Soru sormakla görevli bir gazeteci
Beyaz Saray muhabirleri arasındaki lakabı ‘Oturan Buda’ydı. Bazen, ‘Medyanın First Lady’si dendiği de olurdu. ‘’Her resmi açıklamaya kaşlarını kaldırarak bakmayı icat eden’’ gazeteciydi.
Beyaz Saray muhabirleri arasındaki lakabı ‘Oturan Buda’ydı. Bazen, ‘Medyanın First Lady’si dendiği de olurdu. ‘’Her resmi açıklamaya kaşlarını kaldırarak bakmayı icat eden’’ gazeteciydi.
Hatta, 2016’da yeni Bush – Clinton seçimi her iki partinin tabanına da çekici gelebilir. Sonuçta devam filmleri çok tutan bir ülke burası.
Dünyanın geri kalanı, bir filmde, haberde, video klipte vs denk geldiği beyzbola, körling oynayan Kuzey insanlarına baktığı gibi acıyan bir merakla bakıyor: Bu insanlar ne yapıyor?
Bir beyzbolsever için muhteşem bir final serisi. Çünkü bütün sezonun en iyi iki takımı karşı kaşıya. Ama bir New York Mets taraftarı olan Cemal Tunçdemir için durum o kadar da net değil.
Sosyal medyada, işyerlerinde, komşularımızla tartışmalarda ve televizyonlarda son zamanlarda artarak şahit olduğumuz bir ‘gerçek’, ‘demokrasi’ hakkında şüpheleri de artırıyor.
Nasıl oldu da sonuçta daha 1,5 asırlık bile olmayan bir ‘eğlence’ böyle küresel bir güce ve fenomene dönüştü? Cemal Tunçdemir, futbolun sıradışı öyküsünü yazdı.
Türkiye, açık hava mitingi zengini bir ülke. Necdet Yılmaz, ‘Organize Mitingler’ yazısı ile dikkatimizi mitinglerin farklı bir boyutuna çekiyor.
Necdet Yılmaz, yüzyılın ortalarında sosyal hayatta ırkçı ayrımcılığın bütün ağırlığıyla devam ettiği güney eyaletlerinde beyaz öğrencilerin okuduğu bir ilkokula kayıt olan ilk siyah öğrenci olan Ruby Bridges’ın öyküsünü yazdı.
Adına ister ‘kongre’, ister ‘parlamento’, ister ‘meclis’ densin bu müessese, sadece işleyişiyle değil binasıyla ve dekoruyla da ait olduğu toplumun mükemmel bir aynasıdır.
Tribeca Film Festivali’nin 2. yılında izlediğim filmlerden biri “Koenig’s Sphere (küre)” adlı belgeseldi. Film, Alman heykeltraş Fritz Koenig’in bir zamanlar Dünya Ticaret Merkezi’nin ortasında yer alan eserinin öyküsünü anlatıyordu.