değil Shirky’e göre, “şüphecilik, gazeteciliği dedikoduculuktan ayıran şey.”

CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz

NOT: Bu yazı ilk olarak 20 Nisan 2015 tarihinde Aljazeera Türk sitesinde yayınlanmıştı.